“Kiracısı olduğunuz evin sahibi yahut İşvereniniz kim olsun, çalıştığınız devlet dairesinde kim tarafından idare edilmek istersiniz?” gibi soruların cevabı, “Dini bütün biri olsun da, kim olursa olsun.” değildir. Çünkü halkımız nezdinde, dindar olmakla güvenilir olmak aynı şey değildir. Dindarın da iyisi olur, dinsizin de; sağcının da kötüsü olur, solcunun da.
“Niyet hayr, akıbet hayr”dı. Dindarlar halkın güvenine ve dolayısıyla iktidara muhaliflerden daha layık olmadıklarını kısa zamanda gösterdiler. Fareler peynire dayanamazdı. Sözde “helal kazanç” esastı; ama kazancın her türlüsünü meşru saydılar. Atatürk istismarının yerine din istismarını getirdiler. En iğrenç örneği kulaklarımı tırmalıyor: “Ebu Eyyub el Ensari House”
Tavize asla yer yoktu; ama daha köprüye gelmeden ayıya “Dayı” demeye başladılar. İktidar olur olmaz İsrail’e koştular. Maşatlıkta saygı duruşunda bulundular. Öldürmeyi iyi bilen cumhurbaşkanlarına “Aziz dostum!” diye mektup yazdılar. Vefa inancın esasıydı; ama “Şam’ın vefası mı, Arap’ın parası mı?” yol ayrımına vardıklarında hiç düşünmediler: “Tabii ki Arap’ın parası!” dediler. Amerika’nın kucağında hutbe okuyan şeyhlerin ellerini öptüler.
“Asla taviz yoktu” ya, meğer Müslüman’a yokmuş. Savaş ortamı demediler, hırsızın elini kestiler. Yüzyıllardır gelmeyen şeriatı, bir nebze olsun, böylece getirmiş oldular.
“Hizmet” yalan “Dünya” gerçekti. Davaları dünyalarından, hasetleri tevazularından daha büyüktü. Zayıf karakterleri ortaya çıkmak için fırsat kolluyordu. Malın ve makamın ifsat eden cazibesine dayanamadılar. Malı bulan artık, “Mal bulmuş Mağribî”ydi. Her nimetin bir haramı varsa, bin helali vardı.
“Laik devlette yönetici olmak!” ne ayıbı, ayrıcalıktı. Statüsünü yükselten, tafrasını atıyordu.
Ergenekoncular daha önce ne söylemişse, daha sonra ayaklarına dolanır olmuştu. Şimdi günü geldi, muhafazakâr demokratlar ne söylemişse ayaklarına dolanıyor. Fenersiz yakalandılar ve muhalefete sonuna kadar koz verdiler. Şimdi muhalefet liderlerinin en ağır ithamlarını sineye çekmek zorunda kalıyorlar.
“Arap baharı” harici bir projeydi. Uzun ömürlü olamadı ve başladığı yere döndü. Tabutuna son çivi yine burada çakılacak.