Balyoz ve Ergenekon’da ürettikleri deliller üzerinden ordu tasfiye edildi. Deneyimlerinden yola çıkarak aynı kumpası CHP’ye yapmak istiyorlar. CHP’yi susturmak istiyorlar. Ordu sustu, biz susmayacağız
YAŞAR AYDIN
AKP, Saray ve yandaşların sistematik saldırılarının hedefindeki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BirGün’ün de aralarında olduğu bir grup gazeteye özel açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddialarından erken seçime, adalet talebinden cumhurbaşkanlığı adaylığına, tutuklanacağı yönündeki söylentilerden FETÖ ve MİT TIR’larına hemen her konuda merak edilenleri yanıtladı.
»Kumpas iddiaları
Erdoğan yaptığı açıklamayla aslında büyük bir itirafta bulunmuştur. Bu açıklama ile “Ben savcılara, hâkimlere talimat veriyorum, benden aldıkları talimat üzerine onlar gereğini yapıyorlar” diyor aslında. Erdoğan’ın Enis Bey üzerinden yaptığı bu suçlama öteden beri dile getirdiğimiz “Türkiye’de yargı bağımsız değildir, siyasi otorite yargıyı, toplumu ya da kurumları biçimlendirmek için siyasi sopa olarak kullanıyor” değerlendirmemizi doğruluyor. Yargı, kurumları, insanları, muhalifleri sindirmek için bir araç olarak kullanılıyor. Evrensel hukukta soruşturmaların gizli olacağı esası var. Burada gizlilik falan söz konusu değil. Talimatı savcıya veren doğrudan Erdoğan. Herhangi bir ek talep olup olmadığını, savcının sorduğu kişi de Erdoğan. Aldığı bilgilere göre, muhalefeti dizayn etmeye çalışıyor veya suçlamaları getiriyor.
»Ortada suç da suçlu da yok
Enis Bey casuslukla suçlanıyor. Türk adalarına Yunan bayrağını Enis Bey çekmedi, Kozmik Oda’ya FETÖ’nün adamlarını Enis Bey sokmadı. Devletin milyonlarca gizli belgesini FETÖ’ye Enis Bey teslim etmedi. Eğer, casus olarak birilerini nitelendirmek gerekiyorsa devletin bütün sırlarını, kozmik odayı FETÖ’ye açan ve o bilgileri FETÖ’ye elleriyle teslim edenler gerçek casuslardır. Enis Bey, Cumhuriyet Gazetesinde çıkan bir haberden yola çıkılarak suçlanıyor. Can Dündar yazdığı kitapta diyor ki, “flash diski solcu bir milletvekilinden aldım.” HTS kayıtlarına bakılıyor o gün birden fazla milletvekili ve Enis Bey ile telefon görüşmeleri var. Görüştükleri kişilerden milletvekili olmayan sadece Enis Bey. Diğerleri milletvekili ama suçlanan Enis Bey. Şunu açık ve net ortaya koymak lazım. Enis Bey’in hiçbir suçu yok. Mahkeme dosyasında da Enis Bey’i suçlayacak tek bir belge dahi yok. Enis Bey’e yönelik suçlama daha önce Cumhuriyet’e yönelik suçlama olarak çıktı. Anayasa Mahkemesi kararı gayet açık ve net diyor ki MİT TIR’larıyla ilgili olarak, “Bir devlet sırrı değildir.” Herkesin bildiği şey devlet sırrı mı olur?
Enis Bey olayında ortada bir suç da suçlu da yok. Ama, uydurulan bir suç var, mahkum edilen bir milletvekili var. Ortada ne suç, ne suçlu var. Suç ne? Devlet sırrı dedikleri şey MİT TIR’ları, devlet sırrı değil. Kanıt ne? Anayasa Mahkemesi kararı. Ben söylemiyorum. Anayasa Mahkemesi, “Bu devlet sırrı değil” dedikten sonra alt mahkeme bunu hangi gerekçeyle casuslukla suçlar? Ancak talimatla olur. Talimat dışında başka bir şey olmaz. Kaldı ki az önce de söyledim, Enis Bey’in bu bilgileri verdiği de bugüne kadar kanıtlanamamıştır. Yok öyle bir şey. Dosyanın içinde hiçbir şey yok. Avukatlarıyla görüşüyoruz, dosyada bir şey yok. Nedir o zaman? Talimatla iş yapan bir yapı var. Talimatı kim veriyor? Hepimiz biliyoruz. Çıkıp konuşuyor zaten gayet rahat bir şekilde.
