Genellikle birçok toplantıda insanları doyuran, derin tartışmalar özümsenmeden, biçimsel ve yüzeysel bir oy verme işlemi yapılır. İnsanlar, birilerinin yeteneklerinden, sözlerinden etkilenirler ve tam olarak neye oy verdiklerini çözümleyemeden oy verirler. Bizce bu sefil bir aldatmacadır ve ne yazık ki büyük, küçük çoğu kurumsallaşmada hala devam etmektedir. İşte sosyal forumlar, bu aldatma çarkını kırmaya yönelik olarak insanların, toplumdaki çeşitliliği, çoğulculuğu ve katılımcılığı engelleyen kavram, yapı ve ilişki biçimlerine karşı, somut bir alternatif oluşturma ve bir farkındalık yaratma çabasıdır. Hayatın birçok kavramının gözden geçirilerek yenilendiği bir düşünce atölyesi de olan sosyal forumlar, geleneksel ve kanıksanmış merkeziyetçi yapı ve ilişki biçimlerini aşma ve daha özgürlükçü ve yatay bir ilişkilenme tarzını geliştirme ihtiyacından doğmuştur. Eğer forumlara katılan arkadaşlar, forum ortamında daha aktif ve katılımcılığı, çoğulculuğu geliştiren bir sosyalleşme üretebiliyorlarsa, bu forumlar daha sağlıklı ve tutarlı forumlar olarak görülebilir. Böylece forum faaliyetlerinde; içe kapalı değil; içe açık, yatay ve doğal bir yapı kurulabilir.
Sosyal forumlar, örgütsel dar boğazdan çıkışta önemli bir fırsat ve seçenektir. Dünyadaki birçok sosyal forum, gönüllülük temelinde, ayrımcılık yaratmayacak tarzda, katı-dayatmacı bir hiyerarşi yerine gönüllü ve ayrıcalıksız bir hiyerarşinin oluştuğu ve insanların yeteneklerini geliştirip, ortaklaştırabildikleri ve emekleri ölçüsünde görev ve sorumluluk aldıkları, erdemli bir yapıyı hedefler. Ancak çarpık türde bilgelik sayılan kurnazlık yeteneğini geliştirmiş kimi örgüt ağaları ve bürokrasi kodamanları, hepsi birbirinin benzeri olan siyasal partilerde, üye ve delegelerin oylarını şu ya da bu şekilde etkileyip, üst katmanlara çıkabilmektedir. Aday olmada ve adaylığın kabul edilmesinde eğitim ve statü öncelikli olsa da maddi güç daha önceliklidir yani aday olmak, bir yerde zengin ve ‘güçlü’ olmayı gerektirmektedir. Forumların, şeffaf ve yalın işleyişi ise, politik karar gücünün, servet ve mülkiyet sahiplerinde merkezileşmesine en baştan izin vermez.
Halkın çoğunluğunda mevcut olan değer yargıları ise, henüz feodal kültürü ve aileci ilişkileri aşamamış bir düzeydedir. İnsanlar tam anlamıyla özgürleşememiş, toplumsal cesaretleri ve kendilerini açıkça ifade edebilme yetenekleri yeterince gelişmemiştir. Ataerkil olan bütün toplumlarda, esas olarak kadın özgürlüğü ve kadının erkeği dönüştürme gücü açığa çıkartıldığında, toplumun özgürleşme dinamiği daha güçlü bir şekilde açığa çıkmaktadır. O halde zorba hiyerarşinin zincirlerini koparabilmek için öncelikle insanlığın özgürlük kapısının anahtarının özgürleşen kadınların elinde olduğunu kavramak ve kavratmak gerekmektedir. Sosyal forumlar bu zincirlerin kırıldığı alanlardır.
Halk üzerinden siyasal ve ekonomik rant elde etmek isteyenlerse, toplumun geri özelliklerini, özellikle sürdürüp, kendi üstünlüklerini devam ettirmektedirler. Sosyal forumlar burada önem kazanmaktadır ve forumlar, insanların kendilerine duydukları güven ve saygıyı geliştirmelerinde motor ve önder bir güç olabilme potansiyeli taşımaktadırlar. Bireyleri, üstünlük ve ayrıcalık yaratmadan özgürce toplumsallaştıran bir bireysellik dinamiği, forumların gelişmesinde temel kıvılcımlardır.
