Sınırsız güç, otorite, para veya başka bir deyişle mutlak güç, otorite, para nedir?
Bu gücü, otoriteyi ve serveti insan kullanabilir mi? Kullanırsa ne olur?
Bana göre; mutlak güç, otorite ve servet Allah’a aittir. Tanrıya aittir. Bütün bu kâinatın sahibine, yaratanına aittir. Çünkü o meliktir. (maliki yevmiddin dir.)
Gerçek sahip, gerçek sultan, gerçek güç, gerçek otorite, gerçek efendi ve bütün mülkün sahibi Allah’tır. O âlemlerin rabbidir (Elhemdu lillahi rabbul âlemin). Allah mutlak güçtür. O’nun otoritesi ve mülkün yegane sahibi olması tartışılmazdır.
İnsanda mutlak güç, otorite ve mülk olamaz ve olmamalıdır. Çünkü bu Allah’a mahsus bir şeydir.
İnsan zaaflarından/egosundan dolayı bunu tam olarak kontrol edemez. Allah’ın ise, zaafı/egosu yoktur.
Allah; bu mutlak gücünü ve otoritesini, ilkelere yani adalete ve ahlaki yasalara bina ederek yapar ve yapmıştır. Yani öldürmeyi, yaşatmayı, zenginliği, fakirliği, iyiliği, kötülüğü vb. durumları kainata serpiştirmiş, bütün olasılıkları var etmiş ve her birisini bir ilke ve yasa ile özgürce denenmemiz için yönetmektedir.
Varsayalım ki bu mutlak güç, mutlak otorite insanda olsa ne olur? Yani istediğini öldürse, istediğini yaşatsa, istediğini zengin etse, istemediğini fakir yapsa, bunu kesse onu biçse, ne olur?
Bence, tek kelimeyle o insan; çıldırır, kafayı yer, psikopatlaşır, diktatörleşir, zalimleşir.
Nihayetinde de dünyada, bunun örnekleri çoktur.
Doymak bilmez hırslar ve egolar, bir insanı veya bir ülkeyi; çıldırtır.
Neticesinde, kural tanımaz; kafayı yer. Ölçü bilmez; psikopatlaşır. Ahlak dinlemez; diktatörleşir. Hak ve hukuktan vazgeçer; zalimleşir.
Dünyada yok mu bunun örnekleri? Çokça var.
Dünyada hiç azımsanmayacak kadar diktatör var. Eline biraz güç, otorite ve mülk geçiren çıldırıp insanların üstünde barbarlık ve zulüm yapmaya başlıyor.
Sınırsız güç, otorite ve mülk/para sınırlı bir mahlûka verilince olacağı budur.
Hâlbuki hiçbir insan, mutlak otoriteyi, gücü ve parayı kullanma kabiliyetine sahip değildir.
Peygamberler dahi!
Bu yüzden peygamberlerin tamamı; arada uçurum olmayacak şekilde gücü, otoriteyi ve mülkü/parayı insanlar arasında dağıtmışlardır.
Bu sınırsız yetkiyi yaratılmış bir kişi yüklenemez. Yüklenmeye ne hakkı vardır ne de kabiliyeti buna müsaittir. Bu mutlak yetkiyi ancak Allah kullanır. Bunu da ahlaki ilkelerle yapar.
Allah’ın egosu olmadığı için de, iğne ucu kadar bile adaletsizlik ve yanlış yapmaz.
İnsanoğlunun birçok zaafları olduğundan bu yetkiyi kullanması mümkün değildir. Bu sınırsız yetki kullanımına, dayanamaz çılgınlaşır. Çünkü insan sınırlı bir varlıktır. Sınırlı bir varlığa sınırsız bir yetki/imkan verilemez, verilirse diktatörleşir.
Dolayısıyla en doğru, en mantıklı ve zarar verme anlamında en az risk taşıyan yetkiler; bütün erklere/kurumlara/insanlara dağıtılan ve paylaşılanlardır.
Güç, otorite ve para; egosu ve zaafı olan bir veya birkaç insanda toplanması, bu ve buna benzer toplumsal hastalıklara sebep olması olağandır.
Bu yüzden Allah, bunları hakkıyla paylaşmamızı ister.
Egosu/zaafı olmayan tek güç Allah’tır ve mutlak otorite sahibi de odur. Zaten Allah insanların çıldıracağını, zalimleşeceğini bildiği için el melik sıfatını (mutlak otoriteyi) kendi himayesine almıştır. Bu yetkiyi kimseye vermemiştir.
Mesela kur’an’da, mülk ile ilgili geçen ayetlerde sürekli mülk Allah’ındır denmektedir. Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. (Lehul mülk-u vessemavat) çünkü mutlak sahip odur. Dolayısıyla mutlak güç, otorite ve mülk Allah’a aittir.
Bu yüzden insan, bu sınırsız otoriteyi asla kullanamaz ve bu yüzdendir ki; her diktatör kaçıktır/tırlatmıştır.
Anlayacağınız, bana da sınırsız yetki verseler, kaçık olmasam da kısa bir süre sonra kaçık hale gelirim.
İstisnasız bir hakikat olarak; tarihte bildiğimiz tüm mutlak/sınırsız güç, otorite ve servet sahibi diktatörler, hem kaçıktır hem de psikopattır. Tarihte bunun örnekleri çoktur.
Sınırsız güç, otorite ve para verildikten sonra; annesini babasını öldürenler, kardeşlerini kesenler, toprak için, vatan için, taht için, kundaktaki bebekleri katledenler, Kabe’yi mancınıklarla ateşe verenler, zevk ve sefa için hareminde 200 den fazla cariye bulunduranlar, onlarca cariyesini süt havuzlarında yüzdürenler, atını senatör ilan edenler, atı ile evlenen ve onunla aynı yatakta yatanlar, insanları enselerinden vurmalar, diri diri yakmalar, bombalamalar, kimyasal gazlarla kitleleri yok etmeler, köpeğini kedisini-kuşunu insanlardan değerli görenler, nüfuzu/imtiyazı/torpili, şanı/şöhreti/mevkiyi, malı/mülkü/parayı her şeyin üstünde görenler ve daha neler neler…
Sınırlı bir varlığın (insan) sınırsız olan Allah’ın gücünü alınca olacağı budur. Mahlûk olan melik sıfatını alınca olacağı budur!
Bundan başka ne beklenebilir ki!
Dindarlar şunu bilmeliler ki; bir gram canı olan, gözle görülemeyecek kadar mikroskobik bir mikroba yenilen, bir yudum nefesle ancak yaşayabilen insanoğlu, Allah’ın melik sıfatını çalıp, mutlak yetkiyi kullanmaya kalkarsa şirke girer.
Çünkü diktatörlük (gücü, otoriteyi ve serveti kendide toplamak) açık bir şirktir.
Hakikaten, insan kendini ne halt zannediyor!
Bunca küstahlık niye? Bunca kibir niye?
Bunca hegemonik istek niye? Bunca biriktirme hırsı niye?
Ölüp gitmiyorlar mı bunlar? Asırlardır insanlar gitmiyor mu?
Kim kaldı ki ve kime ne kaldı ki?