Sosyal medya artık sadece bireysel kullanıcıların değil; kurum ve şirketlerin de kendilerini sıkça ifade ettiği bir alan. Günümüzde birçok kitabı binlerce okuyucusuyla buluşturan yayınevleri de bu iletişim kanalını sıkça kullanıyor. Sosyal medyaokuyucuyla iletişim kurmada, hatta yayın stratejilerinde bile rol oynuyor.
Timaş Yayınları Pazarlama Direktörü Şeniz Baş,yayınevinin sosyal medya ile ilişkisini anlatı. Baş; “Diğer mecralara göre daha hızlı sonuç alınabilen bir kanalsosyal medya. Yayınevleri içinde çok önemli, zira rakiplerinizi aşıp hem okurun hem satın almacıların dikkatini yoğun olarak kendinize yöneltebileceğiniz genişlikte bir alana sahip” dedi.
Sosyal medyanın tüketici davranışları üzerinde büyük etkisi olduğu artık aşikar… Pekiyayıncılık dünyasında bu nasıl gerçekleşiyor?
Yeni tüketici dolayısıyla yeni okur da kanaat önderlerini sosyal medya üzerinden belirliyor artık. Bundan 5 yıl öncesine kadar okurlar daha çok köşe yazarlarının ya da gazetelerin kitap eklerinin önerdiği kitapları tercih ederlerdi. Kitabevleri satın almacıları da sıkı sıkıya bu mecraları takip ederek stoklarını yönetmeye çalışırlardı. Bugün ise okur kanaat önderlerini dijitalde hatta daha özelinde sosyal medya da buluyor, sadece çok iyi bir okur olan blog yazarı, çok güzel fotoğraf çeken ve içerik ile fonun birlikteliğini yansıtan bir instagram kullanıcısı ya da kitapların içinden etkileyici epigraflar paylaşan bir twitter hesabı satın alma kararında bir gazete reklamından hatta bir billboard’tan daha belirleyici olabiliyor.
Bununla birlikte yazarlara erişimde eskisine göre çok daha kolay. Birçok yazarın sosyal medya hesapları var, buradan okurları ile doğrudan iletişime geçip kendi kitaplarını anlatabiliyor, hatta bunun dışında sevdikleri, beğendikleri kitapları önerip, kendi okuma listelerini paylaşıyorlar. Yayınevlerinin, kitap eklerinin, edebiyat sitelerinin, e-ticaret sitelerinin kendi sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları tanıtımlar da belirttiğimiz tüm bu faaliyetlere destek sağlayıcı birer basamak daha oluyor.
Kitap artık kitapçıda değil, sosyal medyada “satılıyor” diyebilir miyiz?
Geçtiğimiz aylarda yaptığımız bir çalışma bize hala kitabın kitapçıda satıldığını ve son kararı vermede en etkili iletişimin kitapla doğrudan temas olduğunu gösterdi. Burada sosyal medyanın rolü, hızla artan yayın arzı arasından “kitabın okuruna” ulaşabilmesini sağlamak ve yeni okumalara yelken açanlar içinde bir mentor rolü oynamak olarak ifade edilebilir.
Yayın kurullarında bu konu nasıl ele alınıyor?
Sosyal medyanın hatta dijital mecranın hayatımızı istilasına karşı koyamadığımız gibi artık onunla barışma ve hatta birlikte yaşama uğraşına girdik. Yayın kurullarında kitapların okuru, ilgili kanalı, hangi mecralarda kendisine yer açacağı tartışılır. Son birkaç senedir artık sosyal medyada nasıl yer alacağı, buna dair pazarlama planları da birlikte konuşulur oldu.
Yayınevleri sosyal medyada kullandığı dili nasıl kurguluyor ve geliştirdiği stratejiler neler oluyor?
Aslında en zor iş bu sanırım, çünkü yayınevinin kurumsal kimliği ile söyleyebilecekleri, kullanabileceği ton ve renk ile,sosyal medyanınkiler çoğunlukla örtüşmeyebiliyor. Bunun zorluklarını aşmanın yolu olarak, kitabın kendisi ya da yazar üzerinden hesaplar açıp işletmek ile çözülebiliyor. Zira sosyal medyanın daha doğrudan, daha samimi bir dili var, okura “sen” diye hitap eden, arkadaşın ile konuşur gibi iletişim kurduğun bir dil bu. Bunu yayınevinin kurumsal kimliği altında yapman çok zor, okur ya da kullanıcı aynı kelimelere ve “sen” dilinin kullanımına hiç tanımadığı birisinin instagram hesabında izin verirken yayınevi(ya da başka bir kurumsal kimlik) bu dili kullanırsa tepki verebiliyor.
