7 haziran seçimlerinden koalisyon çıktı,Hdp barajı yıktı ve Türkiye halkı ‘derin bir nefes’ aldı.Sandıktan hemen hemen çıkabilecek en olumlu ve en umut verici sonuçlar çıktı dersek yeridir.
Cunta döneminden bu yana barajın altında tutulmaya çalışılan Kürtler,solcular ve diğer tüm ezilenlerin çatı partisi konumunda bulunan Hdp, yüzde 10’un bayağı üstünde bir oy alarak darbe ürünü olan barajı adeta tarumar etmiş oldu ve yüzde 10 barajı gibi anti demokratik bir uygulamayı işlevsiz hale getirdi.Seçimlerden koalisyon çıkması ise, Akp’nin 13 yıl içerisinde giderek pervasızlaşmış iktidarına ve hegomanyasına bir son verilmesi bakımından oldukça güzel ve olumlu bir sonuç olarak telakki edilmelidir.Ve hepsinden önemli bir sonuç; milli irade, beştepe külliyesinde oturan adamın hevesini fena halde kursağında bırakmıştır,hayallerini suya düşürmüştür.Tek adamlık rüyası,şimdilik bitmiştir yani.
Eğer Akp tek başına iktidar olsaydı,başta cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar olmak üzere çok sayıda gazeteci-yazar 7 hazirandan hemen sonra gözaltına alınacaktı.Bu operasyonlar,oyların düşebileceği endişesiyle seçim sonrasına bırakılmıştı.Allah’tan iktidar çoğunluğunu kaybettiler ve gazetecilere de böyle bir operasyon yapılamadı. Sadece bunu düşünmek bile,nasıl büyük bir felaketin kıyısından dönmüş olduğumuzu gayet iyi özetliyor.
Bununla birlikte seçimlerden hemen sonra daha bir sürü kirli plan ve proje devreye sokulacaktı,ama neyseki herşey istedikleri gibi gitmedi.O çokça vurguladıkları milli irade,Erdoğan ve Akp’ye dur demek üzere sahneye çıktı ve seçim günü ferasetini birkez daha gösterdi.
Sadece ama sadece çözüm süreci konusunda, ’Acaba Akp iktidar olursa çözüm süreci devam eder,iktidar olmazsa da süreç sona mı erer? ’ yönünde birtakım muğlaklıklar ve endişeler vardı.Bunun dışında, ‘Akp olmazsa şu mesele ne olur’ diyebileceğimiz başka hiçbir konumuz yoktu gerçekten.Çünkü bu ülkeye verebilecekleri en ufak bir şey kalmamıştı ve artık bunlardan herhangi bir hayır beklemek aşırı iyimserlikten öteye gitmeyecekti.Akp’nin doğru hareket etmeye çalıştığı veya konjonktürel anlamda öyle hareket etmeye zorlandığı ‘çözüm süreci’ni saymazsak,ellerinde iyi politika adına hiçbir şey kalmamıştı ne yazık ki.Politikasızlığın bitttiği yerde,din sömürüsüne başlamaları da bundan kaynaklanıyordu.
Ancak çözüm sürecinde esas aktörün Kürt hareketi olduğu gerçeğini gözönüne alacak olursak,Akp’den ziyade Kürt hareketinin nasıl bir yol izleyeceği bundan sonra temel belirleyici olacaktır.Siyaset zemininde muhteşem başarıyla barajı aşmış ve muazzam güç elde etmiş bir hareketin,bu vakitten sonra olağanüstü ve sıkıyönetim şartları peyda olmadıkça siyasi mücadele yerine silahlı mücadeleyi sürdümesi mümkünatlı ve makul değildir.Pragmatik bir yaklaşımla dahi, 30-40 yıllık silahlı mücadelenin sonucunda en fazla yüzde 6 oy almış bir hareketin Hdp şahsında 1-2 yıllık siyasi mücadele sonucunda ise oylarını ikiye katlaması;silahlı mücadeleye nazaran siyasi mücadelenin daha verimli ve uygun bir seçenek olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Aynı zamanda Hdp’nin barajı yıkması, barışın savaşa karşı galip geldiğinin en ciddi argümanıdır bir bakıma.
Akp çözüm sürecine iktidarını sağlamlaştıracak ve perçinleyecek bir menfaat unsuru gözüyle baktığındanı,kendi iktidarının ciddi manada sallanmaya başlamasıyla beraber çözüm sürecini de gündeminden her an düşürebilir.
Esas zorlu süreç bundan sonra başlayacaktır.Muhalefe büyük iş düşüyor, bir daha ellerine çok zor geçecek olan bir fırsatı yakalamış durumdalar.Eğer bu fırsatı gerçek manada değerlendiremezlerse,herşey başa sarabilir ve ‘derin nefes’ yerini tekrar nefessizlikten boğulma haline bırakabilir.
Akp iktidarı kendisini öyle bir dev aynasında görüyordu ki,ülkeyi ilelebet yöneteceklerini zannediyorlardı.Dürüst olmak gerekirse bizleri yani toplumu da böyle bir düşünceye ikna etmiş sayılırlardı.
