İlahiyatçı Yazar R. İhsan Eliaçık : AKP bizim ilkelerimizi benimseyerek yola koyuldu
-AKP, bir siyasi hareket ve kimlik olarak ilk ortaya çıktığı 2000’ler başından bugüne, nereden nereye geldi?
AKP ilk olarak daha parti bile olmadan “Erdemliler İttifakı” olarak ortaya çıkmıştı. Bu, o zamanlar bizim “Değişim Dergisi” çevresinde savunduğumuz bir fikirdi. Hatta bu konuyla ilgili bir kapak yapmış ve kapak yazısını da yayın yönetmeni olarak ben yazmıştım. Her kesimden erdemli insanların adalet ve özgürlük bayrağı altında toplanacağı, kimsenin dinine, mezhebine, mahallesine bakılmadan siyaset yapılması gerektiği söyleniyordu. AKP bu ilkeleri benimsemişti, parti bu ruh ve heyecanla işe başlamıştı. Hatırlıyorum AKP 1. Kongresi’nde Erdoğan genel başkan seçilmişti, salonda fakir fukara, garip gureba, adalet devleti kuracağız, ortak iyiyi esas alacağız diye bağırıyordu. Sonra giderek devleti ele geçirdiklerini sandılar ama devlet tarafından ele geçirildiler. Her geçen gün erdemliler ruhu kayboldu, ittifak dağıldı, tek adam partisine dönüştü. AKP’nin sonunda dağılacağını düşünüyorum. Zaten şu anda AKP diye bir parti yok. Erdoğan var. Onun siyaseten ölümü üzerine eski ANAP gibi küçülecek, bir müddet daha ayakta kaldıktan sonra çoğu SP’ye gidecek veya kendisi küçük merkez sağ partilerden birisi gibi olacaktır.
-Türkiye’de İslamcı hareket, Erbakan’ın sahneye çıktığı 1960’lar sonundan bugüne nereden nereye geldi, nereye gidiyor?
Bir inancı esas alan İslam devleti değil, olsa olsa her insanı esas alan bir adalet devleti olabileceği görüldü. Devleti yönetecek kişide, inançlı olması, namaz kılması, oruç tutması, başörtüsü, vs. değil; hak, hukuk, adalet, dürüstlük aranmalı, yalan söylemeyen ve rüşvet yemeyen kişiler olmalı; asıl dindarlık buymuş noktasına gelindi. İslami siyaset anlayışlarının hâkim olduğu ülkelerin dini diktatörlükler üretmekten başka bir seçeneği yok. Çünkü geçmiş imparatorluklar zamanından kalma siyasetnamelerle teorilerini oluşturabiliyorlar. Yeni içtihatlar yaparak siyasi fikir üretemiyorlar. Mesela geleneksel İslami siyaset anlayışında saltanata bir şey denmez ama demokrasiye küfürdür denilir. Çünkü saltanat geçmişte yüzyıllar boyu uygulanageldiği için kendisinin bilir, ama demokrasi Batı’dan geldiği için küfür olarak görr. Bu anlayış tıkanmak zorunda, çağa hitap edemez.
-Recep Tayyip Erdoğan, 1970’lerde Milli Selamet Partisi Gençlik Kolları’nda başladığı siyasi serüveninde o zamanlardan bugüne nereden nereye geldi?
Ben Recep Tayyip Erdoğan’da hiçbir değişiklik olmadığı görüşündeyim. İslamcı hareket, Millî Görüş geleneği hepsi değişti ama o değişmedi. Ta 1970’lerde MSP gençlik kollarına girdiğinde Cumhurbaşkanı olmayı kafasına koymuştu. Siyasette yükseğe, en yükseğe, zirvelere kadar diyerek siyasete girdi. İnandığı tek şey başından beri koltuktu, hep öyle oldu ve öyle kaldı, hâlâ da öyle. Erdoğan eğer siyaseten seçimlerde yenilirse hemen yargılanması mümkün olmayacak. Çünkü yargılanması için bile anayasa değişikliği yapılması gerekiyor. 16 Nisan’daki referandumda yargılama konusunda kendisini güvence altına aldı. Anayasal korumaya sahip, şu an emekliliğinde bile yargılanması için meclisin üçte iki çoğunluğu lazım. Korumalı, güvenceli bir hayat sürecektir. Eğer oylar bıçak sırtı çıkarsa direnecek, gitmeyecek ama aradaki fark çok olursa gidecek, millet tamam dedi çekiliyoruz demek zorunda kalacaktır.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/1002428/Selametten_sefahate__Sermaye__rantiye__santiye_Muslumanligi.html