• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Haziran 23, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

      DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Katliam fermanı geçti

      Katliam fermanı geçti

      Zorba hukuku

      Zorba hukuku

    • Yaşam
      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Dünya onu ''süper meyve'' olarak tanıyor! Bilinen en yüksek antioksidan kaynağı: Kanserli hücreleri yüzde 86 oranında öldürüyor

      Dünya onu ''süper meyve'' olarak tanıyor! Bilinen en yüksek antioksidan kaynağı: Kanserli hücreleri yüzde 86 oranında öldürüyor

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

      Terörsüz Türkiye, CHP’yi zayıflatma planı, ekonomide dengeler: Hepsi yeniden...

      Terörsüz Türkiye, CHP’yi zayıflatma planı, ekonomide dengeler: Hepsi yeniden...

    • Türkiye
      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      Asgari ücret masası kurulsun

      Asgari ücret masası kurulsun

      Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

      Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

      Çocuk işçiliğini önlemenin yolu MESEM’leri kapatmaktan geçer

      Çocuk işçiliğini önlemenin yolu MESEM’leri kapatmaktan geçer

    • Dünya
      PJAK, Azeri halkına seslendi: 'Kötü niyetli planları boşa çıkaralım'

      PJAK, Azeri halkına seslendi: 'Kötü niyetli planları boşa çıkaralım'

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

      Bu savaşta kimden yana?

      Bu savaşta kimden yana?

      İsrail saldırısı, Kürtler ve Türkiye’deki iktidar üzerine

      İsrail saldırısı, Kürtler ve Türkiye’deki iktidar üzerine

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      “Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

      Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

      Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

      İran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Cem Somel

Cem Somel

Allah’ı Allahsızlığınıza alet etmeyin

Kasım 7, 2010 Yazılar 21 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Malum, önümüz bayram. Bu nedenle Ramazan bayramı öncesinde olduğu gibi yine kısa keseceğim. Bunun yanı sıra her zaman olduğu gibi birileri yine fena halde kızacaklar. Zira Allah’ı yeryüzüne indirmeye devam ediyoruz.     


Öncelikle şunu söylemek icap eder ki, “Günümüz Müslümanı”nın her gün yapraklarını çevirip durduğu, içinde Allah’ı aradığı, beş vakit namazda tekrarladığı, klasik zihnin 7. yüzyıl Arap yarımadasından bugüne getiremediği ve entegrizmine dayanak kıldığı Kur’an, insanlık için herhangi bir anlam ifade etmemektedir. Zira peygamberin vefatı sonrasında Müslümanlar genel olarak Kur’an’ı teolojik bir okumaya tabi tuttular ve onu ilahiyatın konusu haline getirdiler.

Buna göre Kur’an, Allah’ı konu edinen, O’nun vasıflarını anlatan ve insanlığı kulluğa davet eden bir muhtevaya sahiptir. Dinin ana konusu insanın Allah’a inanması, O’nun varlığını ve birliğini kabul etmesi ve kulluğunun bilincine varmasıdır. Allah, böylece insanı imtihan etmekte ve bu şekilde davrandığı takdirde ona cenneti vaat etmektedir.

Allah’ı yeryüzü krallarına benzeten ve O’nu insan suretine sokan bu tasavvur, Allah’ın tahtında oturduğunu, evreni tasarladığını, insanı yaratmaya karar verdiğini, meleklerle ve İblis’le karşılıklı diyalog içine girdiğini, emrine karşı gelen Âdem’i yeryüzüne sürgün ettiğini, onunla tıpkı bir insan gibi konuştuğunu, yeryüzüne emirler yağdırdığını, uçsuz bucaksız kâinatın bilemediğimiz bir yerinde ya da başka bir boyutta insan için katmanlardan oluşan işkencehaneler (cehennem) ve mutluluk bahçeleri (cennet) oluşturduğunu var sayar. Bu zihniyet açısından tabiatın, eşyanın, insanın ve toplumun son tahlilde herhangi bir anlamı yoktur. Bütün bunlar tali meselelerdir. Özne varlık Allah’tır ve her şey O’nun için var olmuştur. Dolayısıyla dinin ana gayesi Allah’a tapınmak ve O’nu memnun etmektir. 

Oysa dinin konusu teoloji (Allah-bilim) değil, sosyolojidir (toplum-bilim). Zira din, tabiatı, eşyayı, insanı, tarihi ve toplumu esas alır. Bu bağlamda Kur’an’da ve diğer kutsal metinlerde yer alan tüm kavramlar yeryüzüyle ilgili kavramlardır. Esmau’l-Husna dahi yarattıklarından ayrı tasavvur edilen Allah’ın zatını değil, varlık kanunlarını, sosyal yasaları, insan fiillerini, bir başka ifadeyle kâinatta ve yeryüzünde olup biteni açıklar. Bu bakımdan peygamberlerin getirmiş oldukları din, görünmez, bilinmez ve anlaşılmaz kılınan, kavranması imkânsız hale getirilen tüm olguları insan idrakine açmış, görünür kılmıştır.

