İşçi kenti Kıraç’ta referandumun nabzını tuttuk. Patronları hükümete benzeten işçiler ‘evet’ çıkması halinde baskının artacağını söylüyor.
Eren ERGİNE
Eren YURT
İstanbul
Referanduma sayılı günler kala İstanbul’un Esenyurt ilçesine bağlı Kıraç semtindeyiz. Yüzlerce fabrikada yüz binlerce işçinin çalıştığı, evlerle fabrikaların iç içe geçtiği bir işçi semtinde referandumun nabzını tutmaya çalıştık. ‘Evet’ diyenin de ‘hayır’ diyenin de farklı gerekçeleri var. Ancak referandumda tercihleri ne yönde olursa olursa olsun işçi emekçilerin ortak derdi geçim sıkıntısı.
BİR GÜNLÜK YEVMİYE BİR KİLO ETE YETMİYOR
Sohbete 48 yaşında, şimdiye kadar hep sağ partilere oy veren, son seçimlerde de AKP’ye oy vermiş İnşaat İşçisi Celil ile başlıyoruz. Celil soy ismini vermeye çekiniyor. Eski seçim süreçleriyle karşılaştırıyor referandum sürecini: “Eskiden seçim olurdu, insanlar oturur konuşurdu. Şimdi fikirlerini birbirine söylemeye çekiniyorlar.” Referandum sonucuna ilişkin beklentilerini soruyoruz ona. Gidişattan memnun değil Celil, 3 gün çalışıp 10 gün işsiz geziyor, işsizlikten dert yanıyor. “İki çocuk babasıyım. Allah’tan evim kira değil, öyle olsa 1 dakika bile durmam burada.” diyor. Asgari ücret alan bir işçinin günlük yevmiyesinin bir kilo ete yetmediğini söylüyor Celil. Ağabeyi gönderiyormuş onlara memleketten kırmızı eti, yoksa kırmızı et yiyecekleri yok.
‘EVET’ BASKIYI DAHA DA ARTTIRIR
Suat Yılmaz oturuyor sonra yanına Celil’in. Elektrik işiyle uğraşıyor o da. Hayır diyecek referandumda. Neden dediğini soruyoruz. Sol görüşlü olduğunu söylüyor. Kahvelerin doluluğuna işaret ediyor: “İş yok ki millet kahvelerde oturuyor.” Referandumda oylanacak maddelere bakmış yalnız 18 maddenin tamamına hakim değil. ‘Evet’ çıkması halinde Erdoğan’ın her istediğini daha rahat yapacağını ifade ediyor. ‘Hayır’ çıkması halinde de çok umutlu değil Suat, şu anki sistemin devam edeceğini düşünüyor. OHAL sürecine atıfta bulunuyor ve ‘evet’ çıkması halinde yaşanan baskı ve katliamların süreceğini ifade ediyor. Suat ve Celil, biri hep sağ partilere diğeri ise sol partilere oy vermiş ama aynı masada oturan bu iki emekçinin ortak vurgusu da geçim sıkıntısı.
TV’LER DE REFERANDUM MADDELERİNİ BİLMİYOR!
Farklı kesimlerle konuşmak için başka bir kahveye gidiyoruz. Kahveler iş çıkışı işçilerin uğrak yerlerinden. Okey oynayanların yanına gidiyoruz ve referanduma ilişkin görüşlerini soruyoruz. Okey oynayanlar değil ama ‘yancı’lardan cevap alıyoruz. Başka bir masaya geçip konuşmaya başlıyoruz Ali Bayrak ile. Ali 46 yaşında, 12 yıllık işsizliğinin ardından memleketi Adıyaman’dan çıkıp buraya gelmiş. Yeni iş bulmuş, bir aydır servis çekiyor, şoförlük yapıyor. Üniversitede okuyan bir çocuğu var, burada da akrabalarında kalıyor: “Aylık 1000 lira çocuğuma gönderiyorum, 800 lira bana kalıyor. Bununla kira mı vereyim, faturaları mı ödeyeyim, karnımı mı doyurayım?” diye soruyor. Yıllarca AKP’ye oy vermiş, referandum için henüz kararsız. “Memleketimi, ailemi, çevremi düşünüyorum. Tek başlılık mı, çift başlılık mı hayırlı olur bilmiyorum.” diyor. Günde 10 saat çalışıyor, vatandaşın durumundan kimsenin haberdar olmadığını belirtiyor. Kanal A ve Star TV’yi izliyor. Onların da referandum maddelerini bilmediğini, doğru düzgün bilgi alamadığını ifade ediyor.
