Sonunda birilerinin hayali olan ve en çok istenen macera, gerçek oldu, Amerika, Türkiye’ye; Suriye bataklığını “kurutması” için izin ve görev verdi. Rusya ve İran bu girişime şimdilik karşı değil. Şimdi burada üç sorun var.
Türkiye, NATO üyesi olduğu halde, Rusya, İran, Çin’le ve ardından İsrail’le sıkı bir ortaklığa doğru ilerliyor. NATO, Şanghay grubuna karşı olduğunu defalarca açıkladı. Türkiye burada, “ne şiş yansın ne kebap” diyerek, ilk defa hem NATO üyesi olarak kalmak, hem de komşularıyla stratejik ortak olmak ikilemini çözmekte başarılı olabilecek mi?
Amerika’nın, Rusya ve İran ile çıkarları, dünyada ve bölgede uzlaşmıyor.
Herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından bahsetse de koalisyon güçleri içindeki ABD, Kuzey Suriye sınırında Mare koridorunun açılması için bu çok bilinmeyenli denklemde ana kuvvettir. Şu anda ABD, üslubunu yumuşatmak zorunda kalsa da, elindeki sert ve kalın sopayı, yani o devasa askeri gücünü, en acımasız şekilde, ne zaman, kimi kullanarak, kime indireceği konusu, ucu açık bir sorun olarak duruyor. ABD, bölgede Rusya ve İran’ın güçlenmesini elbette istemiyor ve bunun için Özgürlükçü Kürt güçlerini desteklemeye devam ediyor.
Sonuç olarak, sahnede İŞİD karşıtı bir savaş gözükse de aslında amaç, Mare koridorunu açmak ya da kapamak için zemin hazırlamaktan ve bu koridorun, kimin kontrolüne verileceği üzerinde anlaşıp anlaşamamaktan ibarettir. Bazı aklıevvel Türk milliyetçileri ise, Halep’e kadar gidilmesini ve Halep’ten Fırat’a kadar olan bölgenin ele geçirilmesini, sağlıklı tek çözüm olarak gösteriyor.
Elbette Suriye sorunu, tam bir kördüğümdür ve her tarafından kol çıkaran bir ahtapotla uğraşmak gibidir. Suriye’de mevzilenen gericilerin, Türkiye’yi asla rahat bırakmayacağı ve savaşın çok uzun süreceği de bellidir.
İçimizdeki terörü temizlemeden, yani cephe gerimizi sağlama almadan ve yeni bir ayrışma yaşayan ordumuzun yaralarını, bütün yönleriyle sarmadan, vahşi terörün yuvasını yok etmesi için, ordumuzu Suriye’ye gönderen iktidara açıkça sormak lazım. Suriye’de kırk çeşit devletin askeri güçleri ve gizli servisleri cirit atarken ve sorunları çözmek değil de sanki uzatmak isterken, askerimizi hangi kahramanlığı kanıtlaması için, bu bataklığa gönderiyorsunuz?
Suriye’de süren, küresel hesaplaşma eksenli bir iç savaşa karşı, en iyi tedbirin, sınır güvenliğini sağlayacak bir mevzilenme olduğu bilindiği halde, sınırlarımızın kevgire döndüğü ve canlı bombacıların geçip gittiği aşikâr olduğu halde, sınır güvenliği 40 km, belki 80 km içeri girerek mi sağlanacak? Yoksa Suriyelilere vatandaşlık vermekten vazgeçtiniz de, o bölgeyi mültecilere mi tahsis edeceksiniz? Kendi toprakları için savaşmayanlara, askerlerimizin canı ve kanıyla vatanlarını hediye etmenin, büyük bir asalet olduğu aşikâr olsa da, ÖSO denen gerici gücün, TSK olmadan bir hiç olduğu ve bölgedeki diğer güçlerin de, ancak büyük bir devletin himayesi altında savaştığı unutulmamalıdır.
Öyleyse ülkemiz, küresel bir hesaplaşmanın eşiğini aşmış ve taşeronlarıyla birlikte bölgesel bir savaşa doğru sürüklenmiş demektir.
‘ÖZGÜR SURİYE ORDUSU’ NE KADAR ÖZGÜR?
Savaşın başından beri, iktidarın ittifak içinde olduğu Özgür Suriye Ordusu, Suriye ordusundan ayrılan asker ve polislerden ve Sünni aşiretlerden oluşturulmuştu. Bu ordu bileşenleri kısa zamanda kullanıldıklarını anladıkları için pişman olup dağılmışlardı. Geriye kalanların Mare-Cerablus denen 98 km’lik sınır hattımızı kontrol edebilecek ve elinde tutabilecek bir gücü yoktur. Zaten Azez bölgesinde de tutunamamışlardı. Kalan unsurları, İŞİD’e ve PYD’ye karşı savaştırmak için Cerablus’a getiren İktidar, onları orada kalıcılaştırmak ve onlara göz kulak olmak için, orduya sınırı geçme emri vermiştir.
Bunların çoğunluğunun Hatay’daki mülteci kampında iktidar tarafından korunduğu, basında sıklıkla yer almış ve kamplar, bir sır gibi saklanmıştır. Başlangıçta Suriye’nin demokratik bir rejime geçmesi için ayaklanan bu grupları destekleyen iktidar, aslında bu grupların selefi-cihatçı bir zihniyet içinde olduğunu bilmektedir. Bu grupların Suriye’de sivillere yönelik katliamları açığa çıkmıştır.
ÖSO içindeki grupların zihinsel olarak İŞİD’den hiç bir farkı yoktur. Bir zamanlar liderleri olan Riyad el-Esad, önceleri Esad iktidarı için halk üzerinde terör estiren karanlık bir subaydır. Güç kimdeyse ona biat eden bu kişi, daha sonra yaralanmış ve ÖSO’dan ayrılmıştır. Koalisyon güçleri tarafından eğitilip silahlandırılan bu ordunun 600 askeri, Libya’da Kaddafi’yi indirenlerden seçilerek Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirilmiştir.