KONUK YAZAR: Necla Akgökçe
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü arifesinde, kadınlar, sol siyasi partiler, kadın meselesine yeni yeni uyanmanın mahmurluğunda gözünü ovuşturan sendikalar ve feministlerin bir kısmı, kadına yönelik şiddetin görünen biçimlerine kilitlenmişken; patriyarkal hükümet, erkek egemen yasa koyucuları, kadın istihdamının artırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla 2010 yılında yayımladığı genelgeyi değiştirip kadınlar aleyhine yeni bir genelge tasarısına imza atarak, kadına yönelik ekonomik ve bunun doğuracağı fiziksel temelli şiddetin yasalar aracılığıyla nasıl sürdürülebileceğinin “en nadide örneklerinden birini” sundular bize.
Kadın Kurtuluş Hareketi’nden Hülya Gülbahar dikkatimizi çekti, BirGün gazetesi manşet yaptı. 2010 genelgesinde yer alan, istihdamda fırsat eşitliğine yönelik maddeleri bu genelgede çıkarmışlar. Eşit işe eşit ücret (aslı eşdeğerde işe eşit ücrettir), kamu kurum ve kuruluşlarında fırsat eşitliğinin sağlanması ve bunun yapılıp yapılmadığının raporlarla denetlenmesi, yine kamu ve özel sektöre ait işyerlerine yapılan denetimlerde cinsiyet eşitliğine uyup uyulmadığının saptanarak işlem yapılması, kamu kurum ve kuruluşlarında işe giriş, eğitim ve terfilerde fırsat eşitliğine uygun davranılması; şiddet mağduru, eşi ölen kadınların yaşama katılımı için hazırlanan projelere öncelik verilmesi, toplumsal cinsiyet temelli istatistikler tutulması, özelde ve kamuda kreş ve gündüz bakım evleri kurulması, kurulup kurulmadığının denetlenmesi maddelerinin hiçbiri yeni genelge taslağı içinde yer almıyor… Şu anda kamuda ve özelde nispeten güvenceli ve kadrolu işlerde çalışan kadınlara “Madem böyle bir işiniz var, o zaman ceremesini çekin” denmek isteniyor adeta.
Arazi temizliği yapılmıştı
AKP hükümeti kadınlara esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatan torba yasaları, bu yasaların yönetmeliklerini 2015 ve 2016 yılları arasında büyük ölçüde çıkarmıştı. Kısmi zamanlı çalışma yani kadınlar için mini işler konusu, geçen yıl 6715 Sayılı “İş Kanunu İle Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve onun ardından yayımlanan yönetmelik ile resmen düzenlenmişti. Özel İstihdam Büroları Yasası ve yönetmeliği ile de kısmi zamanlı çalışmanın kimler aracılığıyla uygulamaya sokulacağı belirlendi. Yani ev işlerinde ve tarımda geçici, gezici işlerde çalışan kadınların, kısacası kadın işgücünün önemli bir bölümünün çalışma koşulları ve geleceği tümüyle sendikaların kölelik büroları dediği özel istihdam bürolarına terk edilmişti. Geçen haziran ayında o zamanki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu, esnek çalışma biçimlerinden biri olan uzaktan çalışma yönetmeliği tasarısını hazırlandıklarını söyleyerek kamuoyuna sunmuş, eylül-ekim gibi yönetmeliği çıkaracaklarını belirtmişti. Ev eksenli çalışan kadınlarla, kadın işsizliğinin en yüksek olduğu genç eğitimli ve uzaktan çalışmaya elverişli meslekleri olan kadınların istihdamını düzenleyecek olan bu tasarı henüz neticelendirilmedi. Biz buraya odaklanmışken başka yerden yumruğu indirdi, kendisi de kadın olan, sendika (!) kökenli Çalışma Bakanımız.
Toplum yararına çalışın bakiim
Şimdi de AKP hükümeti 2010 tarihli kendi genelgesini “güncelleme” gibi sevimli bir gerekçeyle iptal ederken, “halkın anlayacağı bir dille” yukarıda saydığım hukuksal metinlerin pratikte nasıl uygulanacağını göstererek sürece idari olarak son noktayı koyuyor. Genelge böyle bir şey çünkü. İdari emirlere karşı boyunun kıldan ince olduğu dönemlerden geçiyoruz. Bu genelge kadınlara artık tek istihdam biçimi olarak sunulan, kısmi süreli, güvencesiz, düzensiz çalışma biçimlerinin nasıl uygulanacağının genelgesidir. Aynı zamanda da kamu ve özelde nispeten düzenli güvenceli işlerde çalışan kadınların var olan haklarını tırpanlayıp ortadan kaldırarak onları bu alanlardan sürme operasyonudur. Nereye? Örneğin, üniversite bitirmiş, dil bilen, iş tecrübesi olan genç kadınları evden iş yürütebilecekleri bilişim sektörüne, okulu yeni bitirmiş olanları çırak ve stajyer olarak çeşitli işyerlerine, diğerlerini toplum yararına çalışma başlığı altında, temizlik, bahçe bakım vs belirli süreli sözleşmelerle 9 aylık 10 aylık çalışmaya.
Hürriyet’te bir haber çıktı geçtiğimiz günlerde; “İstihdam seferberliği: 58 bin kişi okullarda temizlik ve güvenlik işlerini yapmak için işe alınacak” diyordu. İşe alınacakların 47 bini temizlik işçisi, yani çoğunlukla kadınlar. Bu tür güvencesiz iş biçimleri vasıtasıyla dışarıya karşı kadın istihdam rakamlarını yukarı çekilebiliyorlarsa, her alanda kadınlar için fırsat eşitliğinden ziyade “ekonomik büyüme”yi kadın emeği sömürüsünü artırarak gerçekleştirmek derdinde olan hükümet, nitelikli işlerde çalışan kadınları niye düşünsün ki?
Sendikalar günaydın
Tekrar olacak ama işsizliğin hüküm sürdüğü, genç işsizliğinin tavan yaptığı bir ekonomide, patriyarkanın ideolojik aygıtları ve söylemi de kullanılarak (evde hem çocuk bakıp hem çalışabilirsiniz, iş ve aile yaşamı daha esnek çalışma biçimleri ile uyumlulaştırılabilir vs vs) kadınlar için uygun gördükleri istihdam rejimini iyice kurumsallaştırıyorlar.
Bu, kadınları düzenli işlerden sürme operasyonu ise -ki öyle görünüyor- düşük ücretli, güvencesiz, esnek, kısmi zamanlı, uzaktan çalışmaya, taşeron çalışmaya uygun işlerin yoğunlaştığı sektörlerde örgütlü sendikalara çok iş düşüyor. Sendikaların gerçek kadın talepleri üzerinden kadın politikaları üretmelerinin, kadınların da eşit üyeler olduklarını göstermelerinin zamanı artık. Kadın örgütleri genelgeye karşı bir hat oluştururken, sendikaların kulağının üzerine yatmamaları şart. Bakalım hangi sendika işe uyanacak…