Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını denetlemekle yükümlü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bugün, Türkiye gündemiyle toplanıyor. Türkiye’nin gündem olmasının nedeni ise, Osman Kavala davası…
Biliyorsunuz Avrupa Mahkemesi, Kavala’nın tutukluluğunun hukuksuz olduğunu karara bağlayarak derhal tahliyesini istemiş, Bakanlar Komitesi de 5 kez Türkiye’yi bu konuda uyarmıştı. Ancak Erdoğan’ın Kavala saplantısı yüzünden, Türkiye, kararı uygulamıyor. Şimdi iş, Kavala kararı olmaktan çıktı, Türkiye’nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerini belirleyecek noktaya geldi. Sonunda Ankara’nın Konsey’deki oy ve veto hakkı bile askıya alınabilir.
“Saplantı” demem boşuna değil. Erdoğan, kafasında Kavala’yı peşinen mahkûm ettiği, bunu da ilan ettiği için hiçbir mahkeme aksi karar veremiyor.Bu rezaleti sürdürebilmek için de her yolu deniyorlar.
Önce Kavala’yı Gezi’de isyan çıkarmakla suçladılar. Beraat etti. Tam salıverilecekken Silivri kapısında bu kez 15 Temmuz darbe girişiminden yeniden gözaltına aldılar.
Yapılan dalavereleri anlatmaya saatler yetmez. Sadece birini örnek vereyim: Kavala yüzünden iki mahkeme arasında kavga çıktı. 30. Ağır Ceza, kendi gördüğü Gezi davasını, 13 Ağır Ceza’daki Çarşı davasıyla birleştirmeye karar verdi. 13. Ağır Ceza’nın olurunu istedi. Ancak 13. Ağır Ceza olur vermedi. Vay sen misin, bizi dinlemeyen! Adli tatilde 13. Ağır Ceza Başkanı geçici olarak görevden alındı, yerine yeni hâkim atandı. Tahmin edin kim? Evet, onayı isteyen 30. Ağır Ceza Hâkimi… Gidip 13’ün koltuğuna oturdu ve kendi yolladığı onay talebini utanmadan kendi imzaladı.
Saray’dan bu dalavereleri yönetenler, hâkim cübbesiyle bu suçlara ortak olanlar, sadece Kavala’yı değil, Türkiye’yi de korkunç bir karanlığa sokmalarının bedelini ağır ödeyecekler.
Bakalım bugün Avrupa Konseyi, “Erdoğan bizim sınırları bekliyor. Küstürmeyelim” diyerek bu hukuksuzluğa gözyummaya devam mı edecek, yoksa Ankara’ya bir hukuk dersi mi verecek?