Independent yalnızca dün altı göstericinin hayatını kaybettiği olayların Bangkok’un dışına sıçradığına dikkat çekiyor.
Guardian da, ”yangına körükle gitmek” başlıklı başyazısında, ordunun güç gösterisinin iki siyasi kamp arasındaki gerilimi derinleştirdiğini kaydediyor.
Tayland’daki çatışmanın klasik, seçim sonuçlarını dikkate almayıp sıklıkla askeri darbelerle yönetime el koyan seçkinlerle demokrasi yanlıları arasında bir mücadele olmadığına dikkat çeken Guardian şöyle devam ediyor:
”Kızıl gömlekliler arkasında ordunun yönetimden uzaklaştırdığı sürgündeki eski başbakan Tahsin Şinavatra var. Kendi yandaşlarını canlarını feda etmeye çağıran ama kendi hayatını riske etmeyen bir oligark.”
”Şinavatra, kırmızı gömleklilerin arkasındaki tek güç değil ama. Protesto gösterileri kaçınılmaz olarak hem kentlerden hem de kırsal kesimden yoksullar için de bir çekim merkezi yarattı.”
”Göstericilerin kurdukları kampı dağıtmak hükümet için geçici bir zafer gibi görülebilir. Ama ölü sayısı artıp, çatışmalara ilişkin görgü tanıklarının anlatımları yayıldıkça, dün yaşananlar bu mücadeledeki son çatışma olmayacaktır.”
Grev hakkı saldırı altında
Başbakan Yardımcısı ve Liberal Demokratların lideri Nick Clegg’in dün açıkladığı özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırma planını Independent gazetesi memnuniyetle karşılıyor ve asıl sınavın asıl sağ eğilimli medyanın baskılarına direnmek olacağının altını çiziyor.
Guardian yazarı Seamus Milne ise, Clegg’in dikkatini son dönemde İngiltere’de hem siyasette hem de yargı kararlarıyla belirginleşen grev hakkını sınırlamaya dönük eğilimlere çeken bir makale kaleme almış bu sabah.
British Airways çalışanlarının grevinin yargı tarafından durdurulmasının bu yönde alınmış kararlarda son halkayı oluşturduğunu kaydeden Guardian yazarı, çalışanların asırlık üretimden gelen güçlerini kullanma haklarının tehdit altında olduğunun altını çiziyor.
”Ama burada bireysel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının engellenmesinin, bu engeli çıkaranların kendi kendilerine zarar verme ihtimali de var” diyen Milne şöyle devam ediyor:
”Mahkeme kararlarıyla dayatılan bu yasaklar, sonunda bu çetin uzlaşmazlıkları zehirleyecek, bu şekilde kullanılmaya devam edilirlerse de, sonunda işçileri gayrıresmi iş bırakma eylemlerine zorlayacaktır. İşçiler bunu yapmakta da haklı olacaktır.”
Toplumsal huzursuzluk ihtimali Financial Times‘ın birinci sayfasında uyarılarına yer verilen üst düzey polis yetkililerin oluşturduğu federasyonun da gündeminde bu sabah.
Yunanistan’ın yaşadığına benzer bir mali krizin İngiltere’de etkili olması durumunda, ülkede 1970’lerde meydana gelen toplumsal huzursuzlukların, sokak hareketlerinin ve işçi eylemlerinin tekrar edilebileceği uyarısında bulunuyor Polis Federasyonu Başkanı Paul McKeever.
Bir konferansta yaptığı sunumda, geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’da yaşanan olaylarla 1977’de Londra’da Ulusal Cephe yürüyüşüne ilişkin vidyo kayıtlarını gösteren ve aralarındaki benzerliklere dikkat çeken McKeever, ”Tarih bize bu tür olayların tekerrür edebildiğini gösteriyor” diyor.
Euro kurtulabilecek mi?
Borsa spekülatörlerin sıklıkla başvurdukları ve çıplak açığa satış olarak bilinen piyasa işlemlerini yasaklayan Almanya’da Başbakan Merkel’in euronun geleceğinin tehlikede olduğu sözleri Times gazetesinin manşetinde bu sabah.
Hükümetin yasak kararı ve Merkel’in açıklaması, euronun değer kaybına, borsalarda da düşüşe neden oldu. Times gelişmeleri irdelerken, ”Merkel’in haklı olduğuna kuşku yok” diyor ve euro varolmaya devam edebilecek mi sorusuna yanıt arıyor.
”Yunan krizi euro bölgesinin dağılmasına neden olabilir. Ama bu Avrupa Birliği açısında varoluşsal bir tehdit olarak görülmemeli. Avrupa para birimi, ekonomik projeden çok siyasi bir romantizmdi. Dağılmasının yaratacağı kaos büyük olacaktır. Ama bazı üyelerin ayrılması birliğin çıkarınaysa o zaman kulübu korumanın önemi de azalmaktadır.”
”Euroya yönelik tehdit sonuçta Avrupa’ya yönelik bir tehdit değildir. Avrupa Birliği liderleri, euroyu savunmakla ortak değerler ve ticaret üzarine kurulu 27 üyeli başarılı birliğin çıkarlarını birbirine karıştırmamalıdır.”
‘M. United’ı Glazer’lardan kurtarma planı çöküyor’
Guardian’ın spor sayfalarından Manchester United’a ilişkin bir haber dikkat çekiyor.
Varlıklı bir grup Manchester United taraftarı, kulübü borç batağına düşürdüklerini savundukları Glazer ailesinden kurtarmak için bir kampanya başlatmışlardı. Havuç-sopa stratejisi uygulamayı planlıyordu Kızıl Şövalyeler olarak adlandırılan grup.
Oluşturulacak konsorsiyum Glazer ailesine yaklaşık bir milyar dolar civarında bir teklifle gidecek ve parayı alıp kulübü terketmelerini isteyecekti.
Bu teklif kabul edilmesini sağlamak için de taraftarlar devreye girecek, boykotlar düzenlenecek Glazer ailesi üzerinde mali baskı oluşturulacaktı.
Guardian, ”bu konsorsiyumdaki görüş ayrılıkları nedeniyle bu planın başarıya ulaşma şansı hemen hemen yok gibi” diyor.
Çok sayıda yatırımcıyı kapsayan grubun üyelerinin kulübün geleceğine ilişkin bir vizyon üzerinde, özellikle taraftara verilecek hisse üzerinde uzlaşamamaları sorunların başında geliyor.