Türkiye, yolsuzluk algısında Burkino Faso ve Trinidad Tobago’nun arkasında olurken, Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özarslan ‘şeffaflık’ uyarısı yaptı.
Son dönemde kamu ihalelerinin şeffaflığına dair şüpheleri güçlendiren iddialar havada kalıp, kamu vicdanını rahatlatacak soruşturmalara imza atılmazken, Türkiye Yolsuzluk Algı Endeksi’nde hızla geriliyor. Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Özarslan, pandemi dönemi ihalelerde yaşananların bundan sonraki süreçte de endekslere negatif yansıyacağını belirterek “Türkiye gibi kamu ihale mevzuatı giderek zayıflatılan bir ülkede pandeminin yarattığı belirsizlikle ihalelerde şeffaflık ve rekabet ilkelerinin rafa kaldırılmasının kalıcı etkilerinin olması kaçınılmaz. Türkiye’de yolsuzluk iddialarının araştırılmaması, yargılanması, hatta bu konudaki iddiaları içeren haberlere erişim engeli getirmesi, haberi yapan gazetecilerin yargılaması gibi durumların Türkiye’nin endekslerdeki yerine olumsuz yansımaları olacaktır” vurgusunu yaptı.
Transparency International’ın 25 yıllık geçmişinde Uluslararası Yönetim Kurulu’na Türkiye’den seçilen ilk kişi olan Özarslan’ın verdiği bilgilere göre 20 yıldır sırası hızla düşen Türkiye, son 8 yılda en çok gerileyen 5 ülkeden biri. Türkiye, yolsuzluk algısında Burkino Faso ve Trinidad Tobago’nun arkasında.
‘DAVET USULÜ’ İSTİSNASINI KURALA ÇEVİRDİLER
Yolsuzluk denildiğinde akla kamu ihaleleri ile ilgili iddialar geliyor. Sözcü’nün sorularını yanıtlayan Özarslan, kamu alımlarında davet usulü ihale yöntemine daha sık başvurulduğuna dikkat çekti ve şu verileri paylaştı: 2020 yılında açık ihale oranı % 60.8’de kalırken denetimin, şeffaflığın ve rekabetin sağlanamadığı alımların oranı % 39.2 oldu. Bu rakamlara TOKİ, mega projeler dahil değil.
Özarslan, “Doğal afet, salgın hastalık gibi durumlarda alımı hızlandırmak adına kullanılan davet usulü ihale yöntemi istisna olmaktan çıktı. Türkiye’nin endekslerdeki düşüşünde ihale sorununun ve kamu kaynaklarının şeffaf olmayan dağıtımının etkisi var” diye belirtti.
‘TİCARİ SIR GEREKÇESİ KAMU YARARININ ÖNÜNE GEÇEMEZ’
Özarslan, Demiören grubuna verdiği krediyi geri almamasıyla gündeme oturan Ziraat Bankası’na ilişkin “Bir kamu bankasının çok yüksek miktarlı bir kredinin geri ödenmediği iddialarını ‘ticari sır’ diyerek açıklığa kavuşturmamasını şeffaflık açısından nasıl görüyorsunuz? Gelişmiş ülkelerde bu süreçler nasıl işliyor?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Kamu vicdanını sarsan büyük miktarlı işlerde sır bahanesinin arkasına saklanması düşünülemez. Örneğin Birleşik Krallık Bilgi Edinme Kanunu, bilgi edinme hakkı dışında tutulabilecek durumların mutlaka kamu yararı sağlayıp sağlamadığına yönelik teste tabi tutulması gerektiğini öngörür.”