Erken seçim tartışmalarının kaynağı,Akp’nin hala kendisini dev aynasında görüyor olmasıyla alakalıdır.Akp iktidarına ‘ Yeter artık,söz milletin’ demenin tam zamanı olduğuna göre,seçimden çıkan koalisyon fırsatı olabildiğince iyi kullanılmalıdır.
Bundan sonraki süreçte,muhalefet partileri işi daha fazla sıkı tutmalıdır.Şayet erken seçime gidilirse,7 haziranda elde edilmiş bu başarının ve kazanımın berhava olma ihtimali son derece yüksektir.Zira Akp’nin istediği şey,kesinlikle bir koalisyon hükümeti kurmak değildir.Akp’nin temel stratejisi, ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık çıkararak suni bir kaos ortamı yaratmak ve de nihayetinde ölümü gösterip sıtmaya razı ederekten yine tek başına iktidara gelmektir.Bu da 7 hazirandaki muhalefet başarısının silinmesi anlamına gelecektir,chp yerinde kalacak ve mhp geriye düşecek, Hdp’nin baraj altında kalma riski birkez daha kendisini hissettirecektir.
Chp+mhp+hdp koalisyonu kati surette gerçekleşmeyecek bir koalisyon denklemidir.Rasyonel bir çizgiyi takip etmekte fayda vardır.Açık konuşalım,Mhp ve Hdp yeryüzünde herhangi iki objenin birbirine duyamayacağı kadar büyük bir düşümanlığı-kini birbirlerine karşı beslemektedirler. iki dünya biraraya gelse de asla yanyana gelemeyecek iki partidir.O yüzden burdan umudumuzu keselim,zaman kaybı olmaması açısından.
Onun dışında Akp+mhp veya chp veya hdp koalisyonu sırasıyla ihtimal dahilindedir.Bunlar arasında en düşük ihtimal,Akp+hdp koalisyonunun oluşmasıdır.
Kamuoyunda çok yanlış birtakım tartışmalar yapılıyor,Akp’yle asla koalisyonun yapılmaması yönünde.Sanki Akp’yle koalisyon yapmak,Akp’yle birlikte bu ülkenin ocağına incir dikmek manasına gelecekmiş gibi.Hayır,böyle bir algılayış kabul edilemez.Akp’yle kurulacak bir koalisyon herşeyden önce,iktidarın belli bir kısım gücünü ele geçirmektir.Bir yönüyle,Akp’nin gözü dönmüş iktdarını dumara uğratmak ve bölmek-pay almaktır.
Eğer Akp iktidarını tek başına veya diğer partilerle birlike alt edebilecek bir siyasi oluşum varolsaydı,tercih etmemiz lazım gelen en ideal seçenek o olurdu.Ancak gerçekçi olalım ki, Akp hala ülke siyasetinin başat aktörüdür.Muhalefet partilerine düşen asgari görev ise, Akp’nin iktidarını güçleri nispetinde zayıflatmak ve parçalamaktır.
Yine tartışmanın yanlış yapıldığı bir mecra,partilerin kırmızı çizgi dayatmasıdır.Chp’nin kırmızı çizgisi yolsuzluk soruşturmasıdır.İyi de bu bir kırmızı çizgi değildir.İktidara ortak olduğunuz vakit zaten adil yargıyı inşa etmek gibi bir sorumluluğunuz sözkonusudur.Hdp’nin kırmızı çizgisi de yolsuzluk-rüşvet soruşturması görünüyor.Biraz taze oylarını koruma refleksi var tabi ki.Mhp’ninkine gelecek olursak,çözüm sürecinin bitirilmesini istiyorlar.Buna kırmızı çizgi haricinde her türlü tanımlama yapılabilir.Çözüm sürecine karşı çıkanlar,zaman geçtikçe marjinalleşiyorlar ve toplumdan uzaklaşıyorlar.Mhp’nin kırmızı çizgi diye takdim ettiği şey,eğip bükmeden söyleyecek olursak ükenin barışına ve geleceğine kastetmektir.Kaldı ki Mhp tabanının bile ciddi bir kısmı barış sürecinin arkasında duruyor.
Derin bir nefes almış olabiliriz,ancak nefesi ne zamana kadar alıp almayacağımız belli değildir.
Mevcut siyasal atmosfer açısından en büyük felaket,erken seçime gitmek olur.Muhalefet partileri gerekirse biraz tavizkar hareket ederek,koalisyonu kurmalı ve erken seçimin önünü almalıdır.İlla bir kırmızı çizgi olacaksa,erken seçime gitmeyi engellemekten daha hayati bir kırmızı çizgi yoktur.Aksi durumda ise herşey Akp’nin lehine işleyecek,çünkü Akp’nin en iyi yaptığı iş mağduriyet edebiyatıdır.’Ne koalisyona geliyorlar ne de ülkeyi istikrar içerisinde yönetmemize izin veriyorlar’ diyerek, sürecin altından rahatlıkla kalkabilecektir.Dolayısıyla böyle bir durumda Akp’ye kızmamak gerekir,tam tersine muhalefete tarihi sorumluluğunu yerine getirememiş olması yüzünden okkalı bir ceza verilmelidir.