Son yıllarda her seçimin en “kontra”, en “komplocu”, en “sinsi”, Erdoğan-Bahçeli ittifakına, karşı saflardan görünerek yapılabilecek en “etkili” destek sunan kara propaganda yeniden devreye sokuldu.
Sağın ve “sol”un, AKP’ye ve MHP’ye de çok karşı görünen, bir ayağı ırkçılıkta, öteki ayağı “En sıkı Kemalist biziz!” iddiasındaki zevat, İstanbul seçiminde muhalefeti provoke etmek için girişimlerini yoğunlaştırdılar.
Bütün yeteneklerini Kürt siyasetini ve Kürtleri “vatan haini”, “bölücü”, “terörist” suçlamalarıyla legal siyaset alanının dışına itilmesi için sergileyen bu kesim, hani ellerinden gelse fırıncıya, “Kürtlere ekmek verme” diyecek kadar da Kürt düşmanıdırlar!
İstanbul’da “tekrar seçim”in gündeme gelmesiyle, resmi “Aktroller”den VP’ye, herhangi bir odağa bağlı olmasalar da kafaları Kürt düşmanlığı ile zehirlenmiş bu kesimin yeni iddiası; “HDP’nin AKP ile uzlaştığı, İstanbul seçiminde Kürtlerin Binali Yıldırım’a oy vereceği” biçiminde!
- Kürtlerin her seçimde umutlarını söndürecek biçimde yalanlarını yüzlerine çarpmasına,
- Cumhur İttifakının Kürt sorununun çözümü konusunda zor ve silah dışında bir çözümünün olmadığı bir kulvarda olduğunu bilmelerine karşın bu çevreler, her seçimde olduğu gibi 23 Haziran seçimi için de “silah başı” yapmaktan geri durmamışlardır.
YALANLARA DAYANDIRILAN İDDİALAR
Bu meczup takımının, AKP-HDP “uzlaşması”na kanıtı ise; Öcalan’a sekiz yıl sonra avukatlarıyla görüşme izin verilmesi ve Öcalan’ın bir mektupla; açlık grevinde olan tutuklulara, “Eylemlerinin ölümlere izin vermeyecek biçiminde sürdürmeleri”, SDG’ye de “Türkiye’nin hassasiyetlerini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü gözeten bir biçimde hareket etmesi”ni tavsiye etmesidir.
Bu siyaset provokasyoncularına göre, AKP ile Kürt siyaseti arasında; “Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması”ndan “Demirtaş başta olmak üzere Kürt siyasetçilerin serbest bırakılacağı”na…”Çözüm sürecinin yeniden başlatılacağı”na kadar bir çok konuda hazırlıklar yapılmaktadır!
Gerek AKP gerekse HDP tarafından “Böyle bir uzlaşma yok” denmesi de onları durdurmamaktadır. Çünkü onlar için önemli olan söylediklerinin gerçek olup olmaması değil, yalanın karanlık amaçlarına hizmet etmesidir.
İlk bakışta bu iddialar AKP tabanı ve MHP’nin AKP’ye desteğini bozma amaçlı gibi görünse de gerçek tam tersidir.
AMAÇ: HDP VE MİLLET İTTİFAKI SAFLARINDA KARIŞIKLIK YARATMAK
Çünkü bu kara propagandanın amacı;
1- Kürt yığınlar arasında AKP’nin Kürt sorununun yeniden “Çözüm süreci başlatacak beklentisi”ni uyandırmak, bu çerçevede de 31 Mart seçiminde İmamoğlu’ya oy vermiş olan bir bölüm Kürt seçmeninin 23 Haziran’da Yıldırım’a oy vermesini sağlamaktır.
2- CHP ve İyi Parti içindeki milliyetçileri kışkırtarak, hem CHP-İyi Parti arasında hem de bu partilerin “Millet İttifakı” yapan yönetimleriyle tabanları arasındaki nifak tohumları ekmek, bir önceki seçimde oluşan seçim iş birliğini bozmaktır!
Bu, bugünkü koşullarda herhalde AKP-MHP ittifakı ve onların adayı Binali Yıldırım’a sunulacak en önemli destektir!
Burada belirtelim ki, Öcalan ve HDP’li siyasilerle ilgili “Öcalan’a ev hapsi”, “Demirtaş ve HDP’li siyasetçilerin serbest bırakılması, “Çözüm sürecinin yeniden başlatılması”… elbette ki, ne Kürtlerin ne de Türkiye’nin demokratikleşmesinden yana olan kişi ve partilerin karşı çıkacağı bir şey değildir. Tersine; “Kürt sorununun demokratik çözümü”nün, Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli yanı olduğu da apaçıktır.
Dahası bugün “tek parti, tek adam yönetimi”ne karşı çıkan herkes için de böyle olması mantığın olduğu gibi demokrasi mücadelesinin de gereği olduğu, öncesini bir yana bıraksak bile, 7 Haziran’dan beri her seçimde açıkça görülmektedir.
“BEKLENTİYE” OYNUYORLAR AMA BEKLEDİKLERİNİ BULAMAYACAKLAR!
31 Mart seçiminde CHP’nin adaylarına oy veren HDP’liler ve Kürt seçmen, siyasi bilincinin yüksek olduğunu, aşırı milliyetçilerden gelen baskılara, provokatif saldırılara pabuç bırakmayarak gösterdi.
Bunu elbette “derin devlet” destekli, “aşırı milliyetçiler” de bilmektedir. Ama onlar zaten; bilinçli kesimler değil, belki önceden AKP’ye oy veren ama son yıllardaki politikaları nedeniyle, AKP’ye oy vermeye elleri gitmeyen Kürtler arasında “beklenti” yaratmayı amaçlamaktadırlar. Bunun seçimdeki karşılığının da bu kesimin oylarının Binali Yıldırım’a kaydırılması, en azından bu sefer İmamoğlu’ya oy vermelerinin engellenmesi biçiminde olacağını ummaktadırlar.
Çünkü artık sermaye siyasetinde de tıpkı piyasada olduğu gibi “Beklentiler alınıp satılmakta”dır.
Bu yüzden de bu sözde “aşırı AKP düşmanı”, aşırı milliyetçi takımı, bugün seçimde AKP’nin “gizli ittifakı”dır!
Kuşkusuz burada CHP’nin en geniş tabanı ve İyi Partinin de son aylardaki gelişmelerden amaçları ve eylemleriyle “Aktrol kadrosu” haline gelen bu çevre ve kişilerin oyununa gelmeyeceğinin işaretleri pek çoktur.
Bu yüzden de bu siyaset provokatörlerinin hesaplarının son seçimlerde de olduğu gibi bu sefer de tutmayacağını söylemek yanlış olmaz.