Sevgili dostlar,
Dün Çağlayan’da MİT TIR’ları davamın duruşması vardı. Süren
5-6 davam var, bu en eskisi… Bir yılan hikâyesi… Ve Türk adaleti için bir başka utanç belgesi…
Malum Türk istihbaratının TIR’lar dolusu silahı Suriye’ye sevk ettiğine dair video haberimizi, dönemin Başbakanı Erdoğan, “silahsa silah” diyerek doğrulamıştı. Meğer ilaç görüntüsü altında illegal silah kaçakçılığı yapmak bizim devletin sırrıymış. İki kez müebbet hapis istediler başta… Yani eski idam cezası… illegal örgüt üyeliğinden, hükümeti devirmeye çalışmaya, hatta casusluğa kadar bir sürü suç yüklemeye kalktılar; tutmadı. Sonunda sadece büyük sırrı ele vermekten 5 yıl 10 ay hapis cezası verdiler. Ama Yargıtay kararı bozdu; “Bu ceza az. Başka devlet hesabına casusluktan yargılanmalı” dedi. Mahkeme ilk yargılamada bu saçmalığa kanıt bulamamıştı. Yargıtay, kararında mahkemeye yol gösterdi: “Bir mektup var; onu bulun” dedi.
Heyecanlı değil mi?
Efendim, mektup şu:
Haberin çıkmasından bir hafta sonra, Suriye’nin daimi temsilcisi, Birleşmiş Milletler’e bir mektup yazıp ülkelerindeki radikal gruplara silah nakleden Türkiye’yi şikâyet etmiş. İnanması zor, ama Suriye elçisinin bizim gazetede haberi okumuş olması, casusluğuma kanıt sayıldı. Gülmeyin; bu saçmalıktan 20 yıl hapis talebiyle yargılanıyorum ben… Ayrıca devlet, Dışişleri Bakanlığı’ndan sözkonusu mektubu bulmasını istedi. Ciddi ciddi…
Dünkü duruşmada bulunamadım. Mahkeme, Suriye tarafından Birleşmiş Milletler’e sunulan Haziran 2015 tarihli mektubun örneği ile tercümesinin beklenmesi için davayı Ekim’e ertelemiş. Mektubun bulunması ve tercüme edilmesi birkaç saatlik iş aslında… Sanırım bu saçmalıkla bir gazeteciyi casusluktan mahkûm etmenin utancını ertelemeye çalışıyorlar.
Tekrar edelim: Suç olan komşu ülkeye illegal yoldan silah sevk etmektir; bu suçu haber yapmak değil.
Neyse, hele şu mektup bi gelsin de; casusluk neymiş anlatalım.