Uzun zamandır yazı yazarken bu kadar zorlanmamıştım.
‘Barış’, ‘bütünlük’, ‘dostluk’, ‘kardeşlik’ diyen, ülkesindeki tarihi eserin zarar görmesini bile dert edecek kadar sorumlu davranan bir insanı, tek derdi bu ülkede huzur içince yaşamak olan Tahir Elçi’yi öldürdüler.
Akıllara ziyan bir durum
Kimin öldürdüğünü bilmiyorum. Fakat yaşadıklarından ve çektiği acılardan dolayı meseleye herkesten farklı yaklaşan birinin esasında ne dediğine, neyi amaçladığına, yaptığı onca bütünlük, dostluk, barış çağrısına bakmadan sırf karşı tarafı anlamak, onlar üzerinde sözünü etkili kılmak aracıyla söylediği “PKK terörist bir örgüt değildir” cümlesini bahane edip onu linç ettiler.
Tahir Elçi’nin amacını, yıllardır sürdürdüğü çabayı görmezden gelip vatanseverlik adına onu vatan hanini ilan edenlerin bu suikaste zemin hazırladıkları ortada.
Kendini bu ülkenin gerçek sahibi görüp bütün itirazların, eleştirilerin, farklı yorumların esasında ne içerdiğini, neyi amaçladığını anlamadan önüne gelen herkesi ‘düşman’ veyahut ‘vatan haini’ ilan edenlerin tutumu akıllara ziyan bir durum.
Ülke gözümüzün önünde ölüme sürükleniyor
Ülkenin bu hale nasıl geldiğini, getirildiğini hepimiz biliyoruz. Suriye’de izlenen yanlış politika Türkiye’yi ağır bir felakete sürükledi.
“Diktatörden kurtaracağız, demokrasi getireceğiz” diyerek Irak’ı parçalamışlardı. Sonra benzer bir politikayla Libya’yı yok ettiler. Bu iki ülkede yaşananlar ortadayken, aynı yanlış Suriye’de tekrarlandı.
Türkiye’nin bu iki ülkede yaşananlardan ders çıkarması gerekiyordu. Suriye’deki ateşin ülkemizi de yakacağını görmesi gerekiyordu.
Rusya’nın, İran’ın bu meselede nasıl davranacağını hesaba katması gerekiyordu.
Kendi Kürtleriyle sorunlarını çözememiş, iç barışını sağlayamamış Türkiye’nin dağılan Suriye’de statüye kavuşacak Kürtlerle diyalog ve ilişki kurma konusunda sıkıntılar yaşayacağını bilmesi gerekiyordu. Dünyanın dört bir yanından gelip sınırlarımızda toplanan İslamcı militanların zamanla ülkemizin başına büyük belalar açacağını hesaba katması gerekiyordu.
Ülkeyi yönetenler tüm bunları görmediler. Yanlış hesap yaptılar. Bölge dengelerini görmezden geldiler. Ve tüm bunların sonunda da bir felaketin ortasında kaldık.
Üstelik bu gidişatı fark edip uyaran, muhtemel tehlikelere dikkat çekenleri de düşman ilan ettiler.
Sonuçları ortada olan bu yanlış politikanın taraftarları vatansever sayılıyorken bu gidişata dikkat çekenlere de ‘Türkiye’nin iyiliğini istemeyen iç düşman’ muamelesi çektiler.
“Önceliğimizi kendi ülkemize, birliğe, bütünlüğe, huzura, iç barışa verelim” diyenlerle, “Etrafımızda olup bitenlere de duyarsız kalmayalım tavır alalım” diyenlerin akıllara ziyan kavgasıyla ülke gözümüzün önünde ölüme sürükleniyor.
Bir politikaya, bir söze, bir davranışa ‘yanlış’ diyenlerle ‘doğru’ diyenlerin birbirini boğazladığı, yok etmeye çalıştığı bir noktadayız.
Rus uçağı düşürüldü. “Düşürmeliydik çünkü ülkemizin itibarı yara alırdı” diyenler bir tarafta, “Düşürdükten sonra göreceğimiz zarar daha büyük olacak” diyenler diğer tarafta.
“Dışarıda yeterince sorun var. İç barışımızı sağlamalıyız. PKK ile mücadele ederken farklı yöntemler bulalım. Düşmanların eline koz vermeyelim. Toplumun duygularını hesaba katalım. Bu sorumluluk duygusuyla hareket edelim. Bir an önce kendi sorunumuzu barışçı yollarla çözelim de birlik bütünlük sağlayalım” diyenler bir tarafta, “Hayır herkese haddini bildirelim” deyip toplumu tam da PKK’nın yanına iten politikaları uygulayanlar ve bu yöntemleri savunanlar diğer tarafta.