Nitekim vahyin nazil oluşu (inişi), mensubu olduğumuz bütünün, yaşanan sürecin, varlık kanunlarının, sosyal yasaların ve sebep-sonuç ilişkilerinin peygamberler tarafından özümsenerek okunuşunu, açık, anlaşılır bir dille insanlığa aktarılışını ifade eder. Dolayısıyla Kur’an ve diğer kutsal kitaplar, vahyin özümsenmiş hali, bir başka ifadeyle harfler, kelimeler ve cümleler vasıtasıyla iki kapak arasında muhafaza altına alınmış birer özetidirler. Bu açıdan vahiy sona ermemiştir; zira vahiy, tabiatın (bitkilerin, hayvanların vs.) eşyanın ve insanın özünde, daha genel bir ifadeyle tüm kâinatta yasa olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Ali Şeriati’nin ifadesiyle “İnsanın kendiliğinden ev yapma çabasına girmesi dahi vahiydir.” (Ali Şeriati; Kur’an’a Bakış)

Bu noktada Kur’an, devrim niteliğinde bir hamle yapıyor ve peygamberlik kapısını kapatıyor: “Muhammed Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusudur” (33/40). Önce Allah’ı yeryüzüne indiriyor, her şeyi görünür kılıyor, ardından da “gökyüzü seviciliği”nin önüne ebediyen set çekiyor: “Artık peygamber gelmeyecek,  bundan böyle hiç kimse Allah adına konuşmayacak; kendi işinizi kendiniz göreceksiniz.” İşte peygamberin yaptığı en büyük devrim budur. O, insanlık tarihinde yeni bir dönemin başlangıcını ilan etmiş, böylece din bezirgânlarının, Allah’ı ihtiraslarına alet edenlerin, dini sömürü aracı haline getirerek yeryüzünde malı götürenlerin “kutsal” silahlarını ellerinden almıştır.


Ancak ne var ki, klasik din(i)dar zihin, “hazırcı” bir yaklaşımla artık her şeyin bittiğini, “hazır paket program”ın elinin altında bulunduğunu, bundan sonra hiçbir şeye ihtiyacı kalmadığını vehmeder. Oysa elinin altındaki “hazır paket program(!)” ona “Oku” demektedir. Burada “okumak”tan kasıt, mushafın okunması değil, varlık kanunlarının, tabiatın, insanın, toplumun, sosyal yasaların, tarihi tecrübelerin ve sebep-sonuç ilişkilerinin okunması, tahlil edilmesi ve açıklanmasıdır. Nitekim ilk beş ayet insan idrakine indirgendiğinde ortada okunacak herhangi bir şey yoktu. Bununla birlikte “okumak”, peygamberin zihninde kelimelere ve cümlelere dönüşen ayetlerin dile getirilmesi, bir başka ifadeyle topluma deklare edilmesi de değildir. Zira bu kitabın sahibi ilk hitabında açık bir dille “Kul/De ki” veya “Kâle/Dedi ki” demekten aciz düşmemiştir.


Bu bakımdan “Oku” ile başlayan bir hitap “son söz” olamaz, olsa olsa “önsöz” olabilir. Bize belli bir perspektif vermekte, bu minvalde afakî ve enfüsî ayetleri okumamızı, böylece tarih içerisindeki yürüyüşümüzü sürdürmemizi istemektedir.


Kur’an’da kullanılan kavramlar yatay bir okumayla yeryüzüne nispet edildiğinde, din uyuşturucu olmaktan çıkıp tetikleyici bir unsur haline gelir. Bu durumda Allahçı ve ahiretçi din bezirgânlarının, “hükmullah, hududullah” pazarlayanların, tefecilerin, servet ve iktidara tapınanların, hulâsa tüm sömürgenlerin foyası meydana çıkar. Zira Allah yeryüzüne inmekte, insan özne varlık haline gelmekte, her şey dünyada olup bitmekte, meydana gelen her türlü fiili durum bizim eserimiz olmakta, cennet-cehennem dünya hayatına taşınmakta, zalimlerin hesabı burada görülmekte, mazlumlar haklarını yine burada almaktadırlar. Hal böyle olunca hiç kimse bir diğerini “Allah” diyerek kazıklayamaz, dahası ahiret tesellisiyle uyutamaz.  


Buna karşın dikey okuma, yeryüzünde ne var ne yok hepsini Allah’a fatura eder ve mazlumları ahiret tesellisiyle uyuşturur. Bu zihniyetin öne sürdüğü Allah tasavvuru, mevcut sistemin kolluk güçlerine benzer. Önce hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, ırza tecavüz veya cinayet gibi herhangi bir suç işlenir, sonra kolluk kuvvetleri harekete geçerek suçluyu yakalarlar ve mahkeme önüne çıkarırlar. Oysa suçluya hangi ceza verilirse verilsin bu, bir teselli olmanın dışında hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Zira giden gitmiştir, bir daha da geri gelmesi söz konusu değildir. Hiçbir akıl ve vicdan sahibi insan yoktur ki, “Cezasını göreceği garanti edilirse herhangi birinin senin ırzına geçmesini kabul eder misin?” sorusuna “evet” cevabı versin. Hal böyle iken dinin afyon yüzünü keşfeden hâkim sınıf, açları, yoksulları, köleleri, ırzlarına geçilenleri, hakları gasp edilenleri “ahiret tesellisi”yle uyutmayı başarmıştır.


