Tarih, şimdiki zamanı ortaya çıkaran geçmiştir. Tarih geleceğe dönük bir harekettir. Tarih, insan türünün ömrüdür; nasıl gerçek bir birey, doğumdan şimdiye dek ömrü süresince, şekil almış ve kişilik bulmuşsa, insan türü de ömrü süresince yani “tarih” , bu zaman zarfında yaşamış ve bugünkü şekle ulaşmıştır. Kısacası, “insan tarihte biçim kazanmış bir varlıktır.(*)
Gerçek anlamıyla tarih sahnesine çıkamayan toplumlar da vardır. Kendini tekrarlayan, çağların kabuğunu kıramayan toplumlar ise geleceğe değil geçmişe dönük yaşar.
Geçmiş hayallerin peşinden koşar. Yani tarihi metabolizmayı hiçe sayarak bir türlü normalleşemez.
Tarihi de zorlayan bir aşamada yaşanıyor tarihimiz. Bir kısır döngü içerisindeyiz ve bir türlü normalleşemiyoruz.
Garip bir kadere terk edilmişiz ve de hep kederliyiz.
Eski ezberler daha yüksek bir tonda okunuyor. Ama bir işe yaramadığı da ortada..
Piyasa kendi mantığını işletirken olup bitene bir itiraz yok.
Bu ülkede her dört çocuktan biri oyundan, oyuncaktan mahrum, yokluk ve yoksulluk içinde, bir yandan ısınma problemi yaşarken diğer yandan yeterince beslenemiyor.
Ve sizler her şeyi örtbas etme adına çocuk bayramları kutluyorsunuz.
Bu neyin kutlamasıdır? Soruyorum size beyler!
Çocukların kolayca öldüğü, hatta devlet eliyle öldürüldüğü bir ülkede bu neyin kutlamasıdır?
Bedeni parça parça edilen Ceylan’ın hesabını kimden sorabildik
Pres makinelerinde ezilen çocuk işçinin hesabı kimden sorulacak?
Bunlar münferit vakadır diye düşünen halkım sen de tarih sahnesine çıkmaya cesareti olmayan küçük bir ayrıntısın. İşte tarih, bu münferit vaka dediklerinizi atlamayan halklarla dolu. Bütün bunlara kafa yoranların bir tarihi var.
İnsanların bütün hak talepleri ellerinden alınırken, binlerce insan grev yapıyor durumdayken üstelik bu durum medya kuruluşlarının ilgisini çekmiyorken, karşı bir söylem üretemiyor, yeni fikirlere kapı aralayıp, bir direniş sergilemiyorsak bizim de insaniyetimiz bitmiş demektir.
Meydan her türlü yaratıcılıktan, estetikten insaniyetten uzak müteahhit ve siyasetçiye kalmışken ne söylesek ne yöne baksak bilemiyorum.
Tarih normal seyrinde akmıyor işte.
Ve döngü devam ediyor.
Siyasetler sadece kalıcı, leke gibi çıkmayan iktidarlar, otoriteler üretiyor. Ve biz bir türlü normalleşemiyoruz.
***
Bir cemaat kanalı TV dizisi adı altında cahilliklerine, sığlıklarına ve de ABD’nin İran siyasetine “derin” bir katkı sağlıyor. Şiilerin Ehl-i sünnet düşmanı olduğu yalanını uyduruyor.
Yine bir ses çıkarmıyoruz.
Tabii bunu kanal, İslam kardeşliği adına yapıyor, biz de inanıyoruz ve bir anda Şii düşmanlığı alevleniyor. Tarihe takılıp küçük bir ayrıntı oluveriyoruz. Hâlihazırda ne de güzel kıvama gelip katkı sağlıyoruz Ortadoğu siyasetine.
***
Akil insanlara ihtiyacı hiç bitmeyen ve hep güçlüye arka çıkan zavallı halkım.
Hastaneleri ticarethanelere dönüştürüp ve de sağlık sistemini kendi siyasetine kurban vereni görmeyip -Çetin Altan’ın tabiri ile “hayatının 2/3 ünü 1/3 ünü kazanmak için tüketen”- nöbet yorgunu doktorlara saldırıyorsun.
Siyasal iktidarın kendi ucuz siyaseti adına, doktorları hedef tahtasına oturttuğunu nasıl göremezsin.
Malcolm X’in bir zamanlar seslendiği gibi sana seslenmek isterim;
“İster oy at ister kurşun ama hedefini iyi seç. Kuklayı değil kuklacıyı vur.” Ama sen hep karavana atıyorsun halkım.
***
Yargı sistemin değişiyor. “Sayıştay denetimi” etkisiz hale getiriliyor. Sayıştay raporları artık meclise gelemeyecek. Kamuoyuyla paylaşılamayacak ve yolsuzluklara ilişkin keyfi raporlar hazırlanıp, kolaylıkla hasıraltı edilebilecek. Üstelik kimsenin ruhu bile duymadan.
Siyasal sistemin beslediği adamların bütün yolsuzlukları hasıraltı edilirken sen hala kullandığın oyun ve devletin kutsallığından söz ediyorsun.
***
Peygamberin mirasını “kutlu doğum” adı altında tüketenlere alkış tutan halkım
Peygamberi tüketimin bir nesnesi haline getirmeye çalışanların, dini kendi sağ siyasetlerine alet ettiklerini görmezden gelirken; adaletten, ekmeğin paylaşımından söz eden ayetleri dillendirenleri gördüğünde “bu müslümanlar komünist olmuş” diyorsun.
Hep muhafazakârlığınla övündün ama neyi muhafaza edip neyi tükettiğinin ise hiç farkına varamadın.
Çelişkilerini hiç anlayamadık halkım.
Ulusalcılığını, milliyetçiliğini de anlayamadık.
Yıllarca, batı emperyalizmine karşı verdiğin “milli mücadeleyle” övünürken çocuklarını batı hayranlığı ile yetiştirdin.
Bu sendeki öyle bir hayranlıktı ki, çocuklarının askerlikten kaçmak için başka ülkelerin vatandaşı olmasına bile ses çıkarmadın.
Yoksul ailelerin çocukları doğuda ölürken, sen oğullarına batıda askerlik yapsın diye torpiller yaptırdın. Şimdi çıkmış batı da bizim doğuda bizim diyorsun.
Ve sen her ölen askerin cenazesinin ardından sokağa döküldüğünde, vahşi yüzünü hiç saklayamadın.
Ve hiç sormadın kurşun neden adres sorar. Neden her seferinde yoksul ailelerin çocuklarına isabet eder.
Söyleyelim çünkü sebebi sensin.
senin gömleğine toz, pantolonuna çamur değmeyen çocuğun yaşasın diye öldü, yoksul ailelerin çocukları..
Ve sen hala devletini kutsuyorsun…
Tarih normal seyrinde akmıyorsa, şimdiki zamanı ortaya çıkaramadığındandır.
Başta söylediğimiz gibi tarih de insan türünün ömrüdür. Normal akışını sürdüremez ise kişiliğini bulamaz.
*Terimler sözlüğü, Ali Şeriati s: 267