Trump yönetiminin en azılı isimleri yaptırımların İran yönetiminin davranışlarını değiştirme amaçlı olduğunu ısrarla tekrar etseler de, aslında gerçek amaçları rejimi değiştirmek, ya da çökmesini sağlamak
DEREK DAVISON
İran ile nükleer anlaşmayı iptal etme kararını takiben, Donald Trump geçtiğimiz pazartesi günü imzaladığı kararname ile İran’a yönelik yaptırımları bir kez daha yürürlüğe koydu. Ticaret yasakları arasında şunlar var:
İran hükümetinin Amerikan banknotları alması, İran’ın altın ve diğer değerli metalleri alım-satımı; endüstriyel alanda kullanılan grafit, alüminyum, metal, kömür ve yazılımlar; İran riyaliyle ile yürütülen ticari faaliyetler; İran’ın borç ihracı ile ilgili faaliyetler. “İran’ın otomotiv sektörü” ile ilintili faaliyetler de yasaklanmış bulunuyor.
5 Kasım tarihinde bazı eski yaptırımlar da tekrar yürürlüğe girecek. Bunlar İran’ın gemicilik ve enerji sektörlerinin yanı sıra İran merkez bankası ile iş yapan yabancı finans kuruluşlarını da kapsıyor. Bunlar da yürürlüğe girdiğinde Trump yönetimi, İran’dan petrol alınmaması yönünde tüm dünyaya talepte bulunacak.
Sonrasında ne olacağı ise yaptırımların etkilerinin ne kadar güçlü hissedileceğine bağlı. Fakat İran’ın hâlihazırda zor günler geçiren ekonomisine kaçınılmaz etkileri olacaktır.
İran’ı kaldıraç olarak kullanıyor olabilir
Avrupa Birliği’nden liderler İran ile iş yapan Avrupalı firmaları ABD’nin “ikincil yaptırımlarından” korumak için büyük çaba sarf ettiler. Ancak firmalar, İran’daki ticari çıkarlarını korumak için ABD ile ters düşmeyi göze almayacaklardır.
İran petrolünü kullanan birçok Asyalı ülke, ABD’nin taleplerini karşılamak için petrol ithalatını kısmaya razı olduklarını ifade ettiler. Çin ise İran’dan petrol alımını kasım ayından sonra da sürdüreceğini söyledi. Ancak Pekin yönetimi, Washington ile süregelen ticaret savaşında İran’ı kaldıraç olarak kullanıyor olabilir.
Trump yönetimi zaman zaman amacının yalnızca İranlı liderleri cezalandırmak olduğunu söylese de İran ekonomisine yönelik yaptırımların İran vatandaşlarını etkileyeceği inkâr edilemez.
Yaptırımların yeniden yürürlüğe girme tehdidi bile riyal-dolar paritesini 100,000 seviyesinin altına indirdi ve İran merkez bankası para biriminin değerini koruma çabalarına son verdiğini Pazartesi günü ilan etti.
Para birimi değerini yitirirken, İranlılar temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacak. ABD’nin “İran halkının yanında” olduğu yönündeki demeçleri ise boş laflardan ibaret… Trump yönetiminin kendi açıklamalarını esas alacak olursak, yeni yaptırımlarla amaçlanan İran yeni “nükleer artı” anlaşması için müzakereler yapmaya mecbur bırakmak. Söylenenlere göre bu “farazi” anlaşma, İran’ın nükleer faaliyetlerine eskisinden daha güçlü kısıtlamalar getirecek ve İran’ın füze programı ve jeopolitik faaliyetleri gibi bazı diğer konulara dair maddeler içerecek.
Savaşa giden yol
Trump yönetiminin en azılı isimleri yaptırımların İran yönetiminin davranışlarını değiştirmeyi amaçlandığını ısrarla tekrar etseler de, aslında gerçek amaçları rejimi değiştirmek, ya da çökmesini sağlamak. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun İran’da seyrekte olsa uzun süredir devam eden protestolardan kıvançla söz etmesini başka nasıl açıklayabiliriz?
Protestolar İran ekonomisi çöktükçe yaygınlaşırsa, İslam Cumhuriyeti’nin sonunu getirebilir. Eğer rejim çökerse, yerine batı yanlısı liberal bir demokrasi gelme ihtimali zayıf. Bu tip bir senaryoda Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Trump’ın sırdaşı Rudy Giuliani iktidarı Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) devralmasını isteyecektir. Neticede HMÖ’den para almaya başladıklarından beri gruba hayranlık duyuyorlar.
Bazı İranlı gurbetçiler Pehlevi Hanedanı’nın yeniden kurulmasından yanalar. Fakat bu iki görüşün İran içinde herhangi bir alıcısı olup olmadığı mechul. Bu gruplardan birini iktidara yerleştirmek amacıyla ABD istilası yapılmazsa (ki niyet bu olabilir) bu iki gruptan birinin yeni İran’a liderlik etmesi zor görünüyor.
Bunun yerine Devrim Muhafızları’ndan bazı öğeler çöküşün yarattığı kaos ortamında askeri diktatörlük kurabilir. Bu tip askeri, otoriter bir devlet kitle imha silahları geliştirmekte yasal ya da sakıncalar görmeyecektir. Ayrıca, Kuzey Kore’nin yaptığı gibi, ABD tehdidini savuşturmanın tek yolunun nükleer silahlar geliştirmek olduğu kanısına da varabilir. Diğer bir deyişle, İslam Cumhuriyeti’nin çöküşü, ABD’nin “İran’ın nükleer amaçları” kaygılarına meşruiyet kazandırabilir.
Bu da Trump yönetiminin amacının ta kendisi olabilir. Pentagon’daki liderler İran’la savaşmak istemese de, Bolton’ın istediğine şüphe yok ve Trump’ı Beyaz Saray’da her gün görüyor.
Zaman zaman ılımlı liderler seçen, nükleer silahların İslam’a aykırı olduğunu düşünen dini liderlere sahip İslam Cumhuriyeti’nin kavram karmaşası, Bolton gibilerine istekileri savaş gerekçelerini sunmuyor. Ancak askeri rejimin iktidarı devralması aradıkları bahaneyi altın tepside sunabilir.
Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab – bit.ly/2vCSLET