Bu nedenle yayınevinin hesaplarından “Süper bir kitap, kapak ayrı güzel isim çok çarpıcı, kesinlikle öneriyorum,” nevinden bir içerik paylaşamıyoruz. Oysa sosyal medyanın dili bu. Daha çok kitaptan alıntılar, yazar hakkında bilgiler, çarpıcı görseller üzerinden okuru harekete geçirmeye çalışıyoruz. Tabi bir de kitaplar hakkında çıkan haberler ve çeşitli okurlarımızın görüşlerini de paylaşıyoruz. Bunların da bir kanaat oluşturmada önemli rolleri olduğunu da söylemeliyim.
Sosyal ağlarda çok konuşulan her zaman çok satıyor mu?
Sosyal medya da aslında her mecra gibi, yaptığın işin gerçek bir karşılığı varsa fayda sağlıyor. Başka mecralarda olduğu gibi üflenen balonlar tabi ki oluyor. Bir bakıyorsunuz sosyal medya hesabı iyi yönetilen bir kitap/yazar bir anda her mecrada önünüze çıkıyor, hatta iyi bir satış adedi yakalıyor. Ama eğer içerik yeterli değilse, kitap “kendi okuruna” değemiyorsa bir süre sonra o furya da geçip gidiyor. Yalnız yine de şunu eklemek isterim ki diğer mecralara göre daha hızlı sonuç alınabilen bir kanal sosyal medya. Yayınevleri içinde çok önemli, zira rakiplerinizi aşıp hem okurun hem satın almacıların dikkatini yoğun olarak kendinize yöneltebileceğiniz genişlikte bir alana sahip.
Başta sizinkiler olmak üzere yazarların bu duruma bakışı nedir?
İlk başta herhalde herkese bir garip geliyordu, sosyal medya ilk yaygınlaştığı zamanlarda gençlere yönelik bir alanmış gibi algılandığı için de orada bulunmak bir itibar kaybı ve hafiflik olarak bile gözüküyor olabilir. Oysa şimdi hem yazarlar, hem yayınevleri yayıncılık faaliyetlerinin önemli alanlarından birisi olarak görüyor. Hemen hemen tüm yazarlarımızın kendi sosyal medya hesapları var. Bunları kimi zaman kendileri kimi zaman profesyonel kişiler yönetiyor. Yayınevi olarak biz de bu çalışmalarına destek veriyoruz. Bunun dışında daha önce belirttiğim gibi zaman zaman önemli kitaplara da sosyal medya hesapları açıp yazarlarımız ve profesyonel bir ekip ile birlikte yürütüyoruz. Bu çalışmaları yazarlarımız ve biz sadece bir satış fırsatı olarak görmediğimizi özellikle belirtmek isterim. Yazarlarımızın beslenmesi ve okuru ile buluşabilmesi için büyük fırsat. Bu sayede yazar yayınevi aracılığı olmadan kendisi de okurunun beklentisini, talebini, eleştirilerini doğrudan alabiliyor. Kendi ağzından, dilinden meramını, edebiyatını, çalışmalarını aktarabiliyor. Online bir sohbet ile ofisinizden Türkiye’nin dört bir tarafındaki okurunuzla iletişime geçebiliyorsunuz mesela. Burada yakaladığı iletişim ile yeni projeler üreten, kendisine yeni okurlar edinen yazarlarımız var. Tabi ki yayınevi de bu kaynaktan ciddi anlamda besleniyor. Bir de paylaştığınız bir fikrin bir anda yüzlerce hatta binlerce paylaşıma girerek kitabında üstünde bir dokunuşa geçmesinin keyfi ve lezzeti ölçülemez olsa gerek yazarlarımız için.
Sosyal medyanın etkisi yayıncılık faaliyetinin diğer alanlarına da etki ediyor mu? Siz bunu diğer ekiplerde (editör, görsel tasarım vs…) gözlemliyor musunuz?
Doğal olarak tüm çalışmalar evriliyor, kitabınızın kapağındaki görselin, ismin, arka kapak yazısının, içinden sosyal medyada paylaşılacak alıntıların düşünülmesi gibi gündemleriniz oluşmaya başlıyor. Capsler, bannerlar, instagram kareleri, facebook paylaşımları, videolar derken bir de bakıyorsunuz ki bunlar için özel pazarlama personeli, grafiker kadroları oluşturuyorsunuz. Sosyal medyanın her anlamda ayrı bir dili var, bir kitabevi afişinde ya da bir metro duvarında kullandığınız görseli bu mecra da kullanmanız uygun olmuyor. Hatta her bir mecra için ayrı düşünmeniz gerekiyor, vimeo başka youtube başka, instagram başka facebook başka görsel çalışma ve dil istiyor. Benim görüşüm, önümüzdeki yıllarda artık sadece satışa yönelik bir kanaat önderi ya da okurla iletişimde doğrudan bir araç rolünün üstünde aynı zamanda bir içerik yaratıcı olarak da önemli bir rol oynayacak. Yeni türler, yeni izlekler yaratmada bir kaynak görevi görecek.
haberturk