Bosna-Hersek genelinde faaliyet gösteren, savaş sırasında tecavüze uğramış Boşnak, Hırvat ve Sırp 1800 kadının üye olduğu Tecavüze Uğramış Savaş Mağduru Kadınlar Derneği’nin, acı olayın 18. yıl dönümünde düzenlediği törene, Dernek Başkanı Bakira Haseçiç, kendisi gibi tecavüz mağduru olan kızı, dernek üyesi kadınlar ile vahşi olayda yakınlarını kaybeden aileler katıldı.
Bosna’daki savaş (1992-1995) öncesinde 14 bin 500 Boşnağın yaşadığı Vişegrad’a şimdi ancak polis eskortunda otobüslerle girebilen kadınlar, ilk olarak savaş sırasında öldürülenlerin mezarlarını ziyaret etti. Ziyaretin ardından savaş sırasında yıkılan ve daha sonra yeniden yaptırılan 2. Bayezid Camii’nde öldürülenler için Kuran okutuldu. Buradan korkunç katliamın işlendiği evin önüne gelen kadınlar, evin duvarlarına asılan, savaş sırasında yaşamını yitirenlerle, olayı gerçekleştiren Çetniklerin resimlerinin yer aldığı sergiyi gezdi.
Evin içine giren ve halen acı olayın izlerinin tüm çıplaklığıyla görüldüğü odaları gezerken hıçkırıklarla ağlayan bazı kadınların bayıldığı görüldü.
Tecavüze Uğramış Savaş Mağduru Kadınlar Derneği Başkanı Bakira Haseçiç, anma töreninde yaptığı konuşmada, bu suçları işleyenlerin sadece Milan Lukiç (Lahey’deki mahkemece ömür boyu hapis cezası verildi) ve Sredoye Lukiç’in (Lahey’deki mahkemece 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı) olmadığını ifade etti.
Failler arasında Vişegradlı diğer Çetniklerin de bulunduğunu ve onların şu anda serbest olduklarını dile getiren Haseçiç, şöyle konuştu:
“Her yıl burada toplanırsak, yakınlarımızı diri diri ateşe veren bu suçlular, davamızdan vazgeçmediğimizi anlayacaktır. Bu evi de her göreni düşündüren bir anıta çevireceğiz. Çünkü suçlular yaptıklarını saklayamaz. Her zaman birileri gelip bu suçların işlendiği yerleri ziyaret edecektir. Çünkü hepimizi öldüremediler. Müslüman anneler, Çetniklerin öldürdüğünden daha fazlasını dünyaya getirdi ve getirmeye devam edecektir.”
Eski Yugoslavya’da işlenen savaş suçları için Lahey’de kurulan uluslararası mahkemenin tanıklarından, evden sağ olarak kurtulmayı başaran tek kişi olan ve isminin açıklanmasını istemeyen 50 yaşındaki kadın, AA muhabirine, acı olayı gözyaşları içerisinde anlattı.
Tanık kadın, erkeklerin evlerinden toplanarak Drina Köprüsü’ne götürülüp orada boğazlandığını, kendilerinin ise buradaki eve kapatıldığını söyledi.
“Bizi bu eve getirdikleri zaman ne olacağını tahmin ettim. O günü ve o anları hayat boyu hep çığlıklarla ve çekilen acılarla hatırlayacağım” diyen kadın, olayı şöyle anlattı:
“Evi yaktıkları zaman ilk olarak çocuğumu pencereden dışarı attım. Arkasından ben de atladım. Evin arkasında atık suların biriktiği çukurda 3 gün boyunca saklandık. Daha sonra buradan ormana kaçarak, olaydan 17 gün sonra Gorajde’deki hastaneye vardık. Bu evde tecavüzlerden başlayarak, her türlü kötülük ve insanın aklının alamayacağı şeyler yapıldı.”
Çetniklerin “iğrenç eylemlerini gizlemek için” evdeki bütün kadın ve çocukları yaktıklarını anlatan mağdur kadın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bütün bu olanları saklamak amacıyla ev, içindeki 72 kişiyle beraber yakıldı. Evin içinde yananlar komşum veya akrabalarımdı. Bu insanlara bu zulmü yapanlar da Vişegradlı Çetnikler Milan Lukiç, Mitar Vasilyeviç ve ekipleridir. Savaş suçları için kurulan mahkemeler, bu olayda ve Bosna-Hersek’te yaşanan diğer benzer olaylarda çok yavaş hareket ediyor. Çünkü savaş suçluları ya normal hayatlarına devam ediyor, ya da ‘inanılmaz bir şekilde’ başarılı olarak adaletten kaçmayı beceriyor.”