Bu bakımdan Kur’an’ın sözünü ettiği adaleti başka bir dünyaya izafe etmek, ona karşı işlenen en büyük ihanettir. Allah’ın adaleti insan eliyle yeryüzünde gerçekleşecek, sınıfsız ve sınırsız bir toplum er ya da geç tesis edilecektir: “Allah selam yurduna çağırır” (10/25), “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin” (9/14).


Bu toplumda, bu yeryüzü cennetinde batılın taraftarları; hür teşebbüsçüler, serbest piyasacılar, sermayedarlar, kârcılar, faizciler, kira rantçıları, “bu benim, şu senin” diyenler, çit çakanlar/özel mülkiyetçiler, yer altı ve yer üstü zenginliklerini/rızık kaynaklarını yağmalayarak Allah’ı soyup soğana çevirenler yer bulamayacaklar. Hepimiz ölsek ve aradan milyarlarca yıl geçse bile sonunda (ahirinde) bu ütopya mutlaka gerçekleşecek. Buna inanmış ve bu uğurda mücadele vermiş olan insanların emekleri asla zayi olmayacak. İşte bizi diri tutan inanç budur.               


Peki, “Günümüz Müslümanı” ne tür bir uyuşturucu müptelasıdır ki, ders ve sohbet ortamlarında, “al gülüm ver gülüm” kabilinden konuların işlendiği seminerlerde zihin damarlarına Allah-kitap-peygamber, ahiret-cennet-cehennem şırınga ederek bunca zulme göz yumabilmekte, “dünya onların olsun, ahiret nasıl olsa bizim” diyebilmektedir?


Hiç şüphesiz tarih boyunca en fazla istismar edilen kavram, “Allah” kavramı olmuştur. Meta-fizik Allah inancı her türlü zulmün “meşru” -aslında gayri meşru- dayanağıdır. Tarih boyunca işlenen tüm cinayetlerin arkasında, ihdas edilen tüm şeytani sistemlerin temelinde “O” vardır. Tüm putlar “O”nun adına dikilmiştir. Totemciler, sihirbazlar, Amon Tapınağı’nın rahipleri, Süleyman Mabedi’nin hahamları, Kilise Babaları, müftüler, Şeyhu’l-İslamlar, Ayetullahlar, hükmullahçılar… “O”nun adını kullanarak yeryüzünü cehenneme çevirdiler. Bu öyle bir Allah tasavvurudur ki, zenginliği-fakirliği, açlığı-tokluğu, hastalığı-sağlığı, iyiliği-kötülüğü kafasına göre takdir etmiş, insana “imtihan” adı altında komplo kurmuştur. Dahası bu Allah tasavvuru, çalmayı, çırpmayı, sömürmeyi, köleleştirmeyi, nasıl ele geçirileceğini ve nasıl öldürüleceğini öğretmektedir. Zira “mülkiyet” adı altındaki hırsızlığı, ast-üst ilişkisini, daha genel bir ifadeyle sınıflı toplumu onaylamaktadır.


Hal böyle olunca karşımıza kaçınılmaz olarak şu tablo çıkıyor: Allah var ve O’nunla birlikte bir de açlar, yoksullar, köleler, ırzlarına geçilenler, dün cariye pazarlarında bugün genelevlerde satılanlar var. Allah var ve O’nunla birlikte bir de kış günü sokaklarda yatıp kalkan çocuklar, evsizler, kimsesizler, yurtsuzlar-yuvasızlar var. Allah var ve bu gece bir milyar insan aç yatacak. Allah var ve O’nun yarattıkları arasında en sevdiği varlık olan insan mutsuz… Liste böylece uzayıp gidiyor. Evet, Allah var kardeşim, ama sizin anladığınız gibi bir Allah yok, hiçbir zaman da var olmadı! Allah’ı Allahsızlığınıza alet etmeyin!         


Bu noktada iki önemli tefsir ilkesinin altını çizmekte yarar var: “Kur’an ne diyor” değil, “ne demek istiyor” sorusu sorulmalıdır; hiçbir ayet açların, yoksulların, kölelerin, bir başka ifadeyle mahkûm sınıfın aleyhine yorumlanamaz. Aksi takdirde din, “Allah ve ahiret sömürücülerinin, tefeci-bezirgânların, servet ve iktidar-perestlerin dini” olur ki, bu dinden insanlığa hiçbir hayır gelmez.


İşte önümüz bayram, “Ümmet-i Mülkiyet” kurban keserek sözüm ona İbrahim’in sünnetini ihya edecek. Din baronları, İbrahim’in Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak uğruna biricik oğlunun boynuna bıçağı nasıl dayadığından ve en sevdiği varlığı O’nun rızası uğruna nasıl gözden çıkardığından dem vuracaklar. Neticede fakir-fukaranın midesi birkaç haftalığına da olsa et görecek. Amma ve lâkin din baronu zat-ı muhteremler de dâhil olmak üzere hiç kimse ikinci evinden, arabasından, bankada muhafaza altına aldığı ihtiyaç fazlası parasından, malından-mülkünden vazgeçmeyecek. Hiç kimse aç-tok, zengin-fakir çelişkisini sorgulamayacak. Malum zihniyet, tüm yükümlülüklerini yerine getirmişçesine sahte bir iç huzuruna kapılarak “Kurbanlarımızı kabul eyle Allah’ım. Âmîn!” diyecek ve O’na şükranlarını sunacak. Peki, Allah onlara ne cevap verecek? Bence “Anca gidersiniz” diyecek.      


