Çağrı filmindeki Medine’ye giriş sahnesini hatırlayın…
Deve önde yürüyor, insanlar arkasından onu izliyor.
Kasvâ (devenin ismi) kimin evinin önüne çökerse Hz. Peygamber orada kalacak.
Bu sahne çok ilginçtir.
Siyer kitaplarından sizin için derledim.
Bakın neler oluyor…
***
“Deve (Kasvâ) sağa sola bak baka ilerlerken Avf oğullarından İtban b. Malik ile Abbas b. Ubade devenin önüne gerildiler:
“Ey Allah’ın elçisi! Bize buyur. Sayıca çokluk, mal, kuvvet ve kudret bizdedir. Geniş meydanlar, bağ ve bahçe sahibiyiz!”dediler.
Peygamberimiz gülümsedi, “hayrını görünüz” dedikten sonra şöyle dedi:
“Devenin yolunu açınız, o gideceği yeri bilir!”
***
Ubade b. Samit ve Abbas b. Samit:
“Ey Allah’ın elçisi! Bize buyur. Çokça hizmetçilerimiz, servetimiz, malımız, çardaklı evlerimiz vardır, rahat edersin bize buyur” dediler.
“Hayrını görün” dedi ve şöyle buyurdu:
“Devenin yolunu açınız, o gideceği yeri bilir!”
***
Yolu açılınca deve Beyza oğullarının evleri hizasına kadar gitti. Beyza oğullarından Ziyad b. Lebid ve Ferve b. Amr geldiler:
“Ey Allah’ın elçisi! Bize buyur. Sayıca çokluk, mal, kuvvet ve kudret bizdedir!” dediler.
“Hayrını görün” dedi ve şöyle buyurdu:
“Devenin yolunu açınız, o gideceği yeri bilir!”
***
Deve, Saide oğullarının evini geçeceği sırada Saide oğullarından Sa’d b. Ubade ile Munzir b. Amr:
“Ey Allah’ın elçisi! Sayımız çok, malımız boldur. En zengin biziz, hurma bahçelerimiz, kuyularımız vardır, bize buyur!” dediler.
Şöyle buyurdu:
“Hayrını gör ey S’ad, sen devenin yolunu aç, o nereye çökeceğini bilir!”
***
Yolu açılınca deve Hazreç oğullarının evleri hizasına kadar gitti. Sa’d b. Rebi ile Harice b. Zeyd ve Abdullah b. Revaha devenin önüne gerildiler:
“Ey Allah’ın elçisi! Bize buyur. Şehrin en zenginleri bizleriz. Sayıca çokluk, malca bolluk, güç ve kuvvet bizdedir” dediler.
Onlara da hayırla dua ettikten sonra şöyle dedi:
“Devenin yolunu açınız, o gideceği yeri bilir!”
***
Yolu açılınca deve ilerledi.
Peygamberimiz dedesi Abdülmuttalip’in annesi Selma binti Amr’ın mensup olduğu Adiy b. Neccar oğullarının evlerini geçeceği sırada Salit b. Kays ile Ebu Salit ve Useyre b. Ebi Harice:
“Ey Allah’ın elçisi! Bize buyur. Sayıca çokluk, mal ve silahça hazırlık, düşmanlarına karşı seni koruyup savunacak güç ve kuvvet bizde var!” dediler.
Onlara da hayır duası ettikten sonra şöyle dedi:
“Devenin yolunu açınız, o gideceği yeri bilir!”
***
Yolunu açtılar.
Deve ilerledi. Malik b. Neccar oğullarının evleri yanına varınca, bugünkü Mescid-i Nebi’nin kapısının bulunduğu yere çöktü.
Deve çöktüğü zaman Peygamberimiz devenin üzerinden inmedi. Deve ayağa kalktı, biraz gittikten sonra birden bire arkasını döndü ve ilk önce çöktüğü yere kadar geldi. Oraya tekrar çöktü ve artık kalkmadı. Boynunu ve göğsünü yere uzatıp böğürmeye ve deprenmeye başladı.
Bunun üzerine Peygamberimiz devesinden indi ve “Menzilimiz burasıdır (burada konaklıyoruz) Kimin burası?” diye sordu.
Şöyle dediler:
“Ey Allah’ın elçisi! Burası iki öksüz ve evsizin hurma kurutma yeridir. Evleri yok. Bunlar Neccar oğullarından Sehl ve Suheyl adında iki gençtir. Muaz b. Afra’nın himayesi altında yaşamaktalar!”
Peygamberimiz “Buraya en yakın ev hangisidir” dedi. Ebu Eyyüp el-Ensari “Benimkidir ey Allah’ın elçisi!” dedi.
Ve Allah’ın elçisi orada kalmaya karar verdi.
Eyyüp el-Ensari devenin yükünü indirdi, palanını soydu ve yükü evine taşıdı.
Eyyüp el-Ensari o ilk geceyi şöyle anlatıyor:
Bize “Evin alt katında bulunmam daha uygundur, siz rahatsız olmayınız” dedi. Alt katta oturdu. Biz de üst tarafa yerleştik. Gece uyurken içinde su bulunan testimiz kırıldı. Resulullah’ın üzerine damlayıp onu rahatsız etmesinden korkarak, ben ve eşim Ummu Eyyüp, tek örtüneceğimiz kadife yorganımızı hemen suyun üzerine bastırdık…”
(M. Asım Köksal; İslam Tarihi; Medine Dönemi, c. 1-2, s. 22-27, İbn Hişam c. 1-2, s. 495, 496, Buhari; Sahih, c. 4, s. 258, İbn Sa’d; Tabakât, c.1, s. 237, Belazuri; Ensâb c.1, s. 266, Zehebi; Tarih-i İslam, c. 1, s. 200)
***
Uzamasın diye hepsini yazmadım.
Yaklaşık 15’e yakın şehrin ileri gelen kabilesi ve onların sayısı çok, malı bol, serveti ğani, bağı, bahçesi, hurmalığı, sürüleri, kuyuları olan, evi çardaklı (havuzlu villa demek oluyor!) zengini devenin önüne geçerek “Bize buyur” diyor.
Deve “gideceği yeri biliyor” ve iki öksüz ve evsizin hurma kurutma yerinin önüne çöküyor. Orada ev olmadığı için de oraya en yakın Ebu Eyyüp el-Ensari’nin “gece kondusuna” yerleşiyor.
Orada altı ay kalıyorlar. Sonra da Mescid-i Nebi’nin yanıbaşına yapılan tek odalı Hz. Aişe’nin “hücre-i saadetine” taşınıyor.
Ölünceye kadar da mescide bitişik o tek odalı hücrelerde kalıyor.
İşte dünyayı titreten, adı hala dillerde, nâmı hala gönüllerde “Allah’ın elçisi” budur.
***
Devesinin adı Kasvâ…
Önüne geçen onca zengine dönüp bakmadı.
İki öksüz ve evsizin “tezgâhının” yanına çöktü.
Allah’ın elçisi “İşte burası” dedi. “Menzilimiz burası”… “Buradan başlayarak şehri yeniden kuracağız. Bölüşeceğiz ne varsa ekmeği aşı/ harç yapacağız şehre sevgiyi barışı…”
Anlayana sivrisinek saz.
Anlamayana deve bile az.