Kredi derecelendirme kuruluşlarından biri (Standard and Poor’s) 1 Mayıs 2012 günü Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Ardından vaveylâ koptu. Gazeteciler öfkelendi. Başbakan kızdı.
Nedir bu kredi derecelendirme kuruluşları? Ve kızanlar haklı mıydı?
Bu kuruluşlar, dünyada fon yöneticilerine muhtelif ülkelerde tahvil, bono, hisse senedi almanın, kredi vermenin ve mevduat hesabı açtırmanın riski hakkında fikir verir. Fon yöneticisi dediğimiz, bankalarda, sigorta şirketlerinde, emekli sandıklarında vs. birikmiş parasal tasarrufları nemalandırmakla görevli kişilerdir. Burada söz konusu risk, yabancı fon yöneticisi ülkemizde mevduat hesabı açtırdıktan; kredi verdikten; tahvil, hisse senedi satın aldıktan sonra, parasını alamama, bu işten zarar etme tehlikesidir. Standard isimli kuruluş, yabancılara Türkiye’de finansal varlık tutmanın tehlikesinin arttığını ilân etti.
Kredi derecelendirme kuruluşları, hiçbir iktisadî buhranı önceden görememiştir. Hiçbiri ülkelerde çıkan buhranlara karşı uyarı yapamamıştır. 2007de başlayan buhranı da önceden göremediler. Onun için bu kuruluşların gelişmiş ülkelerde itibarı epey zayıfladı.
Bu kuruluşlar ekonomilerde zaafları görememektedir veya görmemeyi tercih etmektedir. Ama bunlar, sağlam ekonomilere zayıf not vermez. Zayıf not veriyorsa, sebebi vardır.
Standard’a kızan gazeteciler, bu kuruluşun İspanya’ya ve Portekiz’e, Türkiye’ye verdiğinden daha yüksek not verdiğini; oysa İspanya’da ve Portekiz’de kamu borcunun millî gelire oranının Türkiye’dekinden daha yüksek olduğunu işaret ederek, bunun skandal olduğunu yazdı.
Ama ülke değerlendirirken bu kuruluşların baktığı bir gösterge daha var: ülkenin “uluslar arası yatırım pozisyonuna” yani dış borcuna da bakıyorlar. Rakamlara bakalım: Yabancıların Türkiye’de varlıkları toplam 552 milyar dolar (Şubat sonuna ait son rakam). Türkiye’de yerleşik yerli ve yabacıların döviz cinsinden varlıkları 179 milyar dolar. (Buna merkez bankasının 90 milyar dolar rezervi dâhildir.) Fark, aleyhimize 373 milyar dolar.
Standard, el âleme diyor ki: Türkiye’ye verdiğiniz kredileri (189 milyar dolar), Türkiye’deki mevduatınızı (42 milyar dolar) çekmeğe girişirseniz; bu ülkedeki tahvil, bono ve hisselerinizi (124 milyar) satıp dövize çevirmeğe kalkarsanız, bu ülke hepinizin döviz talebini karşılayamaz. Devalüasyon olur, uğradığınız zararla kalırsınız.
Rakamlar ortada. Standard haksız mı?
Ama bu kredi derecelendirme kuruluşları zayıf ekonomilere sağlam raporu verebildiğine göre, Amerikan kuruluşu Standard’ın neden Türkiye ekonomisinin zaafını şu ara ortaya koyduğunu sormak lâzım. Çünkü bu dış borç bugün birikmedi, 2001den beri birikiyor. Bu derecelendirme notunun ABD hükümetinin veya başka birisinin mevcut hükümete bir şantaj işmarı olabileceği; Suriye politikasında veya başka bir konuda baskı yapmak için ortaya konmuş olabileceği akla geliyor.
Bu ihtimal, AKP iktidarını aklamaz. Çünkü AKP iktidarı, dokuz yıldır yabancıların dövizlerini ülkeye sokmasına, yerlilerin dışardan borçlanmasına; ülkeye giren dövizlerle gereksiz ithalatı yapılmasına, zenginlerin döviz satın alıp bir kenara koymasına göz yumdu, bunları teşvik etti. AKP iktidarı devleti, şantaj yapılabilecek konuma sokmaktan mesuldür. 373 milyar doları da bu topluma ödetecektir.