Açların, yoksulların, işsizlerin, aşsızların, eşsizlerin, hulâsa tüm ezilenlerin bayramı mübarek olsun…


Esenlikle…

21 Comments

  1. MEVLÜT HÖNÜL
    7 Kasım 2010 at 23:55

    Atilla abim Allah adını kendi menfi çıkarları uğrunda kullanmak günümüz müslümanları! arasında bir nevi moda olmuş Allah der ama eyleminde Allah yok
    Allah der ama ticaretinde Allah yok
    Allah der ama yoksulla destekte Allah yok
    Allah der ama Allah’ı kalbe indirmez
    Allah der Ama Allah’ın güç ve ihtişamını göklere verir yeryüzünü kendine ayırır çünkü Yeryüzündeki güç ve saltanat Allah’a ait olursa paylaşması gerekecek buda işine gelmeyeceği için ”Yerleri ve Gökleri kim yarattı dersen Allah derler ” Ayeti hükümnce kabul ederler amma kabul ettikleri Allah tasavvurunu şahadet alemine indirmezler.
    Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ancak ve ancak Allah’a halis bir kulluk/ibadet ile olur Yoksa metaalara kulluk ile olmaz mal mülk evlad iş araba şan şöhret desinler diye müslümanlık ismi gibi aracılar fayda vermeyecektir ancak kendilerini kandırdıklarını anlıyamıyorlar.

    Allah’ı kitaplara medreselere tekkelere camilere hapseden Muaviye anlayışı Allah’ı her yerde görmedikçe Allah’ı anlamış olmayacaklardır. Allah’ı sokaklarda,mazlumların yanında,işçinin,ezilenin sömürülenin hakkını vermek ve almak anlayışı ile tanımadıkça Yalnızca Allah’a kulluk etmiş olmayacaktır…

    Allah razı olsun sözü revaçta ama Allah’ı razı edecek ameller rafta söz çok ama eylem yok.

    Teşekkürler abim kızan kızsın Hakkı Hakk adına söyleyemiyor isek Hakka hakaret etmiş oluruz durmak yok engeller sınavdır sınava razıyız ne derseler desinler Bizler Allaha dayanır ve güveniyoruz Bizim Allah’ımız her daim her yerde göklere hapsetmiyoruz…

    Malazgirt

  2. ozuturk
    8 Kasım 2010 at 03:18

    uzun zamandir adil medya yazarlarini takip etmekteyim. kafamda soru isareti olan bazi noktalarda oldukca acik yazilar yaziliyor ve evrende yalniz olmadigimiz hissi veriyor.kamil insan olma yolunda, hakikate ulasma yolunda kendi capinda ugrasan, cemaate de girip cikan su anda yurt disinda olan bir tip doktoruyum. insanlarinin cogunun gercekten dinci bezirganlar tarafindan efsunlastildigini dusunuyorum. g.doguda mecburi hizmet yaptigim donemede dr arkadaslarin cogunlukta oldugu sohbet toplantilarinda, cemaat liderinin her sozunun Allah tarafindan vahiy gonderilmis peygamber gibi kabul gordugunu, susmanin itaat etmenin, kol kirilip yenin icinde kalmasinin hos karsilandigi bir mekanizma. Biz kotu adam olurduk hep, derdik ki herkes namazin sunnetine uyalim gibi sunnete uymayi cok sever fakat ne hikmetse peygamber efendimizin ve cogunkluk sahebenin, ebu zerin, cumle evliya ve gecmis peygamberin fakirlik icinde yasayip vefat ettiginden bahsetmez, bahsederse de gecistirir. Buyuk islam buyugumuzun,liderimizin 2 milyon ytl cik banka hesabinin bulunmasinin islamla bahdasip bahdasmadigini, sunnete uygun olup olmadigi her ne hikmetse sorgulanmaz, bu mudur? bu nasil bir yuzsuzluktur, boyle bir insan kendi islamin temsilcisi olarak nasil gorebilir, peki bir Allahin kulu padisahim senden buyuk Allah var deyimiyle de uyarmaz, kuldan korkanin Allah a imani soz konusu mudur. Bu nasil bir duzendir, Allah bizi efendimiz gibi yasatip, onun gibi vefat etmeyi nasip etsin, insallah. saygilar