»CHP’yi susturmak istiyorlar
Bu, Balyoz ve Ergenekon davalarına benzeyen bir kumpas davasıdır. Balyoz ve Ergenekon’da sahte deliller veya kendilerinin ürettiği deliller üzerinden ordu tasfiye edildi. İnsanları aldılar, mahkûm ettiler, tutukladılar. Bir kısmı yaşamını yitirdi. Dönüp dediler ki “Burada bir kumpas var.” Aynı kumpası oradaki deneyimden yola çıkarak CHP üzerinden yapmak istiyorlar. CHP’yi susturmak istiyorlar. Ordu sustu, sesini çıkaramadı. “Nasıl olsa bir gün adalet tecelli eder” diye bekledi. Biz susmayacağız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa şeytanlara teslim olmayacağız.
Kimi beğenmiyorlarsa önce bir açıklama, sonra savcının harekete geçmesi, sonra iddianame, arkasından mahkeme kararı, sonra tutuklama. Gözdağı vermek istiyorlar. Hiçbir baskıya, hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğiz. Adaleti, hakkı ve hukuku sonuna kadar savunacağız. Zalimin karşısında diz çökmek gibi alışkanlığımız, örfümüz, adetimiz, inancımız da yoktur. Zalimin zulmüyle mücadele edeceğiz.
Özellikle Erdoğan’ın son dönemde yine beni hedef alıp ‘Ey Kılıçdaroğlu’ diye başlaması, tipik bir Kılıçdaroğlu hastalığının nüksettiği anlaşılıyor. İşin özü Ayhan Ogan’ın sözlerini unutturmak. CHP üzerinden bir operasyon başlatarak kendi tabanını tahkim etmek istiyor, buna izin vermeyeceğiz.
»Kumpası Erdoğan yönetiyor
Enis Bey, “50’ye yakın CHP milletvekiliyle görüştüm, hiç böyle bir şey söylemedim’ diyor. ‘Suç yok ki ortada itirafçı olayım” diyor. Ortada suç yok. Nedir bu? Erdoğan çıkıp “İçeriden bilgi aldım” diyor. Bu durum CHP’ye yönelik kumpasın Erdoğan tarafından yönetilmesidir. Bu kadar açık. Enis Bey’e benim talimat verdiğime dair dedikodular üretiyorlar. Kim söylüyor bunu Erdoğan’a. Niye belgesini koymuyorlar ortaya? 7 Haziran seçimleri öncesi Ekrem Dumanlı ile rutin basın ziyaretleri çerçevesinde görüşmemi bile tartışma konusu yaptılar. Oysa benden fazla AKP’liler ziyaret etti.
Ortada bir belge yok. Ama delile gerek yok ki. 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı diye boşuna mı diyoruz biz. Balyoz ve Ergenekon döneminde sahte delil üreterek yapıyorlardı, şimdi sahte delile gerek yok ki. Dosyanın içi boş, tutuklanan onlarca insan var, böyle bildiğimiz insanlar var. Hapishaneler dolu.
»Cumhurbaşkanı adaylığı
“Doğmamış çocuğa don biçilmez” diye güzel bir sözümüz var. 2019 seçimlerine çok var. Ama öteden beri savunduğum düşünce şudur: Demokratik parlamenter sistemi savunuyoruz. Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını savunuyoruz, o düşünceye inanan kişilerin seçime girmeleri ve kazanmaları en büyük arzumuzdur. İlke olarak cumhurbaşkanı adaylarının tarafsız olması, parlamenter demokratik sisteme saygı duyması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlaması, ettiği yeminin arkasında durması lazım. Partili cumhurbaşkanı olmaz. Biz bunu doğru bulmuyoruz ve aynı noktadayız.
