Uğur Kutay
Geçen hafta, ilginç bir tarihsel kesişme açığa çıktı: Kurmaca bir dolandırıcı karakteriyle politik bir figür, 68 yıl sonra isim ve eylem benzerliğinde buluştu.
Trackdown (Takip) adlı TV dizisinin 9 Mayıs 1958’de yayımlanan The End of the World (Dünyanın Sonu) başlıklı bölümünde, Trump adlı gezgin bir sahtekârla tanışırız. Adam sabahın erken saatlerinde geldiği kasabada o gece büyük bir göktaşı felaketi yaşanacağını, saatler gece yarısını gösterirken herkesin öleceğini söyleyerek halkı korkutmaktadır. Dünyanın sonu gelmiştir, ama Bay Trump müthiş bir özgüvenle insanları nasıl kurtaracağını anlatır: “Evlerinizin etrafına, içeriye hiçbir şeyin girmesine izin vermeyecek bir duvar öreceğim.”
Aslında ‘gerçek Trump’ın örmeyi çok sevdiği beton ya da taş duvarlardan değildir bu; insanlara üzerinde hilal, üçgen, yıldız gibi bazı semboller bulunan basit şemsiyeler satarak göktaşından korunmalarını sağlayacaktır. Ürün farklıdır ama altı boş paranoyalarla yarattığı korku atmosferini kullanarak bu duvar düşüncesini pazarlama biçimi, kurmaca ve gerçek Trumpları ideolojik düzeyde üst üste bindirir.
Aynı gün kasabaya gelen Teksas korucusu Hoby Gilman, Trump’ın sahtekârlığına karşı önce şerifi (yürütme organı) uyarmaya çalışır. Ama şerif Trump’la işbirliği içindedir. Yürütme organından fayda gelmeyeceğini gören Gilman, şansını bir de kasabanın yargı organıyla denemeye karar verir.
Yargıç her şeyin farkındadır; Gilman’a o gece bir Leonid meteor yağmuru olacağını, Trump adlı bu sahtekârın da bunu bildiğini ve kullandığını söyler. Ama kasabalılar Trump’ın yalanına öyle güçlü kapılmıştır ki, yargıç, Gilman’ın bu sahtekârlığı durdurma isteğini “Tükürükle bir orman yangınını söndürmeye çalışmak” diye niteler.
Gece kasaba halkını meydana toplayan Trump, gökyüzüne baktıklarında sözünü ettiği tehlikeyi göreceklerini söyler. Öykü 19. yüzyılda geçiyor, yani bölgede hiç ışık kirliliği yok; kasaba halkı meteor yağmuruna tüm ihtişamıyla tanık olur, Trump’ın her söylediğini yapmaya hazır hale gelirler. Trump şemsiye başına 75 dolar ister. Parası olanlar verir ama çoğunluğun parası yoktur. Halk Trump’a para yetiştirebilmek için bankayı yağmalar. Yargıç olayları uzaktan üzüntüyle izlerken, halkı durdurmaya çalışan korucu Gilman yaralanır.
Elindeki şemsiyeleri satan Trump gece yarısı olmadan kasabayı terk edecekken Gilman onu durdurur, şerifin de karıştığı bir silahlı çatışma olur, Trump ölür. Gilman halkı şemsiyeleri indirmeleri konusunda ikna etmeyi başarır. Saat 12’yi geçip de dünyaya bir şey olmayınca, halk sevinç gösterileriyle dağılır. Yargıç, Trump’ın işbirlikçisi olan şerifi tutuklar. Böylece, kör inançlara ve cehalete karşı hukuk, adalet ve rasyonel düşünce kazanmış olur.
∗∗∗
Bu tümüyle tesadüf olabilir. Ya da, belki de senaristler 2. Dünya Savaşı sırasında New York’ta binlerce konut diken emlak tröstü Fred Christ Trump’tan (Donald Trump’ın babası) etkilenmişlerdir -dizinin ilk sezonu 1957-’58 yıllarında yayımlandı; ABD Senatosu birkaç yıl önce (1954’te) Fred Trump hakkında ‘haksız kazanç elde ettiği’ gerekçesiyle bir soruşturma başlatmıştı. Trump adının nasıl seçildiğini, halkın çaresizliğinden faydalanan Walder Trump karakterinin Fred Trump’la tekinsiz benzerliğinin tesadüf olup olmadığını bilme şansımız yok.
Geçen hafta internette pek çok Amerikalı bu diziyi bir ‘kehanet anlatısı’ olarak yorumladı. Bunun o kasaba halkı gibi davranmaktan pek farkı yok, ne yazık ki… Oysa 1950’ler dünyasında o senaryoyu yazanlar, bu tür kandırmacaların tarih boyunca nasıl gerçekleştiğini yeterince sağlıklı bir çözümlemeyle ortaya koymuşlar: Dünya göğünde her yıl meteor yağmurları oluyor -Perseid, Leonid, Orionid vd.- Halkın takip etmediği bu kadar basit bir doğa olayı kolayca bir dolandırıcılık malzemesine dönüşebilir, bu bir. Yeterince uyanık olmayan halkı korkutarak yönlendirecek Trump gibi sömürücüler her zaman var olacaktır, bu da iki.
∗∗∗
Buna benzer birçok örnek var: 9 yıl önce, Kasım 2016’da, Kasımpaşalı Recep (1965) adlı filmle ilgili bir yazı yazmıştım (https://www.birgun.net/makale/cirkin-kral-ile-sefil-kralin-masali-135242)
O sırada Kasımpaşalı Recep’in VCD versiyonundan faydalanmıştım, çünkü şaşırtıcı biçimde, internetteki hiçbir video sayfasında film yoktu. Hatta filmi restore edip yayımlayan firmanın internet kataloğunda bile Kasımpaşalı Recep adı geçmiyordu. Sanki birileri filmi tarihten silmeye çalışıyordu.
(Bu yazıyı yazarken interneti tekrar taradım, neyse ki bu sefer bir video bulabildim; 2024’te dailymotion sitesine yüklenmiş, artık isteyenler izleyebilir. Değişen bir şey yok, önceki yazıda sözünü ettiğim tüm unsurlar aynen duruyor.)
Bu filmi özellikle ilginç kılan unsur, Kasımpaşalı Recep’in haraç toplamak için ‘köprü’ bahanesini kullanmasıydı: “Mahalleye köprü yapacağım. Her geçenden de vergi alacağım.”
Bu durumda, ya çıkıp “Ooo, kehanet! Alırım bir dal!” diyen sansasyon sevdalıları gibi davranacağız ya da Kasımpaşalı Recep’in asıl anlatmak istediğinin “Her dönem böyleleri çıkacak, insanları korkutarak ve kandırarak sömürecek. Önemli olan o kişilerin adı değil, onları yaratan sistemdir” olduğunu göreceğiz.