  3. Ali Bal
    8 Kasım 2010 at 07:44

    Anlaşıldı,sizinle dsaha çok müşerref olacağız Atilla bey!
    Geleneksel anlayış Allah’ı gökte tasavvur etmiyor ki siz Allah’ı göğe çıkarıyor da siz onu yer yüzüne indiriyorsunuz.
    Allah’ı göğe çıkaranlar nasıl kafalarına göre bir Allah tasavvur ediyorlarsa siz de onu yerde tasavvur ediyorsunuz.Yani hepiniz kendi allahınızı yaratıyorsunuz.Merak etmeyin,öyle bir Allah ta yok.Allah ayı anda hem yerde hem göktedir.Hem teolojik,hem fiziktir,hem zahirdir hem batındır.Hem ilktir hem sondur,O göklerin ve yerin nurudur.Biz senelerce bize Allah’ı zorla gökte tasavvur ettirmeye çalışan sağcı ve solcu
    laikçilere karşı yer yüzünde tasarruf sahibi bir Allah anlayışının mücadelesini verdik.
    Meraketmeyin bunları ilkdefa siz söylemiyorsunuz.Bunlar bu ülkede söylendi.Gözünüzü açar biz merkezci,inkarcı bakıştan kurtulursanız görürsünüz.Ancak biz yaptığımızı kavramları ters yüz ederek yapmadık.Teolojinin anlamı sizin bu yazıda suçladığınız gibi değildir.Bi zahmet yeniden okuyun.Siz tanrıyı gökte oturan ve yeryüzüne karışmayan bir tanrı olarak tasavvur edersiniz sizin teolojiniz o olur.Onun yerine yukarda belirttiğim gibi hem yerde hem gökte hem zahir hem batın,hem ilk hem son,hem göklerin hem yerin nuru sayarsınız bu defa sizin teolojiniz o olur (59/22-24 vb)Bildiğiniz gibiş insanlar kavramlarla düşünür kavramlarla konuşur.Bu nedenle kavramları saptırmak insanın beynine yapılan tecavüzdür ve o öyle bir tecavüzdür ki diğeri onun yanında hiç kalır. Yapmayın Allah aşkına,yapmayın.Fazla vaktim yok şimdilik bu kadar daha görüşeceğiz.

  4. AYDIN DURAN
    8 Kasım 2010 at 08:55

    ALİ BAL isimli yorumcu klasik islami yorumun dışına çık(a)madan güya ve sözüm ona dışardan bir bakışmış gibi Atilla Beyin yazısını eleştiriyor ve bu eleştiriyi de haksız ve ölçüsüz suçlamalarla yapıyor.Atilla Bey ve genel olarak Adil Medya bir bütün olarak Muaviyeden bugüne sürüpgelen Sünni Saltanat İdeolojisini eleştirmekte, bu yaklaşımın İslamın özünü gizleyip kendi iktidarları ve saltanatları için İslamı bambaşka bir inanç haline getirdiğini söylemektedirler.Fakat ALİ bey klasik İslami yaklaşımda olduğu gibi burada da zahiri’ye bakıyor ve batıni görmeyip Atilla Bey’i eleştiriyor.Ama ona da hak vermek lazım, binlerce yıla yayılan bir fikri ve politik kuşatma altında yaşayan zihinlerin özgürleşmesi de bir o kadar zaman alabilir.Ama bizim zamanımız var.Biz yolun ne kadarını tamamlarsak bizim için o kadarı iyi; nasıl olsa yola yoldaş olanlar devam edecektir.Tıpkı bugün olduğu gibi.

  5. kemal zorlu
    8 Kasım 2010 at 09:20

    Söz söylemek o sözü yerine getirdiğinizi göstermez.mesela biz atilla beyin yada bu sitedekilerin söyledikleri gibi yapıp yapmadıklarını görmek isteriz.gerçekten fakirlerleilgili kendilrinin yaptıkları projeleri var mı? Varsa ne ala yoksa……

  6. Doğu Batı
    8 Kasım 2010 at 10:07

    Burda taraflar birbirlerini “şu yönden haklılar” şeklinde başlayan cümlelerle iletişime açmıyor,bilakis çatışmacı cümleler kullanılıyor.”Teoloji” kelimesi şu yönden eleştiriliyor.DİN dediğimiz şey, Allah’ı inceleme bilim dalı değil(teoloji), İnsanı/toplumu inceleme bilim dalıdır.Böyle olması gerekirken saptırılması ve DİNin TEOLOJİ olması kökten eleştiriliyor burda.İKİNCİSİ,yıllarca sağ-sol laik zihniyete karşı “Allah göklerde/vicdanlarda hapis değildir,Allah’ın gönderdiği sosyal hayatı düzenlemesi gereken yeryüzü dinidir” diyenler,SOSYAL HAYATI DÜZENLEME konusundan ne anlıyorlardı?İstisnaları tenzih ederek söylüyorum,günümüzde geldiğimiz pratik gösteriyor ki,sağ-sol laik zihniyete karşı mücadele eden,ALLAHIN GÖKTE OLMADIĞI savaşını veren,bunu ‘daha önce’ söylemiş olanlar,İSLAMİ GÖRÜNÜMLÜ SINIFLI BİR TOPLUM hayal etmişler galiba.Yani başörtüsü serbest olacak,medya-eğitim islamcıların yönetiminde olacak,ama kimse cipinden,villasından,banka hesaplarından vazgeçmeyecek.Bu bir asılsız suçlama değildir,ispatı da şudur.ADİL MEDYAda yer alan “sosyo-ekonomik tasarı”nın (aslında olması gerektiği gibi) dine dayandırılması İSLAMCI’ları neden bu derece rahatsız ediyor?Bunca yıllık ‘radikal islamcı’ çevrelerin bu tasarıyla alıp veremedikleri ne? Yoksa ezberleri mi bozuluyor? ALİ BAL bey gibileri bilirim, evet ALLAH SADECE GÖKLERDE DEĞİLDİRin savaşını verdiler ama gelebildikleri nokta, devleti islami görünümlü yapıp eski tas eski hamam devam etme düşüncesi oldu.Adil medya ise evet yeni birşey söylemiyor ama o kıt düşünceyi geliştirip olması gereken yerine oturtuyor.Mesele bu.