Bugün, bireyin yaşamını kolaylaştıran ve özgürleşmesi için gereken asgari ekonomik üretim kapasitesi dünya çapında olgunlaşmış durumdadır. Her şeyi herkese yetecek kadar üretebilecek bir ekonomik-teknolojik güç oluşmuştur. Ancak kapitalist mülkiyet ilişkileri, toplumsal özgürleşmeyi engelleyen temel faktördür. Bugün neo-liberal anlamda egemen burjuvazi, bazı özgürlükleri bireylere tanıyor. Bizim özgürlük anlayışımızın, liberal özgürlük anlayışından farklılığı, öz olarak, mülkiyete bakış açımızdan kaynaklanır. Hem bireysel hem de toplumsal özgürlüklerimizi ancak tutarlı birer anti-kapitalist olabildiğimiz takdirde savunabiliiriz. Liberalizmin iki yönü vardır. Birinci yönü ekonomik düşünce anlamında liberalizmdir, ikinci yönü ise birey özgürlüğüyle ilgili olan liberalizmdir. Burada sosyal forumlar için önemli olansa, merkeziyetçi örgüt hiyerarşilerini köklü bir şekilde sorgulamak ve eleştirebilmek noktasında canlı bir pratik oluşturabilmeleridir. Merkeziyetçi tarz; “ben istedim oldu” diyen, dayatmacı, talimatçı bir hiyerarşi potansiyeline sahiptir.
Kendini tarihsel süreç içinde ayrıştırarak kendine has geleneksel bir kültür oluşturan veya etnik ya da dinsel bir kimlik ve kültür üzerinden hayata müdahale eden tüm yapılar, sosyal forumun özgürlükçü ve yatay iç işleyişinde sorun yaşar veya sorun yaratırlar. Bugün uyanan birçok insan, artık geleneksel hiç bir tekkenin/kastın/yapının hiyerarşik kontrolünde yaşamak istememektedir. Zaten sosyal forumlar, hayata at gözlüğü ile bakmak istemeyen kesimlerin sosyal ihtiyaçlarının en açık ifadesidir. Herhangi bir kimliksel hiyerarşinin içinde bir erk olmak, egemen olmak ve yaptırım uygulamak istemeyen insanlar forumlarda dayanışma ve paylaşımı daha kolay örebilmektedir. Toplumu bunalımdan, çatışmadan, şiddetten uzaklaştıracak özgürlükçü bir yaşam geleneği oluşturmak, forum tarzıyla çok daha olanaklıdır.
Forum çalışmalarına katılan ve daha önce bölgede yerleşik olan insanlar, karşılıklı hoşgörü ve anlayış çerçevesinde dışarıdan gelen Kürtlerle, Araplarla, Romanlarla, Alevilerle, Süryanilerle bir arada huzur içinde yaşayabilme bilinci ve pratiğini geliştirebilirler. Bunun için, sadece hegemonya ve baskı içeren dar-milliyetçi, tek mezhepçi, kin ve saldırganlık üreten ilkel kimlik tasarımlarından, alt ve üst kimlik ayrımlarından uzak durmak yeterlidir. Sosyal forumların farklı dile, farklı kültüre ve farklı inanca sahip insanları kaynaştırmak ve sorunların çözümünde ortak karar verme mekanizması oluşturmak noktasında güçlü bir kapasiteleri ve deneyimleri vardır.
Bugün Avrupa-Asya-Afrika ve Dünya Sosyal forumları 1990’ların başından beri bir süreç olarak işlemeye devam ediyor. Kadim kültürlerin derinliklerinde saklı olan zenginliklerle buluşan forumlar, insanların kendi günlük dayanışma ve paylaşım deneneyimlerinin açığa çıkıp, ete kemiğe kavuşmasını sağlıyor. Forumların kendi sosyal pratikleriyle ürettiği birçok kavram, aslında çokluğun farklılıklarının temel dayanağı ve çıkış gücü olacaktır. Yaşam alanlarında forumlar düzenleyemeyen bireyler ne özgürleşebilir ne de özgür toplumu layıkıyla kurabilir. İnsanların, gelişen olayları tahlil edebilecek asgari bir bilince ve bilgiye sahip olamamaları ya da sahip olmalarının engellenme halinde, bu bilgi ve bilince sahip olanlar tarafından yanıltılmaları an meselesidir. İnsanlar bu durumda, kimi daha “bilgili” görürlerse, onun ardından giderler. Kirli politika, aslında insanların bu güdülerine ve çıplak çıkarlarına hitap eder ve onların bilgisiz bırakılmalarını kullanır. İşte forumlar, bu kirli çarkı kıracak bir güç kaynağıdır…