Lizbon’da yarın başlayacak NATO zirvesi özellikle Afganistan savaşı bağlamında İngiltere basınında geniş biçimde irdelenen konulardan bu sabah.
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ise, Financial Times‘te yayınlanan mülakatında Afganistan’da operasyonların sürmesinden başka seçenekleri olmadığını, zira üzerlerindeki baskının arttırılmasıyla ancak Taliban liderliğinin uzlaşma sürecine yönelebileceklerini savunuyor.
Guardian ise, başyazısında, gece baskınlarının yerel halkın ”kalplerini ve zihinleri kazanmaya yardımcı olup olmadığı” konusundaki tereddütlere gönderme yaparak, askeri ve sivil kayıpların artmakta olduğuna dikkat çekiyor:
”Barış ancak politika değişikliğine gidilip ateşkes için koşullar oluşturulmaya başlandığında gelecek. Amerika Birleşik Devletleri Taliban’ı öldürmek yerine, Taliban liderliğinde kendileriyle doğrudan görüşmeye hazır olanları bulmaya çalışmalı. Bir süreçten söz etmeyi unutun. Kontrolü yerel Afgan güçlerine devri için geçiş sürecine devam edilmesi yerel halkı, bağnazlarla uyuşturucu mafyasından birini tercih etmek gibi vahim bir seçimle karşı karşıya bırakmış olacak, halkın büyük çoğunluğu da, şimdi, 2011, 2014 ya da 10 yıl sonra farketmez, bağnazları tercih etmek durumda kalacaktır.”
‘Füze kalkanında Türkiye’nin istediği oldu’
NATO zirvesinin gündem maddelerinden biri de, füze kalkanı projesi olacak.
Projeye evsahipliği yapmayı ilke olarak kabul eden Türkiye, projeye ilişkin belgede İran başta olmak üzere herhangi bir ülkenin adının geçmesine karşı çıkmıştı.
NATO Genel Sekreteri Financial Times’a mülakatında Türkiye’nin kaygılarını gidermek için herhangi bir ülkenin adının anılmayacağını söylüyor.
Financial Times, öte yandan, Türkiye’nin özellikle radar üssünün nerede kurulacağına ilişkin itirazları nedeniyle, bu konununbu zirvede ele alınmayacağını, bu sorunun çözümünün daha sonraki toplantılara bırakılacağını söylüyor.
Türkiye, füze kalkanının komutasının kendisinde olacağı konusunda ısrarını dile getirmişti geçen hafta. Bu konuyla ilgili olarak haberde herhangi bir ayrıntı yer almıyor.
İşçi Partisi’nde ideoloji mücadelesi kapıda mı?
Times, eylül ayında yeni liderini seçen İşçi Partisi’nde şimdi de bir ideolojik mücadelenin başlayacağının işaretlerini veren bir haberi taşımış manşetine bu sabah.
Tartışma asıl olarak sendikaların partiye lider seçimine ilişkin oylamada ağırlıklı oya sahip olmaları üzerine odaklanmış görünüyor, ancak bağışlarıyla parti bütçesine büyük katkısı olan sendikalarla ilişkilerin gevşetilmesi, partiyle sendikalar arasındaki göbek bağının kesilmesi çağrıları da özellikle partinin eski lideri, eski başbakan Tony Blair’e yakın isimler tarafından dillendiriliyor.
Blair kampının desteğini alan David Miliband ile parti içindeki sol kanadın ağırlıklı desteğine sahip Ed Miliband kardeşlerin liderlik yarışından, sendikaların desteğiyle Ed Miliband zaferle çıkmıştı.
Kuzey Denizi’nde balık israfı
Independent ”Kuzey Denizi’ndeki çılgınlık” başlığıyla manşetinden duyurduğu haberinde, bölgede faaliyet gösteren balıkçıların avladıkları balıkların yarısını ölü halde denize attıklarını kaydediyor.
Bunun nedeni ise, Avrupa Birliği’nin ortak balıkçılık politikasıyla getirdiği sınırlamalar.
Trolla denizin dibi taranarak yapılan balıkçılıkla, balıkların boyu, cinsi standartlara uymadığında ya da kota aşıldığında av yasadışı hale geliyor.
Balık Mücadelesi adıyla bir kampanya başlatan ünlü aşçı Hugh Furnley Wittingstall, ”delice bir israf” olarak nitelediği uygulamanın sona erdirilmesi ve Avrupa Birliği’nin politikalarını gözden geçirmesi çağrısında bulunuyor.
York Üniversitesi’nden Prof. Callum Roberts da, ıskartaya çıkarma uygulamasının en kötüsünü şöyle özetliyor:
”Yeni bir balık yakalandığında, kota aşılmak üzereyse ya da yeni yakalanan balık teknedekilerden daha değerliyse, o zaman daha önce yakalanmış olan balık atılıyor ki yenisine yer açılabilsin. Aslında Avrupa Birliği’nin politikası yakalanmasına izin verilen balık miktarıyla ilgili.”
”Ama uygulamada bu kıyıya getirilmesine izin verilene dönüşmüş durumda. Getirilen kaydediliyor, ama atılan istatistiklere girmiyor. Balıkçıların yakaladıklarını getirip satabildikleri, ama balık stoğunu sürdürülebilir miktarda tutmamızı sağlayacak denetim mekanizmalarının olduğu yeni bir sisteme ihtiyacımız var.”
Deniz altında 150 yıllık şampanya
Dünyanın en uzun süre bekletilmiş şampanyalarına ilişkin ayrıntılar Financial Times’ın birinci sayfasında.
”Baltık denizinin dibinde yıllanması için 1.5 asır beklendi” diyor Financial Times bu şampanyalar için. Ama bilinçli bir tercihin sonucu değildi bu.
Zira, Fransa’dan 160’dan fazla şişe şampanyayı Rusya’nın Saint Petersburg kentine götüren tekne 150 yıl önce İsveç ile Finlandiya arasındaki Aland adaları açıklarında batınca 1830 ila 1840 yılları arasında üretilip şişelenen şampanyalar da denizin dibini boylamış.
Geçen yaz bölgede araştırma yapan bir grup dalgıç tarafından bulunan şişelerin bazılarının içilemez durumda olduğu, ama en az 40-50’sinin çok kaliteli olduğu saptanmış.
Dalgıçlardan Christian Ekström, ilk şişeyle yüzeye çıkarken, mantarın açılmakta olduğunu farkederek parmağıyla bastırdığını söylüyor: ”Aslında deniz suyu dolu olmasını bekliyordum şişenin, ama yukarı çıkıp açınca özel bir şey bulduğumuzu farkettim” diyor İsveçli dalgıç.
Şampanya şişelerinden biri açılıp uzmanlara tattırılmış: ”Nefis” diyorlar. Tahminler, her birinin açık arttırmalarda en az 50 bin euroya çıkabileceği yönünde.