  7. Yavuz Soysal
    8 Kasım 2010 at 11:12

    Nasıl bir Allah’a inandığımız,bütün davranışlarımızı,meselelere bakışımızı belirleyen bir konudur.Totaliter ,ahlaksız bir Allah’a inanıyorsak;her türlü baskıyı,sömürüyü kader olarak görüp içselleştirip,meşrulaştırıp kenarda edilgen bir sürüye döneriz.Her an işte oluşta,ezilenlerin yanında,sevgi ve merhameti kendine ilke edinmiş bir Allah’a inanırsanız;döngünün dışında olmayan,sorgulayan,ezilenlerin davasını güden devrimci,bütünlüklü bir insan oluruz.Ağabey Allah meselesini kaç yazıyla ne güzel anlattı.Öğrendik,feyz aldık.Selam olsun..

  8. Serok k.
    8 Kasım 2010 at 11:24

    Doğu Batı isimli Yorumcu’nun yorumu olayı çok güzel tahlil etmiş. Ellerine yüreğine sağlık.

  9. Çetin Yıldırım
    8 Kasım 2010 at 18:15

    Allah varsa neyin eksik kalır? Allah yoksa neyin vardır ki? makalede bahsedilen ‘darus selam’ ütopik bir bakışın vahyi ifadesi olsa gerek. Darus selam hep ahiret yurdu olarak anlatıldı.ve cennet olarak anlaşıldı. ne yazık ki!!!!

  10. Ali Bal
    8 Kasım 2010 at 19:02

    Ben sana daha ne diyeyim Aydın Duran,Konuşmak için konuşacaksak ben konuşmuyorum,Kıyamet çok yakındır.Orda görüşürüz.bildiğin gibi olsun.

  11. şeriati nurettin meriç
    8 Kasım 2010 at 19:34

    anlatılmak istenen o kadar açıkki söylenecek bir şey yok bence… selam dua umut muhabbet devrim ile

  12. Mevlüt HÖNÜL
    8 Kasım 2010 at 20:58

    Ali abimizin görüşlerine saygı duyarak Ortaya koymuş olduğu fikirlerden anladığım kadarı ile İslamın devlet boyutu üzerinde durduğu kanısına vardım. Bu hususta abimizin görüşleri geleneksel İslam anlayışının tezahhürü olan İslam’ın devlet boyutunun oluşumu için gayret etmemiz gerektiğini vurgulamak istemiş.

    Ali abimize cevaben İslamın devlet boyutu eğer günümüz hali hazır Sistem uşakları olan Zalime itaati caiz gören Feodal cemaatsel yapılar ile olacak ise hiç olmasın daha iyi. Çünkü Her şeyin başı adalettir adalet ise İnsana insan olma sıfatı ile değer verir soy, nesep gibi asabiyeti reddeder…

    Günümüzde İslamcılık, Cemaatçilik gibi sözleri dillerine dolayarak ortada cirit atan FERİSİLER ile aynı dinden olmaktansa Muhammedi misyonun ferdi olmayı yeğlerim…..

    Ali abim yıllarca uyuşturulduk, uyutulduk, sömürüldük ve ezildik kendi dilimizi ve kültürümüzü yaşayamaz hale geldik Ümmet nerde idi o zaman İslamın devlet boyutunu düşünenler nerde idi elbette saklanacak ve karalamak ile meşgul idiler çünkü MÜLK Putu onları esir almıştı. Allah’ın adını kullanarak işlerini yürütmekte idiler…

    Bu ümmet kendi içindeki mazlumların hakkını hukukunu savunmadıkça adam olamaz olmazlarda inanmıyorum Size saygılarımı sunuyorum Ali abim kusurumuz var ise özür dilemesini de biliriz…

    MALAZGİRT

  13. perspektif
    9 Kasım 2010 at 07:39

    Yukarıdaki tespitler İdeal toplumun özellikleri olarak düşünüldüğünde kimsenin hayır diyemeyeceği gerçeklerdir. Ancak ben bu bakış açısını samimi bulmuyor ve şu soruların cevaplandırılması gerektiğini düşünüyorum.
    1. Eğer din kainat yasalarıysa ve bu yasalar akılla anlaşılıyorsa dinin kaynaklarına hala ihtiyaç var mıdır?
    2.Madem Müslümanların sorunu belli ve bu sorunun çözümünü de biz bulacaksak , Kuranı da bu çözüme göre yorumlayacaksak. Bu denklemden Kuranı çıkardığımızda sonuç değişmeyecekse Kuran’ın gerçekten anlamı nedir?
    3.Yukarıda bahsedilen din anlayışı ideal toplumun başlangıç noktası mıdır? Yoksa sonuç mu?
    Eğer başlangıç noktası ise Peygamber neden sosyal adaletsizliğin had safhada olduğu bir toplumda sosyalist bir hareket başlatmadı?
    4.Yukarıda eleştirilen din anlayışında neden peygamber ve onun dönemi eleştirilmez de hep Muaviye günah keçisi ilan edilir?
    -Peygamber de ezilenleri cennetle teselli etmiyor muydu?
    -Peygamber inananları sabra davet etmiyor muydu?
    -Peygamber zamanında kölelerin ve zenginlerin varlığına izin verilmemiş miydi?
    -Peygamber Kuran’ın hükmünü aşarak aynı anda dörtten fazla eşle evlilik yapmamış mıydı?
    Soruları çoğaltmak mümkün
    Netice ben sizin itiraf edemediğiniz gerçeği itiraf ediyorum. Bu bakış açısına göre:
    İSLAM DA DAHİL BÜTÜN DİNLER AFYONDUR.

