Mustafa Yalçıner
Ekvador bir Latin ülkesi. Kuzeyde Kolombiya, güneyde Peru’yla komşu. Kolombiya’dan sonrası Panama, Orta Amerika yani. Adı, dünyayı hayalen iki yarı küreye ayıran “çizgi”den geliyor. Tam “sıfır” enleminde Ekvador. Pasifik kıyısı bu nedenle sıcak mı sıcak. Ama başkent Quito dağların tepesinde, 4 bin 200 metrede, yüksek dağlarla derin vadilerden oluşan bir coğrafyada kurulu. Kent içi yolları bile yüzlerce metre iniş ve bir o kadar çıkışlı. 15-20 dereceler arasında oynuyor sıcaklık. Sadece iki mevsim yaşanıyor. Öyle yaz-kış falan yok!
Coğrafyası ve iklimi benzemiyor, ama politik yapısıyla gelişmeleri Türkiye’ye oldukça benziyor. Devlet başkanı Noboa ülkeyi faşistleştirme uğraşında. Bir yandan da militaristleştiriyor. Bunda Ekvador’a yönelik Amerikan ilgisinin payı büyük. Son birkaç ay içinde önce ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı K. Noem’le İçişleri Bakanı J. Reimberg, ardından Dışişleri Bakanı M. Rubio birbirinin peşi sıra ülkeyi ziyaret etti. Üstelik sadece Noboa ile görüşmekle yetinmeyip polis şefleri içinde olmak üzere bir dizi iç ve dış “güvenlik” kurumunun yetkilileriyle görüştüler. Daha önce ise Trump Ekvador’a bir “Başkanlık delegasyonu” göndermişti. Başlıca konu “bölgesel güvenlik”ken ABD’nin Venezuela’yı hedefe koymasına gerekçe yaptığı “uyuşturucu ticareti” de görüşme konularından biriydi. Çünkü Ekvador mafyası Kolombiya ve Meksika mafyasıyla birlikte çalışıyor ve hatta birkaç gün önce hükümete meydan okumak üzere TV binasını ele geçirmeye çalışmış ya da ülkeyi faşistleştirme girişimindeki hükümet böyle bir bahane ileri sürmüştü. Çünkü kent merkezindeki TV binasına yönelik böyle bir girişime tanık olan yoktu ve kanallar aniden böyle bir haber vermeye başlamışlardı.
Ayrıntı çok önem taşımıyor. Türkiye ile benzer bir süreçten geçmekte olan Ekvador’daki faşistleştirmenin farkı daha çok bölgedeki egemenliğini pekiştirme çabasındaki ABD’den, dışarıdan teşvik ediliyor olması. Türkiye ise başlıca kendi tekellerinin ihtiyaçlarından hareketle aynı süreci yaşıyor ve bilindiği gibi, karşılığında çok şey verilerek Beyaz Saray’dan “meşruiyet”, yani sürece onay talep edilmişti. Öte yandan Trump Ortadoğu’daki atılımını düşünerek bu meşruiyeti çoktan vermişti ki, bu da iki ülkenin süreçlerini benzeştirmekteydi. İster istensin ister zaten verilmiş olsun -dış destek tam!
Ekvador’la Türkiye arasında bir benzeşmezlik daha bulunuyor. Türkiye’de iktidar sandıktan ve erken bir seçimden hiç hazzetmez, buram buram kaçtığını bizzat kendisi itiraf eder ve ama rakip aday ve partisi üzerinde kullanmakta olduğu yargı sopasını hiç elinden bırakmazken, Noboa geçtiğimiz pazar günü referanduma gitti. Referandumda halka dört soru soruldu. Tümü olmasa bile belirli soruların yanıtlanması açısından Ekvador’da referandum yasal zorunluluk ve Türkiye’de yasal zorunluluklar elin tersiyle itilirken bu zorunluğa uyulmuş oluşu da bir farklılık konusu. Bir başka farklılık konusu da, örneğin Türkiye’deki referandumlarda soruların tümüne birden ya “evet” ya “hayır” denebilmişken Ekvador’da sorulan 4 sorunun ayrı ayrı oylanması.
Sorulardan biri olan Darvin’in araştırma adası Galapagos başta olmak üzere yabancı (Tabii ki ABD) askeri üslerin genişletilmesi ve yenilerin kurulması yüzde 60’ın üzerinde oyla reddedildi. Bir diğer soru olan ve demokratik hakların kısıtlanmasını öngören yeni bir anayasa hazırlanması daha yüksek bir oyla reddedilirken, diğer iki soru konusu olan partilere devlet yardımının kesilmesi ve milletvekili sayısının yaklaşık yarı yarıya azaltılması da belki de sadece Noboa’nın isteği olduğu için halktan kabul görmedi. İktidar “evetçi”yken “hayır”ı destekleyenler başta komünistler olmak üzere solcularla partisi ana muhalefet olan eski başkanlardan Correa taraftarlarıydı.
Başkentte örneğin “evet” afişlerine hemen hiç rastlanmaz ve her yer “hayır” afişleriyle dolu olduğundan öngörülemeyecek gibi olmasa bile Noboa öngöremediği için referanduma gitmiş olmalı.Sonrasında, sırtını Trump’a dayadığı faşistleştirme yolunda yürümeyi sürdürecek, bu kesin, ama başka seçeneği kalmayan Noboa referandum yenilgisini kabul edip halkının iradesine saygı duyacağını söyledi. Halk iradesine uyulmaz ama karşıyım da denmez!




