“Mazbata” sözcüğü, iki haftadır Türkiye’nin gündemine yerleşti.
Sözcük, Arapça “zabt” kökeninden geliyor; “tutanak” yani; bir tür sertifika… Seçimi kazandığınızı resmi olarak belgeliyor.
İşin ilginç yanı, “zabıta” da aynı kökenden geliyor; “tutma, zaptetme, zabturapt altına alma” anlamında…
Yerel seçim, sözcüğün iki anlamını buluşturdu: Hükümet, İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na hakettiği mazbatayı vermemek için zabıtayı devreye soktu. CHP’nin de doğruladığı bir iddiaya göre Büyükçekmece’de polis, organize usulsüzlük iddiasını kanıtlamak için evleri basıp “Kime oy verdiniz” diye sormaya başladı.
Toplumun ruh hali, haftasonu stadyumlara da yansıdı. Cumartesi günkü Beşiktaş-Başakşehir maçında, İstanbul’un “mazbatasız” başkanı İmamoğlu’nun stada girdiği anda “Mazbatayı ver” sloganıyla karşılanması, Erdoğan için korkutucu bir mesajdı. Maçtan önce barlarda toplanan Beşiktaş taraftarının biralarını “Şerefine Tayyip” diye kaldırdığı görüntüler de öyle… Erdoğan, bunun intikamını, görüntüleri Twitter hesabından paylaşan gazeteci-yazar Mustafa Sönmez’i Pazar sabahı saat 3.50’de evine polis göndererek aldı. Suçlama, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ti. Sadece önceki yıl, bu suçlamayla 20 bin soruşturma, 6 bin dava açıldığını hatırlatırsak, saraydaki hakaret hassasiyetini daha iyi anlatmış oluruz. Erdoğan, “Dünyanın en çok hakaret edilen lideri” unvanını hala elinde tutuyor.
Peki bu “zaptiye” tedbirleri, “mazbata”nın verilmesini engeller mi?
Sanmıyorum. Bunlar, umutsuz çırpınışlar… Erdoğan stattan, sokaktan, hatta kendi tabanından yükselen tepkileri sarayından duyuyor. En küçük sloganı cezalandırarak ipleri elinden kaçırmadığını göstermeye çabalıyor. İmamoğlu bugün yarın mazbatasını aldığında Hukuk hırsızlığa gözyumdu” diyerek yine mağdur rolü oynamayı planlıyor. Bir yandan da faturayı ekibine kesip kadroları –kimbilir kaçıncı kez- yenilemeye hazırlanıyor. Ama nicedir toplumun üzerine serdiği korku perdesinin de ağır ağır aralandığını görüyor. Tribünlerin “Şerefine Tayyip” diye haykıran neşeli sesi, bunun işareti…