  14. veysel menekşe
    9 Kasım 2010 at 11:28

    son günlerde okuduğum en tutarlı; diskuru sağlam ve insan işine yarar hayırlı bir yazı..tebrik ediyorum.

  15. hüseyin kaya
    9 Kasım 2010 at 18:39

    Atilla bey,yazınızı büyük bir mutluluk içinde okudum.Bu toplumun sizin gibi insanlara ihtiyacı var.Yüreğinize sağlık…

  16. objektif
    9 Kasım 2010 at 21:19

    MEVLÜ HÖNUL e
    YAHU KARDES ALİ BALIN YORUMUNDA MEVCUT SİSTEME YALAKALIK MI CIKAR DA SEN AYNI YAZARIN DEDİĞİ MANTIKLA YAZIYORSUN Kİ. ÖLE OLACAĞINA BÖLE OLSUN DİYORSUN. ÖLE OLSUN DİYEN Mİ VAR.

  17. Mevlüt HÖNÜL
    9 Kasım 2010 at 23:39

    Objektif kardeşim Ali abimiz zaten varoan düzeni savunmamışki bende diyomki varolan düzen içerisinde olacak ise olmasın daha iyi yoksa Ali abinin öyle bir söylemi yok …

    Günümüz düzenleri servet sahibi olan kodamanları korumak adına torpilliler, hatırlılar, rüşvet, vicdansızlık, adam kayırma ile hemhal olmakta, mazlum kitlelerin seslerini duymamaktadır.

    Bir insana mantık dersi verebilmek için öncelikle o insanın mantığında varolan sıkıntısını çözmek lazım, çünkü açlıktan kıvranan mide mantıktan, inkılaptan, anlamaz onun mantığı midesi ile meşguldür.

    Bu düzene karşı çıkacak en büyük ses açlıktan midesi kıvrananların sesi olacaktır. İnsani değerleri ayaklar altına almış adaleti ve ahlakı, dayanışmayı yekvücut olmayı rafa kaldırmış olan düzenleri hala yaşatmaya çalışanlara en gür seda mazlumların sedası olacaktır. İnsani yaşam ilkelerini benimseyenlerin duruşu olacaktır.

    Günümüzde varolan Muaviye düzeni varlığın tabiatına aykırı bir düzendir. Adına kapitalizm dediğimiz bu düzen çağın insanlığın ve dinin hakikatlerine aykırı bir sistem olup, kula kulluğu esas almaktadır.

    Kulla kulluğu reddeden anlayış ancak İnsan olmak ile elde edilebilir.İnsan rabbini Akıl ile tanır Vahiy ise o aklın İlahi esaslara göre düzenini sağlar.

    Ama günümüz İslami kavramları akıldan ziyade nakli deliller ile tanınmaya çalışılmaktadır aklı kenara koyan hiç bir anlayış sağlam değildir.

  18. oblektif.
    10 Kasım 2010 at 17:42

    din kardeşim oartada bazı gercekler var. ve bu gercekler üzerinden ınsanlar görüşlerini bildiriyor. olacaksa ile karsı görüş bildirilmez. aclıkdan mıdesi kıvrananlara herkes gel ben doyuracam demiştir zaten. bunun aksini söleyen hiç kimse olmadı. ve bu sitenin sahiplerine de ait değil bu söylem. şimdi bu söylemi bu site sahipleri sölüyor. ben diyebilirmiyim sizde aynısınız. elbette diyemem sizde böle olacaksınız deme hakkım varmı. eleştirimiz gecmişteki islam diyerek insanları savunanları korumak mış gibi bir tutumunuz var. islami kesmin cogu bu sölemleri destekliyor zaten. tasavvufun bile yıllardır konus bu. ne yanitopyekün islamcılar böledir demeye ne bu site sahiplerin hakkı var ne de baskalarının. vesselam

  19. MEVLÜT HÖNÜL
    11 Kasım 2010 at 08:49

    Değerli kardeşim Toptancı değiliz ama gözümüz ile gördüğümüz ve şahid olduğumuz kadarı ile bu savunduğumuz fikirler toplum içerinde haddinden fazla var siz değilim diyorsanız Allah sizi muttaki kullarından eylesin diyoruz ama Sömürücü olanlarada müsamahalı okşayıcı bir uslup ile yazmalar yada anlatmalar fayda vermiyor site sahipleri bu hususta hakikati gündeme getirmektedirler onları destekliyorum Malazgirt

  20. cetin tokgezen
    14 Kasım 2010 at 04:52

    sizin evinizde cenaze olsa byram yaparmısınız sizin eviniz olmasa bayram kutlarmısınız bayram nedir bilmiyorum anlamınıda bilmiyorum ama milyonlarca müslüman zulüm altındaysa milyonlarcası tecavüze uğruyorsa öldürülüyorsa bayram yapanlara yazıklar olsun o bayram yapanlar arenalarda öldürülen romalıları deliye çeviren o zalimlerden ne farları var haydi romalıların bayramı kutlu olmasın