-EVDE ANNESİ, 2 KIZ KARDEŞİ, EŞİ VE 2 GÜNLÜK ÇOCUĞU YAKILDI-
Evde annesini, 2 kız kardeşini, eşini ve 2 günlük çocuğunu kaybeden Senad Kurspahiç de acı olayın yıldönümünde gözyaşı döken Boşnaklardan bir diğeriydi.
Kurspahiç, yaptığı açıklamada, savaştan sonra yeniden evlendiğini, ölen kardeşlerinden birinin ismini verdiği 10 yaşındaki kızıyla birlikte anma törenine katıldığını söyledi.
“Benim 2 günlük bebeğimi burada öldürenler hakkında ne söylenebilir ki?.. Her şey ortada” diyen Kurspahiç, duygularını şöyle dile getirdi:
“Bunu bir insan nasıl yapar onu anlamıyorum. En acısı benim aileme kötülük yapanlar, onları burada katledenler benim okul arkadaşlarımdı. Onlar şimdi Vişegrad’da serbest geziyorlar, fakat ben kendi evime dönemiyorum. Gavriloviç İliya ve etrafında bulunan Çetnikler işte buradaki korkunç olayda çok önemli rol oynadı. Benim komşularımı, ailemi buraya getirdi, onlar ceset kalıntılarının nerede olduğunu biliyorlar fakat dürüst biri çıkıp söylemiyor. Onları bulup mezar taşlarını dikmek istiyorum. Bütün bunlar gerçekten bir dakikalığına olsa bile unutulabilir olaylar değildir.”
Ailesinin yüz yıllardır yaşadığı, ancak işlenen vahşetlerden sonra terk etmek zorunda kaldıkları Vişegrad’a polis eskortunda gelmenin ayrı bir acı olduğunu ifade eden Kurspahiç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler mağdur olmamıza rağmen tedirginken, katliamların emirlerini verenler serbest bir şekilde hayatlarına devam ediyor. Benim komşum İliya Gavriloviç, şu anda burada polis görevlisidir. Bu adam benim aileme kötülük yaptı ve buraya getirdi. Bunlar çok düşündürücü şeyler, bu tip insanlar şimdi adaletin ve kanunun temsilcisidir. Şayet burada devletin yardımına ihtiyaç duyulursa kime başvuracaksınız? Yine bu aynı adamlara ve bunun sonucu şimdiden belli. Bütün dünya burayı görmelidir. Çünkü bu sayede Çetniklerin kim olduğu görünsün. Çünkü bu ev Çetniklerin aynasıdır.”
KADINLARIN TÜRKİYE’DEN İSTEĞİ
Bakira Haseçiç ve beraberindeki dernek üyesi kadınlar, Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü olarak da bilinen Drina Köprüsü’nün TİKA tarafından yaklaşık 7 milyon Avroya restore edileceğini anımsattı.
Boşnak kadınlar, AA muhabirine yaptıkları açıklamada, binlerce Vişegradlı Boşnağın üzerinde katledildiği Drina Köprüsü’nün kendileri için acı izlerinin bulunduğunu dile getirdiler ve bu nedenle anma töreninden köprü ziyareti planını çıkardıklarını belirtti.
Bakira Haseçiç, şöyle konuştu:
“Bizler için acı izleri bulunan ve Türkiye tarafından restore edilecek Drina Köprüsü’ne savaşta katledilenler için bir anıt yapılması en büyük arzumuz. Türkiye’den Bosna’ya gelecek bütün yetkililere bu konuyu ileteceğim. Çünkü bu anıt buraya konulmazsa, biz Drina Köprüsü’nden asla geçmeyeceğiz ve yanına da yaklaşmayacağız. Bu konuyu bütün Türk yetkililerinin bilmesini istiyorum.”
Drina Köprüsü aynı zamanda İvo Andriç’e Nobel ödülü kazandıran kitabın adı.