Semih Hiçyılmaz ABD’de yargılanacak olan Reza Zarrab’ın yakalanmasının Türkiye’ye etkisini yazdı
Hazırlayan: Semih Hiçyılmaz
Gerek Rıza (Reza Zarrab) ve adamı Happani’nin, gerekse de Bakan Zafer Çağlayan ile Halk Bankası Müdürü Süleyman Aslan arasındaki telefon konuşmalarında geçtiği gibi seçimler yaklaşırken yapılan hayali ihracatla ülke ekonomisi için pembe bir tablo çizilmeye çalışılmaktadır.
Açıklanan ihracat rakamları yüksek gözükmektedir ama bu rakamların gerçeklikle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. İhracat rakamlarında en büyük payı altın almaktadır. O da yapılan operasyonla İran’ın parasının yıkanma işlemidir. “Ekonomide istikrar”, “ihracatın artması” ve “cari açığın düşürülmesi” adına şişirilen rakamlardan başka bir şey bulunmamaktadır. Aynı altın habire gönder getir, bidaha gönder, ekonomiye sokulmaktadır. Seçim yaklaşmakta ama ihracat rakamları yetersiz kalmaktadır. Başbakan ve bakanlar toplantı üstüne toplantı yaparak tablonun acilen düzeltilmesi gerektiğini söylemektedirler. Süleyman Aslan’la yaptığı bir telefon görüşmesinde Rıza talimatın nereden geldiğini belirtmektedir: ‘Dün biliyorsunuz yemekte misafirlerimiz vardı konuştuk sayın bakanlarımla hatta 3 bakanımız teşrif ettiler yani detayları enine boyuna konuştuk o kadar ihtiyacımız varki yani inanın sabahtan beri oturdum bütün ekibi topladım sadece bu 4 milyar dolar hedefine koşmak için elimizden geleni yapmamız lazım …çünkü sayın Başbakana söz verdim’. Rıza Başbakana verdiği söze uygun davranarak adamlarına talimat vermektedir, hızlanın diye. Ama bir telefon görüşmesine takıldığı gibi bir adamı ‘ya yeter, nerden bulacağız biz bu kadar altını, böyle bir rezerv yok ki’ diye isyan etmiştir. Ülke ekonomisini olumlu etkileyecek bir ihracat esasında ortada yoktur. İhracat rakamları şişirilirken ayni zamanda va ayni dönemda ithalat rakamları da yükselmektedir. Çünkü ihraç edilen altın dışarıdan ithal edilen altının geri gönderilmesinden ibarettir. Bu hayali tablo Meclis Araştırma Komisyonunun raporunda tablolarla ve rakamlarla izah edilmiştir.
HAYALİ İHRACAT VE KAÇAKÇILIĞIN DUAYENİ
Rıza birçok bakanla samimi bir ilişki içersindedir. İçişleri Bakanı Muammer Güler ile de kısa sürede kanka olmuştur. Mecliste Araştırma Komisyonu bu tanışıklığın nereden geldiğini sorduğunda gerçeği saklama ihtiyacı duymuşlardır. Zafer Çağlayan, Rıza ile Muammer Güler’i kendisinin, insani nedenlerle tanıştırdığını söylemiştir. Oysa bu söylenen doğru değildir. Rıza ile Muammer Güler’i Yaşar Aktürk tanıştırmıştır. Rıza için randevuyu Muammer Güler’den Yaşar Aktürk almış, randevu sonrası da Rıza ve Yaşar Aktürk telefonla randevuyu ve bakanla konuşmaları değerlendirmiş, sonrasında neler yapılması gerektiğini konuşmuşlardır.
Komisyona yalan söylenmesindeki amaç Yaşar Aktürk’ün adının dosyaya girmesini engelleme çabalarıdır. Peki bunun neresi önemli, Rıza ile Bakanı ha Ali tanıştırmış ha Veli tanıştırmış bunda ne var denebilir. İşte tam burada Berber Yaşar olarak tanınan Yaşar Aktürk’ün kim olduğuna bakmakta yarar var. Hani bazı anayasa profesörleri vardır. Kamuoyunun gündemine yasalarla, anayasa ile ilgili bir şey gelse hemen onlar hatırlanır. Televizyonlara çağrılırlar, kanal kanal gezdirilerek yorum yapmalarını beklerler. Bunlar mesleğin duayeni olmuş isimlerdir. İşte bizim Berber Yaşar da hayali ihracat ve kaçakçılık konusunda duayen bir isimdir.
Özal’dan beri aktif olarak bu işin içersindedir. O zaman da ekonomi alarm sinyalleri vermeye başlamıştır. Ülkeye şiddetle para gerekmektedir. Başbakan Özal para gelsin de nereden gelsin diyerek bir dizi yeni adım atmaya hazırlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Turgut Özal yanına ekonomi kurmaylarını alarak kaçakçılarla ortak bir ekonomi zirvesi düzenlemeye karar verir. O zaman da her türlü kara para faaliyetinin içinde devlet olarak yer alınacaktır. Davos’ta taraflar bir araya gelirler. Hükümet kanadında Başbakan Özal, oğlu Ahmet Özal, Bülent Şemiler gibi isimler bulunmaktadır. Masanın karşı tarafında oturan isimler ise dünyanın en önde gelen kaçakçısı Şekerciyan ve onun Türkiye temsilcisi, altın kaçakçısı Berber Yaşar’dır. Saatler süren toplantı sonucunda kara paranın Türkiye’ye girişi ve aklanışı konusunda mutabakata varmışlardır.