»Anayasa değişmeli
Bu Anayasa’yı değiştirmeli, demokratik parlamenter sistemi güçlendireceğimiz, toplumsal uzlaşmayı sağlayacağız bir Anayasa yapmalıyız. 16 Nisan’da Türkiye’nin ortadan ikiye ayrıldığını, bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu ifade ettim. Toplumun en az yüzde 50’sinin benimsemediği bir Anayasa değişikliği huzur getirmez. Toplumun ortak bir Anayasa’ya, herkesin ‘Bu benim Anayasamdır’ diyebileceği hukuk normuna ihtiyacı var.
»Tek başımıza karar vermeyeceğiz
Bugünden geleceğe yönelik kesin şey söylemek mümkün değil. Şunu söyleyebilirim. Adayımız, kuvvetler ayrılığına inanacak, tarafsız olacak, demokratik, özgürlükçü parlamenter sistemi savunacak, buna uygun Anayasa’nın yapılması için mücadele edecek. Bu ilkeler etrafına toplum kimi arzu ediyor bakacağız. “Hayır” bileşenleri ne düşünüyor, diğer partiler ne diyor, bunlar da önemli. Tek başıma kalkıp da “şöyle olacak, böyle olacak” diye bir kolaycılığa kaçmam. Tek başına benim düşüncem önemli değil. Yüzde 50’nin üzerinde oy almanız gerektiğine göre oturacaksınız, konuşacaksın. Referandum Türkiye’nin önüne çok güzel bir sonuç koydu. Bu toplumun en az yüzde 50’si demokratik parlamenter sistemi istiyor. Bugün referandum yapılırsa ‘hayır’ çok daha fazla çıkacaktır. Çünkü o gün benim anlattıklarımın doğru olmadığına inanan bir kesim vardı. Bugün söylediklerimin tamamının doğru çıktığını herkes gördü.
»Seçime hazırız
Önümüzde üç seçim var. Dolayısıyla bu seçimlerin türüne göre bir yol haritası belirleyeceğiz. Asıl kritik olan cumhurbaşkanlığı seçimi. Benim gördüğüm kadarıyla her parti bir aday çıkaracak, öyle anlaşılıyor. Büyük bir olasılıkla ikinci tura kalacak, ikinci turda da adaylar yan yana gelecek, oturulacak konuşulacak. Beklentiler, adayların neyi vaat ettiği, demokratik parlamenter sisteme dönüş, herkesin üzerinde uzlaşılabileceği bir Anayasa ve buna benzer taleplerle çıkılacak ortaya. Referandumda olduğu gibi farklı bir yapı ortaya çıkacak.
Biz yarın seçim yapılacakmış gibi çalışıyoruz. Ben de çalışıyorum, arkadaşlarım da çalışıyor. Belediye başkanı arkadaşlarımız da çalışıyor. Herkes bir şeyler yapıyor.
»Uzlaşı arayacağız
Önce şu noktada uzlaşmak gerekiyor. Bir, olay bir sağ-sol meselesi değil, Türkiye meselesi. Toplumun geleceği, çocuklarımızın geleceği meselesidir. Olaya sağ-sol penceresinden bakarsanız hata yapmış olursunuz. Çağdaş uygarlığı yakalamak için ne gerekiyorsa demokratik parlamenter sistem, yargı bağımsızlığı, düşünceyi ifade özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, din, vicdan özgürlüğü, gibi temel konularda önce uzlaşacağız. Bu temel konularda uzlaşıyorsak hiçbir sorun yok. Öyle kısır, 19. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılı belirleyemezsiniz. Biz 21. yüzyıldayız artık. Özgürlükçü bir demokrasi istiyoruz, özgür bir Türkiye istiyoruz. Benim gibi düşünmeyen insanların da düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir Türkiye istiyoruz. AKP, bunu alıp sağ-sol ekseni üzerinden götürmek istiyor, muhafazakâr ve diğerleri üzerinden götürmek istiyor. Kimse, bu tuzağa düşmez.
Kendileri söyler, kendileri oynarlar. Nitekim referandumda kimse bu tuzağa düşmedi. Kimse de özel olarak sağ-sol ayrımı yapmadı. Demokrasi bileşenleri bir tarafta oldu, totaliter yapı isteyenler de bir tarafta oldu. “Evet” oyu verenlerin içinde demokrasi tutkunları da vardı ama sonucun böyle olduğunu bilmiyorlardı. Bugün referandum olsa ‘hayır’ oyları çok daha fazla çıkacaktır. Yüzde 60 çıkar, ki bugün Erdoğan’ın önündeki sonuçlarda da AKP’nin oyu yüzde 45 gözüküyor. Kan kaybettiklerini biliyorlar. Halka doğruları söylemediklerini biliyorlar.
