Kobane konusunda en kötü plan çatışmaların zamana yayılmasıdır. Taraflardan birinin kesin hakimiyet sağlamasını engelleyip, uzun süren bir çatışmalı ortam stratejisini tercih etmek, bölge için en tehlikeli ihtimaldir.
Kürtlerin, bölge ülkeleri arası hesaplaşmanın aracı haline düşürülmesi ne kadar riskli ise bölge dışı güçlere muhtaç hale getirilmesi de o kadar kalıcı sonuçlar doğuracaktır.
Erdoğan’ın ABD’ye çağrısında PKK konusunda yaptığı vurgu, bu açıdan hem Kürtleri hem Türkiye’yi rehin durumuna düşürür.
Suriye ve Irak’da halkların birlikte özgür yaşamı üzerine bir yol haritası ile çatışmanın zamana yayılması iki ters istikamettir. Bölge devletlerinin birbiri ile kavgası, vekalet savaşlarını beraberinde getirir. Ucuz yoldan bölgede kontrol sağlamak yada kaosu sürekli kılmak aynı amaca hizmet eder.
Bu nedenle IŞİD konusu daha uzun süre gündemde kalacaktır. Ne tam egemen olmasına fırsat verilecek ne de tümden tasfiyesine izin verilecektir. Tam bir dış politika aparatı haline gelen bu yapılanma bir yandan İran’ın nüfuz alanını daraltma işlevi görürken diğer yandan Kürtlerin kendi modellerini inşa arayışlarını sabote etmektedir.
Bir dönem ılımlı Sünni Türk İslam üzerinden yapılan hesaplar, şimdi radikal selefi yapılar eliyle hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Türkiye’nin tezkereye yüklediği beklenti bu açıdan sorgulanmalıdır. Esed gitmeden kaos bitmez demek, aslında kaosun devamını esas alan bir stratejide ısrarı ilan etmektir. Bu durumda çözüm süreci nasıl ve ne kadar ilerleyebilir ?
Kobane tavrının süreci bitireceği yönündeki net uyarıların hemen ardından açıklanan iki çözüm süreci mekanizması elbette önemli bir adımdır. Ancak bu mekanizmaların göstermelik ve tek taraflı kurulmuş olması ihtimali ciddi bir risk içermektedir.
Tezkere görüşmelerinde TBMM kürsüsünden Ertuğrul Kürkçü’nün aktardığı mesajda Öcalan’ın çağrısı son derece net bir tutumu yansıtmaktadır.
Kobane konusu iki tarafın idare edileceği bir noktada görülmemelidir. Eğer Türkiye bu ucuz siyaseti tercih ederse hem içerde süreci kendi elleriyle boğar, hem bölgedeki hayallerinin üzerine soğuk su içmek zorunda kalır.
Güvenli bölge iddiası ile atılacak adımların kısa dönemde kazanım gibi gözükmesi durumunda bile orta-uzun vadede içinden çıkılması imkansız gelişmelere zemin oluşturulacaktır. Bölgede enerji kaynak ve nakil hatlarının kontrolü basit yaklaşımlarla ele alınamaz.
Süleyman Şah türbesi gibi gerekçelerle bölgeye asker sevk etmenin, hangi kaygı ve karşı hamleleri beraberinde getireceğini hesap etmemenin mazereti olamaz. Kürtleri IŞİD’den korumak hatta kurtarmak dahil en masum görünümlü girişimler bile büyük gerilimlere neden olacaktır.