Sevgili dostlar,
Dün Çağlayan’da duruşmam vardı; Avukatım Abbas Yalçın’la birlikte Erdoğan’a hakaretten yargılandık. Dosya, 2015’ten kalma… Konu yine IŞİD-hükümet ilişkisi… Cumhuriyet’te yayınlanan bir açıklamayla ilgili kamu davası açılmış. Ancak Basın Kanunu’na göre süreli yayınlarda davanın 4 ay içinde açılması lazım. Bizimki 5,5 ayda açılmış. Yani baştan sakat, ilk duruşmada düşmesi gereken bir dava… Ama ancak 5 yıl sonra, dünkü 12. celsede düşme kararı çıkabildi; hakkımdaki yakalama kararı kalktı, dava masrafları da Hazine’ye, yani hepimize yüklendi.
Bu davanın baştan yasaya aykırı olduğunu savcı, hâkim, bakan bilmiyor mu? Biliyor elbet… Ama bu oyalamacayı yapmazlarsa başlarına iş açılmasından korkuyorlar.
Dün aynı saatlerde daha büyük ölçekli bir hukuk skandalına tanıklık ettik. Ankara’da bir mahkemenin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiği emekli Korgeneral Metin İyidil, yine Ankara’da başka bir mahkeme tarafından beraat verilip tahliye ettirildi. Oradan itibaren adalet kulislerinde her ne döndüyse birden savcılık itiraz etti. Korgeneral İyidil yeniden tutuklandı. Beraat kararı veren yargıçlar da sürüldü.
Nasıl olur da bir mahkemenin ağırlaştırılmış müebbetine hükmettiği biri, bir başka mahkemede beraat eder? Bunun nasıl bir açıklaması olabilir? Sanık gerçekten suçluysa, beraat veren mahkemeye nasıl güvenilebilir? Ya sanık suçsuzsa? O halde beraat veren yargıçlar hakkında soruşturma açılan bir düzende, hangi hâkim bir daha adil olmaya cesaret edebilir?
AKP hükümeti, belki de en büyük darbeyi adalete vurdu.
Yargıyı önce cemaatin emrine verip muhaliflerini temizlettiler. Şimdi de kendi elleriyle yerleştirdikleri adli militanları temizleme çabasına giriştiler. Tabii kurunun yanında yaşı da yakarak… Adaletteki bu büyük tasfiyede, ilerde kendilerini yargılayacak yargıç bırakmamaya çalışıyorlar. Ancak en iyi kendileri biliyor ki, her devir kendi adaletiyle gelir. Ve adalet tanrıçasının kılıcı, en çok onun terazisini bozanlara karşı keskindir.