PATRON DA AYNI HÜKÜMET GİBİ
Sohbet ilerledikçe masa etrafındaki sandalye sayısı da artıyor. Konuşmalarımıza kulak veren Ayakkabı İşçisi Veysi Uysal dahil oluyor sohbete: “Koz onların elinde, istedikleri gibi kullanıyorlar. Tam 2 senedir günde 12 saat çalışıyorum, asgari ücret alıyorum. İşe bir gün gitmediğinde 2 gün kesiyorlar. Patron da aynı Hükümet gibi, fabrikaya zarar gelmesin diye işçiden kesiyor.” 16 Nisan’daki referanduma ilişkin maddeleri okumadan da ‘hayır’ derim diyor. Gazetelerden takip ettiği kadarıyla biliyor 18 maddenin içeriğini. Fabrikadaki kutuplaşmaya da değiniyor Veysi. ‘Evet’çi ve ‘hayır’cıların farklı masalarda oturduğuna dikkat çekiyor. Ardından vardiyasına yetişmek için ayrılıyor yanımızdan. Ali tekrar söze giriyor. Kararını netleştirdiğini ve ‘hayır’ oyu kullanacağını söylüyor.
BU ‘HAYIR’CILAR HİÇ Mİ ÇALIŞMIYOR!
Kıraç’ın azımsanmayacak bir bölümünü de Karadenizliler oluşturuyor. Son durağımız Ordulular Derneği. ‘Evet’çiler ve ‘hayır’cılar aynı masada oturuyor. Ilk önce İbrahim alıyor sözü. O gün İstanbul’u gezmiş ama bir tane bile ‘hayır’ pankartı görmemiş. Sormuş kendi kendine bu ‘hayır’cılar çalışmıyor mu diye. Sonra yine kendi cevaplıyor: “Elbette çalışıyor ama yırtıyorlar pankartları.” Devam ediyor anlatmaya: “Dünyada tek bir dostumuz kalmadı, herkesle kavgalıyız. Ben 1 Mayıs’ta kendi ülkemde 1 Mayıs’ı kutlayamıyorum adamlar Hollanda’da miting yapamadığı için mağdur ilan ediyorlar kendilerini.” Masada 6 kişi var, 2 kişi ‘evet’ diyor. Biz İbrahim’le konuşurken ‘evet’ diyenlerden biri masa değiştiriyor. Biz de kalkıp onun yanına gidiyoruz. İsmi Sonay, Avrupa ‘hayır’ dediği için ‘evet’ dediğini söylüyor. Ülkenin gidişatını iyi buluyor. Anayasa maddelerinin hepsini okumuş ve hepsini onaylıyormuş.
Sonay’ın tersine, babası ‘hayırcı’ imiş. Sonay, babasının ‘Tayyip düşmanlığı’ndan dolayı ‘hayır’ dediğini düşünüyor. Babasını, yapılan yolları, köprüleri eskiden yaşadıkları hastane kuyruklarını anlatarak ‘evet’ demeye ikna ettiğini ifade ediyor. İbrahim ise Sonay’ın kardeşini ‘hayır’ demeye ikna etmiş. İkisi de referandumda iddialı. Sonay yüzde 60 ‘evet’ kazanacak diyor, İbrahim ise ‘hayır’ın kazanacağından emin. Takım elbisesine iddiaya giriyorlar bizleri de şahit göstererek…