»Erdoğan’dan rakiplerine hukuk dışı müdahale
Erdoğan, bugün başkanlık seçimi olsa gayet net biliyor, bahsettiğim niteliklere sahip bir cumhurbaşkanı adayı karşısında kaybedecektir. Bu nedenle 2019’a giderken kendisine rakip gördüğü kişilere karşı her türlü hukuk dışı yolu deneyecek. Gayet net söylüyorum, rakip gördüğü herkese, buna salt bana, salt Meral Hanım’a değil. Kimi önünde engel olarak görüyorsa, onun tasfiyesini isteyecektir, onu sağlamaya çalışacaktır. Ama bunda asla ve asla başarılı olamayacaktır.
»Adalete susamışların sesiyiz
Adalet Yürüyüşü ile hem kendi tarihimize hem dünya tarihine not düştük. Bize de gelen bazı araştırmalar gösteriyor ki toplumun yüzde 65’i bu yürüyüşe destek verdi. Adalete susamış bir toplumun sesi oluyorsunuz. Hayatı boyunca CHP’ye oy vermemiş ve haksız yere içeride olan gazeteciler var. Bunların hakkını da biz savunuyoruz. CHP’ye oy vermedi, bunları savunmayalım, diye bir düşünce yok. Bu, insanlığa, inancımıza, ahlaka aykırı. Adaleti sağlayacaksan sadece kendin için düşünmeyeceksin. Adalet herkes için, hepimiz için olmalı. Birisi haksızlığa uğradığı zaman ona topluca itiraz etmek zorundayız.
»Size ayrı, Focus’a ayrı konuşmam
Adalet Yürüyüşü boyunca 107 medya kuruluşuna açıklama yaptım. Açıklamaların hemen hemen tamamında Focus’a yaptığım açıklamaları yaptım. Bana diyorlar ki “Türkiye’de böyle konuşabilirsin, dışarıya böyle söyleme, oradan birisi gelirse yalan söyle.” Bir ülke bu hale düşer mi? Ben hiçbir zaman “Alman turistler Türkiye’ye gelmesin” demedim. Turistin başımızın üstünde yeri var, gelsin. Her yerde söylediğim bir şeyi yine söyledim. Türkiye’de kimsenin can ve mal güvenliği yoktur, TOBB’da söyledim, en çok alkışı da o sözlerden dolayı aldım. Parlamentoda ifade ettim.
Turistlerin benim söylemim dolayısıyla gelmediğini söylemek ise ayrı gariplik. Almanya Başbakanı ile diğer partilerle, sivil toplum ile medyasıyla kavgalısınız. Hollanda ile kavgalısınız. Geçen yıl turistler geldi de bu yıl ben konuştum diye mi gelmedi.
Ne söylememi istiyor hükümet, “Türkiye’de hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, can ve mal güvenliği var”, sivil darbe döneminde böyle bir açıklama yapmamı mı istiyor?
***
Kaybettiklerinin itirafı metal yorgunluğudur
Cumhurbaşkanlığı Adaylığı: “Doğmamış çocuğa don biçilmez” diye güzel bir sözümüz var. Ama öteden beri savunduğum düşünce şudur: Partili cumhurbaşkanı olmaz. Biz bunu doğru bulmuyoruz ve aynı noktadayız.
Uzlaşma arayacağız: Adayımız, kuvvetler ayrılığına inanacak, tarafsız olacak, demokratik, özgürlükçü parlamenter sistemi savunacak, buna uygun anayasanın yapılması için mücadele edecek. Bu ilkeler etrafına toplum kimi arzu ediyor bakacağız. Tek başına benim düşüncem önemli değil.
Metal Yorgunluğu: “Geriliyoruz ey ahali, geleceğimiz risk altında, kaybedebiliriz her an” haykırışı iki kelimeyle metal yorgunluğu olarak ifade ediliyor.