Suriye sınırında başlayan orman yangını sembolik olarak her şeyi ifade ediyor aslında. Sınırın Suriye tarafında başlayan yangın uzun süre müdahale edilip söndürülmediği için Türkiye topraklarına da sıçradı. Türkiye kendi topraklarında yangına müdahale etti ama sınırın öbür tarafında yangın devam ediyor.
Ortadoğu da fitili tutuşturulan siyasal ve sosyal yangın da bu duruma benzer gerçekler içeriyor. Ateşin yayılması karşısında, devletlerin resmi sınırları ciddi bir anlam taşımıyor.
Bir süredir Ankara’da diplomat olarak görev yapan bir arkadaşım Antep olayından birkaç gün önce bana, PKK karşıtı rol üstlenebilecek Sünni-Selefi Kürt guruplarını sordu. Ben bu gurupların daha çok Şiileri düşman olarak gördüklerini Kürt sorunu karşısında şimdiye kadar dikkate değer bir tutum geliştirmediklerin söyledim.
Türkiye’nin Suriye’de bu gurupların uzantılarına verdiği desteğin , doksanlı yıllardaki gibi bir “terörle mücadele dayanışması” olarak Türkiye’ye yansıyıp yansımayacağını sorguluyordu. Ben bu gurupların Antep’de yoğunlaştığını ifade etmekle birlikte, geçmişteki kontra faaliyetleri gibi bir iş üstlenebileceklerine dair bir okuma içinde değildim.
Bayram’da Antep’de patlayan bombaların adresini daha ilk günden ilan etme konusunda son derece hızlı hatta aceleci davranmayı tercih eden devlet erkanı, durumun gerçek boyutlarının farkında olmayabilirler mi ? Suriye’de verilen desteğin karşılığında PKK ile mücadelede fiili destek beklenmesinin riskleri hiç dikkate alınmamış olabilir mi ?
ABD’de Haziran ayında üzerinde çalışılan savaş oyunları simülasyonunda Antep ve Maraş seçilmiş. Dahası birkaç gün önce El Kaide yetkililerinin yaptığı “Kürt sorunu ve PKK” konulu açıklamayı okuyunca fotoğrafın gittikçe netleştiğini hissettim. El Kaide yetkilisi, Kürtlere yönelik zulmün PKK tarafından yapıldığını anlatan bir cumhuriyet tarihi değerlendirmesi yapıyor ve buna karşı tavır takınacaklarını açıkça telaffuz ediyor.
Uzun lafın kısası, ateşle oynamaya başlayanın bir süre sonra kendi evini de yakma ihtimali ile karşı karşıyayız. Suudi Arabistan ile can ciğer dost ilişkisi içinde Ortadoğu’ya demokrasi ve özgürlük getirme mücadelemizin inandırıcılığı bir yana ağır faturası ile karşı karşıyayız. Cin olmadan çarpmaya yeltenen bir dış politika anlayışımızın, Batılı müttefiklerimizce “destekten ziyade onaylanma” stratejisine tabi tutulması gözden kaçırılmakta.
Enerjide Rusya ve İran olmasa menemen pişiremez bir ülke esprisine muhatap olup bölgeye çeki düzen verme hevesi ile hareket etmenin bedeli Antep’de hayatını kaybeden sivillerden ibaret olmayacak elbette. Bu noktadan sonra hangi örgüt eliyle bu eylemin gerçekleştiğinin de çok önemi yok aslında. Alevlerin gittikçe büyüyeceğini bile bile bu geri dönüşü olmayan yolda “sınırlarımızı genişletecek hamleler yapmazsak, kaybeden taraf oluruz” sendromu, ateşle oynamaktan başka tercih bırakmıyor.