Bugün ‘Su için doğa’ temasıyla ‘Dünya Su Günü’. Dünyada 2.1 milyar insan güvenli yönetilen içme suyuna erişemiyor. Suya olan talep ise nüfus artışına bağlı olarak 2050’ye kadar %30 oranında artacak
Bugün Dünya Su Günü. Kuraklık ve susuzluğun dünya genelin alarm vermeye başladığı bu yıl, özellikle Güney Afrika için oldukça riskli geçti. Son yüzyılın en kurak dönemini yaşayan Güney Afrika’nın ikinci büyük kenti Cape Town’da sular neredeyse bitti. Su kullanımına kota getirilen kent, dünya genelinde susuz kalan ilk büyük kent olmak üzere.
Türkiye’de de oldukça kurak bir kış geride kaldı. Kar ve yağmur yağışının normalin oldukça altında kaldığı 2018 kışı, ülkemizde kuraklık bakımında bir alarm niteliği taşıdı. Uzmanlar, yağmur sularında hasada yani depolamaya gidilmesi gerektiğini vurgulayadursun, su toplama havzalarını talan eden Kanal İstanbul tarzı projelerin yaygınlaşmasının önü, Su Koruma Kanunu’nda yapılan büyük değişikliklerle daha da açıldı.
Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Su Günü’nün bu yılki temasını “Su için Doğa” olarak açıkladı. Bir de rapor derledi. Rapora göre 2.1 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen içme suyu hizmetlerine erişemiyor. 2050’ye kadar dünya nüfusunun 2 milyar artması ile birlikte su talebinin bugüne göre %30 oranında artacağı tahmin ediliyor. Dünyada su tüketiminin %70’i sulama amaçlı tarımda kullanılıyor. Yüksek su stresi ve nüfus yoğunluğu olan bölgelerde bu rakam yükseliyor. Sanayi, enerji ve üretim suyun %20’sini kullanıyor. Kalan %10’luk kısım evsel kullanıma giriyor. İçme suyu için kullanılan oran ise %1’den daha az.
1.8 milyar insan çölleşme etkisinde
Bugün potansiyel olarak şiddetli su kıtlığı olan bölgelerde yaklaşık 1.9 milyar insan yaşıyor. 2050 yılına gelindiğinde bu yaklaşık 3 milyar insana yükselebilir. Yaklaşık 1.8 milyar insan kirli bir içme suyu kaynağı kullanıyor. Küresel olarak toplum tarafından üretilen atık suyun %80’inden fazlası, arıtılmadan veya tekrar kullanılmadan çevreye geri akıtılıyor. Sel baskını riskine maruz kalan insanların sayısının 2050’de 1.6 milyara çıkacağı tahmin ediliyor. Bugün yaklaşık 1.8 milyar insan arazi bozulumu ve çölleşmeden etkileniyor. Ormanlık arazinin en az %65’i bozulmuş durumda. 1900 yılından beri insan faaliyetinin bir sonucu olarak doğal sulak alanların tahmini %64-71’i kaybedildi. Her yıl 25 ila 40 milyar ton toprak tarım kaynaklı toprak erozyonuna uğruyor. Bu durum ürün verimini ve toprağın su, karbon ve besin maddelerini düzenleme kabiliyetini önemli ölçüde azaltıyor.
TEMA Vakfı, Dünya Su Günü dolayısıyla yayınladığı açıklamada Türkiye Su Varlıklarına Yönelik Tehditler Haritası’nın güncellenmesi için destek çağrısında bulundu. Aşırı iklim olaylarının artık Türkiye’de hissedildiğini söyleyen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, iklim değişikliğinin artık Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğini belirtti.
İklim değişikliğinin su krizlerine yol açtığını belirten Ataç şöyle konuştu: “Geçen yıl yaz aylarında yaşanan aşırı iklim olayları ile iklim değişikliğinin etkisini Türkiye’de de hissetmeye başladık. Bunun gibi sayılabilecek farklı etkiler de mevcut. Bugün iklim değişikliği ile birlikte ortaya çıkan suyla ilişkili krizleri görüyoruz. Bitki örtüsünün, toprağın, nehirlerin ve göllerin bozulması sellerin, kuraklığın, su kirliliğinin şiddetini ve etkisini daha da artırıyor. Ekosistemlerimizi ihmal ettiğimizde, hayatta kalmak ve gelişmek için ihtiyacımız olan suya erişimimizi zorlaştırıyoruz.”
Çözümler doğa temelli olmalı
Doğa temelli çözümlerin birçok su sorununu çözme potansiyeline sahip olduğunu söyleyen Ataç sözlerine şunları ekledi: “Bu kapsamda yeni ormanlar oluşturulması, nehirlerin taşkın yataklarına yeniden bağlanması ve sulak alanların iyileştirilmesi su döngüsünü yeniden dengeleyecek ve hayatı olumlu etkileyecektir. Bununla birlikte 2016 yılında Türkiye’deki su sorunlarını tespit edebilmek için vatandaş bilimi yöntemi ve gönüllülerimizin kıymetli destekleri ile Türkiye Su Varlıklarına Yönelik Tehditler Haritası’nı hayata geçirdik. Gönüllülerimiz bugüne kadar 50 ilde 100 vaka tespit etti. Ancak maalesef tehditlerle karşı karşıya olan ve henüz bu çalışma ile belgelenmemiş birçok farklı su varlığı var. Tehdit altında olan başka su varlıklarının tespit edilmesi ve haritanın güncellenmesi için herkesi katılımcı olmaya davet ediyoruz.”