Şekerciyan dünyanın en ünlü kaçakçısıdır ama başka işlerin de içindedir. Örneğin CIA adına Afgan mücahitlere 25 milyon dolar gönderdiği kanıtlanmış bir isim. Berber Yaşar da bu ünlü kaçakçının Türkiye temsilcisidir. Berber Yaşar’ın ortağı da işadamı Uğur Süzer’dir. Başbakan Turgut Özal’ın oğlu de Süzer’in yanında maaşlı eleman olarak çalışmaktadır. Berber Yaşar, Başbakan Özal ile Davos’ta zirve yaptıktan sonra döndüğü Türkiye’de ayağının tozuyla çalışmalara başlamıştır. Bu işin teknik ayrıntılarını bir dizi temasla çözmeye başlamıştır. Bu temaslardan biri de MİT ve Emniyet mensupları iledir. İstanbul’da lüks bir lokantada Berber Yaşar ile MİT ve Emniyetin zamanın ünlü isimleri Mehmet Eymür ve Atilla Aytek ile yemek yerken fotoğrafları basına yansımıştır. Polis şeflerine basın mensupları kaçakçılarla birada olma sebeplerini sorduklarında ‘Döviz meselesini konuşuyorduk. Bu bize verilmiş bir görevdi’ diye yanıtlamışlardı.Görüldüğü gibi Özal’dan bugüne fazla bir şey değişmemiştir. İş altın kaçakçılığı ve kara para aklama olunca da Berber Yaşar’ın ilk akla gelen isim olmasından daha doğal ne olabilir ki.
GÜLER DUAYENİ NEREDEN TANIYOR?
Meclis Araştırma Komisyonunda İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Reza’yı Berber Yaşar’ın tanıştırdığının altı çizilmeye çalışılmıştır. Hadi Rıza ile Berber Yaşar aynı dünyanın insanları, tanışıklıkları oradan geliyor. Ama Bakan Muammer Güler ile kaçakçıların duayeni Berber Yaşar’ın tanışıklıkları nereden geliyor diye sormak kimsenin aklına gelmemiştir.
Muammer Güler İçişleri Bakanı olunca Rıza cephesi adeta zil takıp oynamıştır. 24 Ocak 2013 tarihinde Rıza ile Rüçhan Bayar arasındaki telefon görüşmesi bunun kanıtı gibidir: Reza: ‘Hayırlı uğurlu olsun gözün aydın…gücümüze güç geldi… benim kafa dengim mi onu söyle bana’. Rüçhan Bayar: ‘aynen..vallahi her yere bağlantı kurar, valiyken bile kuruyordu bütün dünyayla bağlantıyı…çok güzel oldu..’
Rıza ile Muammer Güler yeni tanışmıştır ama kısa sürede muhabbeti ilerletmişlerdir. Telefon konuşmalarında bu samimiyet açıkça gözlemlenmektedir: Muammer Güler: ‘Seni üzüyorlar mı ya niye üzüyolar arkadaş’. Reza: ‘Telefonla ölüm tehdidi alıyorum’. Muammer Güler: ‘Isıracak it dişini göstermez.. ‘o… çocuğu’ deseydin…ben şimdi talimat verecem bir arkadaş daha versinler…kılına zarar gelmez onu bilesin yani…gece hangi saat olursa ara beni vallahi yığarım oraya’.
Bilindiği gibi siyasi literatüre ‘önüne yatmak’ deyimini katan da Muammer Güler’dir. Bazı çevrelerin Rıza’nın üstüne gelmesi üzerine, ona sahip çıkmış, gerektiğinde kılına zarar gelmemesi için ‘önüne yatarım’ demiştir.
KAYITLI PARA ÖDEMESİ
Rıza tarafından Muammer Güler’e 15 kez para ödemesi yapıldığı teknik takiple kanıtlanmıştır. Muammer Güler bu paranın karşılığı olarak Rıza ve adamlarının adli takibine karşı koyma, istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının denetlenmesi, İran uyruklu Reza’nın örgüt üyelerine Türk vatandaşlığı verilmesi, koruma tahsis edilmesi, arabasının durdurulmaması için geçiş üstünlüğü sağlanması gibi sorunları çözmektedir.
Muammer Güler’e yapılan ilk anlaşmanın karşılığı1.5 milyon dolardır. Bu para parça parça ödenmiştir. 13.04.2013 tarihinde 800.000 dolar. 16.04.2013 tarihinde 30.000 dolar. 25.04.2013 tarihinde 300.000 dolar. 24.05.2013 tarihinde 400.000 dolar. 05.06.2013’de 30.000 dolar. 02.07.2013’de 35.000 dolar. 16.08.2013’de 200.000 dolar. 06.09.2013’de 25.000 dolar. 06.05.2013’de 30.000 dolar. 19.07.2013’de 200.000 dolar. 10.09.2013’de 200.000 dolar. 13.09.2013’de 200.000 dolar. 09.10.2013’de 200.000 dolar. 25.10.2013’de 3.500.000 dolar ödeme yapıldığı teknik takip sonucu kanıtlanmıştır.
