Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yılında soykırımda yaşamını yitirenleri anan Cumartesi Anneleri, ‘İnkar, en kapsamlı insan hak ihlalidir. İnkar, suçun devamıdır. İnkara son verin’ dedi ve devleti tarihindeki soykırım ve katliam gerçeklerini kabul etmeye çağırdı.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 526’ncı haftasında da Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankart açan Cumartesi Anneleri, ellerinde gözaltında kaybedilen yakınlarının ve 1915’te katledilen Ermeni aydınlarının fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı.
1915 Ermeni Soykırımı’nda katledilenlerin anıldığı eylemde ilk olarak 21 Kasım 1980’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren söz aldı. Ülkeyi yönetenlerin tarih buyunca halklara zulüm ettiğini belirten Eren, 1915 yılında Ermenilerin katledilmesinin bunun ilk örneği olduğunu söyledi. 1915’in tarihe kara bir leke olarak geçtiğinin altını çizen Eren, “Devlet, yüz yıldır kavram kargaşası yaratarak bu soykırımın üstünü örtmeye çalışıyor” dedi.
Eren’in ardından söz alan 12 Eylül 1994 tarihinde gözaltına alınarak kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin de Türkiye’de muhalif olan Kürtlerin, Ermenilerin, sosyalistlerin payına her zaman katliamların düştüğünü belirterek, “Bu muhalif kesimlerinin hepsinin sorunu ve acıları aynı. Onun için bizim acılarımızı ortaklaştırarak mücadele etmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde dertlerimize çare bulabiliriz” dedi.
12 Nisan 1982’de kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ise Türkiye’yi “mezarsız bir ülke” olarak tanımlayarak, “Ermeni katliamını nenem bize anlattığında sadece bir hikaye gibi geliyordu. Oysa büyüdüğümüzde bu gerçeklik ile yüz yüze kaldık” diye konuştu. 1915’te yapılan soykırıma sessiz kalındığı için bugün hala kayıpların yaşadığını vurgulayan Yedigöl, “Yapılan katliamlara sessiz kalmak, katliama ortak olmak demektir. Sizin de yakınlarınız kaybedilmeden sesinizi yükseltin” çağrısında bulundu.
Ardından söz alan 1915’te katledilen Ermeni aydınlarından Tutyan Avakiyan’ın torunu Aylin Avakiyin da yine dedesinin askere alındıktan sonra bir daha geri getirilmediğini belirterek, “Dedem ilk önce bedensel sonra hafızlarda kaybedildi. Kimse bana dedemin hikayesini anlatmadı. İlk isminin ya da gerçek isminin ne olduğunu bile bilmiyorum” ifadelerini kullandı.
Yapılan konuşmaların ardından haftanın basın açıklamasını ise Sebla Saycan yaptı.
24 Nisan 1915 yılında İttihat ve Terakki Hükümeti’nin İç İşleri Bakanı Talat Bey’in emri ile İstanbul’da 250 Ermeni aydınının evlerinden gözaltına alındığını hatırlatan Saycan, “Önce Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ne götürdüler. Sonra özel bir tren ile Ankara’ya gönderilerek, oradan da 158 kişilik gurup Çankırı’ya, 92 kişilik bir gurup da Ayaş’a sevk edildi. Bunlardan 174’ü jandarma ve polis tarafından ıssız bir vadiye götürülerek katledildi. Açıkta bırakılan bedenleri, doğanın yok edilmesi ile baş başa bırakılarak, bir mezar taşını bile çok gördüler” dedi.
Hiçbir insanlık suçunun geçmişte kalmayacağının altını çizen Saycan, “İnkar edilen, yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan her suç, bir sonraki suça yataklık ederek sistematikleşir. Derin devlet geleneğinin ve şiddetinin devam etmesini sağlar” dedi. Bu haftaki oturma eylemi Saycan’ın iktidara seslendiği şu sözlerle seslendi: “İnkar, en kapsamlı insan hak ihlalidir. İnkar, suçun devamıdır. İnkara son verin! Bu ülkede işlenen bütün insanlık suçları ve soykırım suçlarını kabul edin.” (DİHA)