Normalde olmaz, olmamalı! Olmamalı çünkü zaten bir gazetecinin işi soru sormaktır. Gazeteci soru sormazsa ne yapar ki…!
Hiç… Ama söz konusu ülke Erdoğan Türkiye’si olunca oluyor işte…
Can Dündar’ın ‘Erdoğan’a Türkiye’de gazetecilerin durumunu soracağım’ demesi önce Erdoğan’a yandaş medyada haber oldu, dün de Ahmet Hakan Can’ı köşesine taşıdı:
„Alman korumasında… Alman kucağında… Alman hikayesinde… Alman mandasında… İstediğin kadar okkalı sorular sor asla kahraman olamazsın! Asla yiğit olamazsın!“
Ahmet Hakan’ın dili eril, itici ve argo… Bunu da geçtim… Hani Hakan cesur biri olsa amenna… Can’a atsın dursun, ama yok.
Tahir Elçi’yi misafir olduğu bir stüdyoda hem de kendi programına çağırmışken, hedef gösterene ne denir Ahmet Hakan?
Hım… Mert kişi kendi misafirini hedef gösterir mi?
Göstermez, göstermemeli!
Ahmet Hakan programına çağırdığı Tahir Elçi’yi hedef haline getirdi.
Misafirini hedef yapana ne denir?
Korkak mı denir yoksa kalleş mi?
Ve o misafir programdan çok değil, aylar sonra ‘faili meçhul’ bir cinayet ile hayatını kaybederse…! Bu durumda sen azmettiricisi olmuyor musun?
Can Dündar O’na bir tweet ile yanıt verdi:
1. „Hikayesiz“ sorular sorduğum için sürgündeyim.
2. Medya gerekeni sor(a)madığı, sorabilenler de ya hapiste ya işsiz olduğu için sormak istiyorum.
3. Tahir Elçi’ye aslan, iktidara kedi olanlar, „yiğitlik“ mevzusunu hiç girmesin“
Can gibi yüzlerce yazar ve gazeteci sürgünde! Birçoğu da dostum…
Neden sürgündeler?
Soru sordukları için ve hükümetin icraatlarına eleştirel baktıkları için!
Ahmet Hakan döneminin adamı! Bir ara programlarında HDP güzellemesi yapardı.
Ne zaman?
Çözüm süreci var iken… Sonra bir anda kesti…
Ne zaman?
Çözüm süreci bittiğinde ve O’nun devleti ‘kes’ dediğinde. Hakan sanki gazeteci değil emir eri mübarek…
Gazetecilik icra ettiği için sürgünde olan bir meslektaşına laf söylüyor! Hakan şunu dese valla bak bu cesur bir gazeteci derdim:
‘Can sen dur başkasının evinde soru sorma bana yolla soruyu ben burda Erdoğan’a sorarım!’
Demedi!
Ahmet Hakan kendinden bekleneni yaptı… Can’a çamur attı!
Keşke Ahmet Altan da Can gibi sürgüne gitseydi! O bunu tercih etmedi ve bu cesur tutumunun bedelini aylardır dört duvar arasında ödüyor…
Can, Berlin’de Erdoğan’a bir soru soracak mı?
Bilmiyorum!
Keşke bir soru değil iki soru sorabilse…
Erdoğan’a ikinci soru şu olabilir:
Aldığı maaş asgari ücretlinin kaç katı ve maaşı ona yetiyor mu?
Malum ekonomik kriz var…!
Sınır Tanımayan Gazeteciler(RSF), Af Örgütü, Almanya Gazeteciler Federasyonu(DJV) gibi örgütler Berlin’de Erdoğan’ın gazetecilere dönük baskısını protesto edecekler!
Can bir de şunu düşün:
Erdoğan’a kalem fırlatsan nasıl olur?
Bir de şunu da yazmasam bu yazı eksik kalırdı:
Muhalif kişi ve kurumlar biraz da taşranın, muhalif küçük sayfaların gazeteci ve yazarlarına göz atsalar iyi olmaz mı?
Malum Hakan ve Hakan gibileri iktidarın kundurasını yalaya dursun, bazıları da Hakan ve onun gibi kimilerinin ayakkabılarının tozunu yalamak için didiniyorlar!
Onun köşesinden de, programından da size ekmek çıkmaz, çıkamaz…! Boşuna uğraşmayın, Hakan’dan size yar olmaz!
Ben Hakan ve onun gibilerin sofrasına oturmadım, oturmam; onları soframa davet etmedim, etmem!
Eskiler boşuna dememişler:
Davul dengi dengine!