Şimdi Kim Daha Karanlık Ali?
Ali’den söz açmadan önce, bu satırları Yüksekova’dan karalıyorum. Cenazeler geliyor her gün. İnsanlar camilerde… Kimin yüreğine başımı koysam bir taziye evi! Hep aynı soru: Biz Kürtler kime ne yaptık?
Yüksekova’ya ise Roboskê’den… Roboskê’ye ise Batman’dan geliyorum… Batman’da kimdeyim? Ömer Kurt’tayım… Ömer Kurt kim? Şerzan Kurt’un’ babası… Şerzan kim? Batman’dan bir Kürt ailenin Muğla Üniversitesi’ne gönderdiği biricik oğulları…
Derinler Flörtü’nün Ülkücü Polislerinden biri. Zamanında Batman’da görev yapmış. Her türlü faili Meçhul görevlerde bulunmuş. Psikopatlığı ile tanınıyor. Yine bir üniversite ve yine Kürt öğrenciler hedefte. Adı Şerzan! Bu isimdeki Kürt genci öldürülürse ismi Kürtleri çatışmaya çeker. Hesaplar böyle. Şerzan’ı vuruyorlar…
Annesi ve babasının çığlıklarını duymak ister misiniz?
“Hawar diyorum hawar! İmdat diyorum İmdat! Ben çocuğumu bin sekiz yüz km uzağa gönderdim. Aklıma hiçbir şey gelmedi. (…) Ben Türk milletinin ruhuna sesleniyorum. Ben Kürt milletinin ruhuna sesleniyorum. (…) Adaaaleteeee sığınıyooruum. Adaaleet sen nerdesin? ADALEEeeet! Adalet! “
( Şerzan Kurt’un babasının çığlığını izlemek için videonun 1.48.dk’sından itibaren izleyebilirsiniz.
http://www.dailymotion.com/video/xdf7fq_yerzan-kurt-un-babasy-konuytu-yukse_news )
İşte bu çığlık, Allah’a seslenen bir çığlıktır. Allah’ın bir sıfatı da El-Adl’dır…
Ali’ye dönersek, Ali’de bir Şerzan idi. Ali’de bin bir umut İstanbul’da Marmara Üniversitesi’nde okuyan bir fidandı.
Hatırlayanlar olacaktır. Anti-Kapitalist Müslüman Gençler olarak 32.gün programında konuşan bir arkadaşımızdı.Ali Sarı’nın Ülkücü öğrenciler tarafından yok edilmek istenen sadece bedeni değil aynı zaman da işte bu düşünceleri idi. İşte Ali Sarı arkadaşımızın 32.gün programındaki konuşması için tıklayınız!
(http://www.youtube.com/watch?v=ScY22IMEJxQ )
Şimdi hastanede olan Ali için kanaması ötürü sürekli AB RH (-) Kan duyuruları yapıyor arkadaşları.
Uğur Kaymaz-Ceylan Önkol- Şerzan Kurt ve daha nice çocuğun isimlerinin yanına bir de Ali Sarı’yı mı eklememizi istiyorlar?
Ali Sarı’lar, Şerzan Kurt’lar, Ceylan Önkol’lar ve daha isimlerini saymakla bitiremeyeceğim nice Kürt evladının ve bu Türkiye Egemenlerinin hayatlarını söndürdüğü nice Türk evladının aramızdan ayrılışları bizi daha çok eksiltmez mi? Analar bu evlatları kolay mı doğuruyor be! Bir evlat bu yaşa gelene kadar onun babası neler çekiyor ya? Kimi bilinir kimi bilinmez, yok mu bu gençlerin sevdaları, hayalleri?
Ali’ye dair aklıma gelen anılardan birini anlatayım.
Tarlabaşı’nda yaşayan, aileleri ölmüş, öldürülmüş, ülkelerini terk edip İstanbul’a sığınmış bir grup Afrikalı mülteci var. Ali, Marmara Üniversitesinden arkadaşlarını alıp alıp Taksim’e geliyor. Arıyor. Buluşuyoruz. Biraz cebinde harçlığı kaldığını, onunla da Afrikalı mültecilere yemek ısmarlamak istediğini söylüyor. Kaç kere buluştuk. Kaç kere Ali ve arkadaşlarının mütevazi harçlıklarıyla 15 Afrikalı mülteci ile yemek yedik, hatırlamıyorum…
Yine böyle bir gün. Ali aradı telaşlı. Marmara Üniversitesi kampüsündeki halı sahayı tutmuşlar.