AMERİKAYA BİRLİKTE SEYAHAT
Rıza istediği gibi at oynatabilmek için bakanları yemlemeye devam etmektedir. Bunlardan biri de Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’tır. Rıza değişik zamanlarda üç kez 500.000’er doları Egemen Bağış’a göndermiştir.
Muammer Güler ile Reza’nın arasının sıkı fıkı olduğunu yukarıda anlatmıştık. Ama Rıza ile Egemen Bağış arasındaki muhabbetler Muammer Güler’i bile kıskandıracak boyuttadır. Telefon görüşmelerinde bu samimiyet açıkça görülmektedir: Reza: ‘Ne zaman müsait olursanız bir yemek yiyelim’. Egemen Bağış: ‘Olur, Zafer abiyle de kulağını çınlattık…Tamam canım ben seni arayacağım inşallah’.
Telefon konuşmalarının yanı sıra birbirlerine mesaj da çekmektedirler. Aynı samimiyet mesajlara da yansımaktadır. Egemen Bağış 22.04.2013 tarihinde Amerika seyahatine giderken karşılıklı mesajlar şöyledir: Rıza’dan Egemen’e*: ‘Sayın bakanım yolda beni unutmayın lütfen’. Bir dakika sonra gelen cevap: ‘Tek gidiyorum ama sen hep aklımdasın’.
Reza, Egemen Bağış’a verdiği paraların yanı sıra sık sık hediyeler de göndermektedir. Bir seferinde Vakko’dan bir takım elbise ve kravat alıp göndermiştir. Hediye tesliminden sonra da Sayın Bakan teşekkür için Rıza’yı aramıştır: ‘Çok teşekkür ediyorum, çok zevklisin kravatın tasarımını çok beğendim’. Rıza: ‘Olur mu abi ne demek’. Egemen Bağış: ‘Çok çok teşekkür ediyorum beni mahcup ettiniz’.
Hediyelerin yanı sıra paralar da gidip gelmektedir. 19.04.2013 tarihinde Rıza bizzat kendisi parayı götürecektir. Teslim edeceği yer de Ortaköy’deki Avrupa Birliği Bakanlığı İstanbul Ofisidir. Egemen Bağış kendisini orada beklemektedir. Randevu öncesinde Rıza yakın adamı Happani’ye gerekli hazırlıkları yapması talimatını verir: ‘Abdullah 500 bin dolar hazırlat, tamam mı. Saat 4’te götürecem. Bi ayakkabı al koy içine hediye paketi yaptır’. Rıza kuryeyle gelen ayakkabı kutusuna konmuş 500 bin doları alır, içeri girer, teslim eder ve çıkar. Bütün bunlar polisin teknik takibiyle kanıtlanmıştır. Ancak dışarı çıktıktan sonra içine kurt düşmüştür. Hemen Happani’yi arar: ‘Bunu dolar yolladın di mi Euro değildi’. Happani: ‘Yok dolar abi, ben Euro gönderir miyim’.Reza: ‘Orda ağır geldi, içim gitti, biliyor musun dedim ulan bu yanlış yolladı, ayvayı yedik.. Mübarek onu da öyle bir kaba koymuşsun ki az daha şeyin ortasında düşecek yere serilecekti..Makamın ortasında yere düşüp patlayacaktı…Hatta söyledim, bunu lütfen kendiniz taşıyın, düşer patlar matlar’. Paralar bazen ofise bazen de Hillpark’taki konuta gönderilmektedir.
* Editör notu: Egemen Bağış uzun yıllar ABD’de kalmış, yeşil kart ve vatandaşlığı olan, Erdoğan’ın ABD’de gezilerine sürekli eşlik etmiş bir isim. Son Erdoğan ziyaretinde ise ABD’ye gitmedi.
ABD’DE ANLATILAN BAĞIŞLAR
Rıza ABD’de tutuklandıktan sonra kefaletle serbest kalmak istemektedir. Mahkemeye verdiği dilekçede kendisinin hayır işlerini çok seven bir işadamı olduğunu belirtmektedir. Örnek olarak da Emine Erdoğan önderliğinde kurulan, yönetim kurulunda Egemen Bağış’ın da olduğu TOGEM-DER’e 2013 yılında 850 bin, 2014 yılında 1.5 milyon, 2016 yılında 2 milyon 300 bin dolar bağış yaptığını söylemektedir. Rıza ile Egemen Bağış ilişkisinde bir diğer dikkat çeken nokta da bağış adı altında iktidara yakın kurumlara verilen paralardır. Egemen Beyin dedesi torununun geleceğini çoktan gördüğünden BAĞIŞ soyadını boşuna almamıştır.
Yarın: Karanlık işler ve havayolu şirketleri