  21. veli
    15 Kasım 2010 at 20:57

    Allah size kendini daha iyi tanıtmayı nasip etsin.Siz nerede diyorsanız orada kendini size göstersin.Bu yazdıklarınız tabiki sadece sizi bağlar.Ama bu yazıyı okuyarak bir çok dini konuları konuşmaya çalışan,kur’a ni tebliği anlatmaya çalışan insanlara engel olduğunuzun farkındamısınız.
    İstediğinizi düşünebilirsiniz, sosyal, kültürel,doğa güzelliği,yaşam tarzları gibi konularda istediğinizide yazabilirsiniz.Ama yeryüzündeki insanların tamamını ilgilendiren,özellikle büyük çoğunluğunu yakinen ilgilendiren din konusunda bu yaklaşımla yazı yazmanız dini çalışmalara yarardan çok zarar verebilir.Bu işin sonunda nasıl inanırsanız inanın,önce-sora,yeyüzünde-ahirette farketmez Allah’a hesap verme kısmı var.Allah hesabını kolay verenlerden etsin…

Yorumunuzu bırakın


İlgili Haberler

Kur'an'a Göre Haram Aylar - Geleneksel Görüşe Eleştirel Bir Yaklaşım Fikir & Yazı
Haziran 19, 2025

Kur'an'a Göre Haram Aylar - Geleneksel Görüşe Eleştirel Bir Yaklaşım

Kendi Gerçeğinden Kaçan İslam Toplumları Fikir & Yazı
Haziran 18, 2025

Kendi Gerçeğinden Kaçan İslam Toplumları

Türkiye Ekonomisinin Son 10 Yıldaki Analizi ve Çözüm Yolları Fikir & Yazı
Haziran 17, 2025

Türkiye Ekonomisinin Son 10 Yıldaki Analizi ve Çözüm Yolları

ZAMAN AKIŞI

Haz 23 17:29
Gündem

DEM Partili İpekyolu Belediyesi’nde başkanvekili seçildi

Haz 23 17:01
Gündem

PJAK, Azeri halkına seslendi: ‘Kötü niyetli planları boşa çıkaralım’

Haz 23 15:48
Arkasayfa

“Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”

Haz 23 14:38
Ekonomi

Halkın borcu 5 trilyon sınırında, icra dosya sayısı 23 milyonu aştı

Haz 23 10:34
Arkasayfa

Yaz tatili yok, yaz mesaisi var

Haz 23 09:54
Emek

Asgari ücret masası kurulsun

Haz 23 09:37
Arkasayfa

Hekimler neden Kürtçe öğrenmeli: Pozitif barış

Haz 23 09:31
Gündem

İran’ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm

Haz 22 09:50
Arkasayfa

Çocuk işçiliğini önlemenin yolu MESEM’leri kapatmaktan geçer

Haz 22 09:47
Ekonomi

Servet kaybı zengine yaradı

Haz 22 09:15
Ekonomi

Lokomotifler kıskaçta

Haz 22 09:11
Arkasayfa

Haziran’da Ölmek Zor!

Haz 21 09:46
Arkasayfa

Katliam fermanı geçti

Haz 21 09:44
Arkasayfa

Halkın sağlığıyla oyun oynuyorlar

Haz 21 09:26
Kültür & Sanat

Müzik gününde eşitlik istiyorlar

Haz 21 09:24
Kültür & Sanat

21 Haziran Dünya Müzik Günü: Enstrümanını sesini kap gel

Haz 20 14:37
Arkasayfa

Türkiye’nin taşı toprağı

Haz 20 14:24
Arkasayfa

Antik yasak her yeri sardı

Haz 20 14:22
Ekonomi

Yüksek faize devam…

Haz 20 14:20
Arkasayfa

Zorba hukuku

Haz 20 14:18
Gündem

Bu savaşta kimden yana?

Haz 20 14:16
Emek

Kamu işçileri haykırdı: İş ekmek yoksa barış da yok!

Haz 20 14:11
Kadın

Lice’de kadın ve çocuk ölümlerine karşı yürüyüş: Yüzlerce kadın intihar süsü verilerek katlediliyor

Haz 20 14:10
Arkasayfa

Misak-ı Milli kimin yurdu?

Haz 20 14:09
Gündem

İsrail saldırısı, Kürtler ve Türkiye’deki iktidar üzerine

Haz 20 14:06
Gündem

İBB’den kenelere karşı yaz mesaisi: İstanbul’da durum ne?

Haz 20 14:05
Emek

İşçi düşmanını ‘demokrasi şehidi’ yapan etnikçilik

Haz 19 22:44
Arkasayfa

Kur’an’a Göre Haram Aylar – Geleneksel Görüşe Eleştirel Bir Yaklaşım

Haz 19 13:29
Eğitim

Çocuğunuzla birlikte eğlenceyi yakalayın: Karne günü kutlamasını unutulmaz kılacak 7 eğlenceli etkinlik

Haz 19 12:47
Gündem

İran’dan çıkan savaş dersleri