10 Kürd’e 10 Afrikalı maç yapılacak. Afrikalılar heyecanla tam bir hafta Ali’yi beklediler. Lakin Avrupa Yakasından Anadolu yakasına 10 Afrikalı’nın yol parası da Ali’den çıkacak. Ben hallederim dedi. Maç günü geldiğinde, telaşla aradı. Buluştuk. Üniversitedeki arkadaşlarının akbil’lerini toplamış gelmiş…
Otobüse bineceğiz. Önce Afrikalılar mı binsin biz mi binelim düşünüyoruz. Niyetimiz akbil basmamak. 10 çift akbil gidiş 10 çift akbil geliş 60-70 lira para yapıyor. 40’da döner ısmarlasa, 100 TL eder!
Akbilleri toplamış toplamasına ama akbillerin bazıları boş. Bazılarında ise ya 2 ya da 3 basımlık hak kalmış.
Neyse maçın sonucuna geleyim. Sonuç Maç İptal! Çünkü Afrikalı’ların her biri ayrı ayrı yerlerde çalışıyor. Aylık 150 TL 200 TL’ye çalışıyorlar… Gelemiyorlar. O gün işler yoğun. Ali, elinde akbiller, üzgün üzgün okula gidiyor. Okulda Afrikalıları bekleyen bir grup üzgün arkadaşı sağlık olsun diyorlar.
Maçın arkasında yatan niyet ne idi? Ali açıklıyor.
-“Abi, bu insanlar ülkemize gelmiş. Vallahi yazıktır. Bize emanettir. Yav benim başım ağrısa anam nasıl üzülüyor. Bunlar dilimizi de bilmiyorlar. Anne yok baba yok. Çok param yok ama yüreğim var. Arkadaşlarım var. Yav hiç bir şeyimiz yoksa gülüşlerimiz de mi yok?”
Ali Sarı’nın yüreğindeki tüm renklerin kararıp hepimize tek bir renk kalması işten bile değil. Sarı!
Ali’nin oysa sadece soy ismi sarı. Oysa Ali’deki renkler mavi’dir. Kırmızıdır. Yeşildir. Beyazdır. Gökkuşağını yüreğinde taşıyan bir arkadaşımızdır…
Ali’lerin, Şerzan’ların, Ceylan’ların yüreğidir, Rahman’ın bize bakan yüzü…
Bu çocuklar arkadaşımızdır. Kardeşimizdir. Yoldaşımızdır. Emanetimizdir. Vebalimizdir. Gülümüzdür. Dikenimizdir. Kızdığımızdır. Küstüğümüzdür. Barıştığımızdır. Ama en nihayetinde kimsesizlerin, evsizlerin, ruhu kırk yerden kanamışların ellerindedir bu çocukların elleri…
Ali’ler mert insanların evlatlarıdır.
Ali’ler ciwan’dır!
Ali’ler kara gözlü kara kaşlı yüreği mavi kardeşlerimizdir.
Dosta ve düşman böyle bile…
Ali’ye, ailesine, sevenlerine Yüksekova’dan duyup üzülen, dua eden, geçmiş olsun dileklerimizi ilet diyen tüm güzel insanların selamı ile… Her Bıji Ali!
***
Sonra Ali…
Kendimizle kendimizi, kendimiz gibilerle birbirimizi, kirlettiğimiz, koruyamadığımız, sahiplenemediğimiz, özgürleştiremediğimiz ve sevemediğimiz yurdunu sevenler olarak…
Belki de sevmeye-paylaşmaya-direnmeye-gerçekleri söylemeye ve gülmeye yeniden sarılmak için ellerimizi uzatabiliriz onların zengin dünyalarına…
Biliyorsun Biz Fakiriz Ali!
Dişlerimiz sarı
Ellerimiz ise nikotin kokuyor…
Gözlerimiz öfkeli
Dudaklarımızda hep ironik sataşmalar, bir yerlere…
Birilerine kızgınlıklar…
Sınavlar
Okul
Kalabalık bir yalnızlık
Ve yoz… ilişkiler sarmalında…
Onların yüzü kara
Bizim içimiz kara
Soru:yorum
Şimdi kim daha karanlık Ali?
Öyleyse
Güzel yanlarımızı çoğaltarak
Ama önce kendimizle kendimizden arınarak…
Allah’a…
Ekmeğe ve
Emeğe ve Ümide çevirerek yüzümüzü…
Sağol Ali Sarı
İsmin gibi Ali kalasın…