İç barışa ve dayanışmaya ihtiyacımız varken…
Adeta düşman topluluklar gibi birbirileriyle kavga ediyorlar. Yukarıda da dediğim gibi etrafımız ateş çemberi. Rusya, İran, Suriye, Mısır… Neredeyse bütün komşularla kavga halindeyiz. Kim nasıl bir hesap içinde, ülkemize ne tür zararlar verecekler bilmiyoruz.
Öte yandan tüm bu ateş çemberi içinde ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Başımızda onca bela var. Bu belalarla baş edebilmek için iç barışa, dayanışmaya ihtiyacımız var. Fakat, “Rus uçağını düşürmeliydik, gerekirse sonucuna katlanırız. İran da kimmiş? Kafamızı bozmasın ona da haddini bildiririz” diyenler aynı anda toplumun farklı kesimleriyle de kavga ediyor.
“Zaten dışarıda başımız yeterince belada. Bu nedenle ideolojik farklılıklarımızı bir tarafa bırakalım, geçmişten gelen öfkelerimizi, kızgınlıklarımızı unutalım. Birlik olalım, bütün olalım” demeleri gerekirken kavgayı körüklemek, içeride de düşman yaratmak için can atıyorlar. Eleştirileri görmezden gelip sükunetle alttan alacaklarına ateşe benzin döküyorlar.
Gerçekten aklım almıyor.
İzlenen politikalar nedeniyle Rusya, İran, Suriye ve daha bir çok ülke Türkiye’ye diş biliyor. Zarar vermek için adeta yarış halindeler. Hal böyleyken içeride kavga çıkarmak, geçmiş kavgaları sürdürmek nasıl bir mantığın ürünü? Böyle yaparak neyi amaçlıyorlar anlaşılır gibi değil.
Siz hangi vatanı seviyorsunuz?
Önüne gelene ‘vatan haini’ diyen, hakaretle, küfürle, tehditle kavgayı körükleyen iktidar mensuplarına, taraftarlarına sormak isterim: Gerçekten derdiniz, amacınız ne? Dışarıda bu kadar sorun varken iç barışa, bütünlüğe, güç birliğine niçin ihtiyaç duymuyorsunuz?
Böyle bir dönemde gazetecileri içeri tıkıp toplumun yarısının sinir uçlarına dokunmakla neyi amaçlıyorsunuz? Dışarıda onca ‘düşman’ var. Bu yetmezmiş gibi bir de içeride toplumun yarısını ‘düşman’ ilan ederek nereye varacaksınız?
‘Gözünün üstünde kaşın var’ diyen herkesi vatan haini ilan ederek bu ülkeye nasıl bir kötülük yaptığınızın farkında değil misiniz? Öldürülen, tutuklanan insanların arkasından hakaret yağdırarak, insanlığa, vicdana sığmayan laflar ederek ne yapmak istiyorsunuz?
Bu nasıl vatanseverlik? Siz hangi vatanı seviyorsunuz? Vatan denilince zihninizde nasıl bir tablo oluşuyor?
Ülkenin kaderi sizin elinizde
Duygu birliği kuramamış, ortak acısı, ortak sevinci olmayan insanların yaşadığı toprak parçası vatan sayılıyor mu?
Dostluğun, kardeşliğin, insanlığın olmadığı, komşunla selamlaşacak bir sıcaklığın kalmadığı, huzur içinde, ağız tadıyla yaşam süremediğin bir yer senin vatanın sayılır mı?
Kendi sorunlarını konuşarak çözecek olgunluğa ulaşamamış, birbirini boğazlayacak insanların yaşadığı toprak parçasını o insanlar için vatan yapan nedir?
Yargı sistemi çökmüş, kanunlar, kurallar devre dışı bırakılmış, güçlünün zayıfı yok etmeye çalıştığı bir ülke nasıl ve kime vatan olacak?
Ağzını her açtığında vatanseverlik vurgusu yapıp sonra da bu ülkeye bu kadar kötülük yapmak hakikaten akıl alır gibi değil. Politikalarınıza eleştiri getirenler haksız da olsa sonuçta o politikaların uygulayıcısı, savunucusu sizlersiniz.
Ülkenin kaderi sizin elinizde.
Sizin tavrınız, sözleriniz gidişatı belirliyor. Bu kadar pervasız, bu kadar nobran, bu kadar çıkarcı davranarak bu ülkeyi selamete nasıl ulaştıracaksınız?
Unutmayın ki hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Bu felaket bir yıkılmayla sonuçlandığında hepimiz altında kalacağız. Herkes payına düşen acıyı çekecek.
İktidar olduğunuz için muhtemel bir felaketten kurtulacağınızı sanıyorsanız gerçekten yanılıyorsunuz.