Firavunlar azgınlaştıkça azgınlaşıyor. Mazlumların ittifakı giderek daha yakıcı bir hal alıyor. Asalak, tembel ve kindâr Suud ailesi, 40 yılda 90 ülkeye 115 milyar dolar para akıttı. Her gün yüzlerce radyo ve televizyondan, vahabi-selefi mezhebin; kafa kesmeyi, cariye edinmeyi mübah sayan yobaz-gerici dünya görüşü zerk edildi, ediliyor. Öte yandan farklı inançların ve etnisitelerin birlikte yaşama hakkını korumasını isteyen dinamik güçler, Cumhuriyetin reformize ve revize edilmesine bir zorunluluk gözüyle bakıyorlar ama bu zalimler, ülkemizi kendilerininkine benzetmek için her türlü dalavareyi çeviriyorlar. Toplumlarımız; birbirine ve kendine açık toplumlar olmaktan çıkarılarak, içine kapanan, sorgulamayan, tartışmayan ve tek kanala mahkûm olan yobaz toplumların rotasına sokuluyor. Örneğin en son Diyanet, nişanlıların el ele tutuşmasını dahi istemediğini belirtti. İmam Hatiplerde okuyan 1 milyon cocuk, bu firavunların kirli savaş ağına düşürülme tehlikesi taşıyor.
Döktükleri nifaklarla kan döken, ruh hastası Suudiler ve Körfez çetesi (*) Türkiye’yi İran’a karşı kışkırtmaya devam ediyor. Tıpkı bir zamanlar Saddam’ı İran’a karşı kışkırttıkları gibi.
Suudiler, tarihleri boyunca İslam’ın en büyük düşmanı olageldiler. Uyduruk hadislerle Kur’an’ı tahrif ettiler. Taliban’dan, El-Kaide’ye, İŞİD’den El-Nusra’ya kadar bütün terör örgütlerini desteklediler. Bu zalimler, uydurma Sünni-Selefi bir ittifak peşine düşüp, Ehli Beyt sevdalılarını düşman ilan ettiler. İran’ın bölgedeki yükselişini engellemek için İsrail ve ABD ile olan ittifaklarını güçlendirdiler.
Hâlbuki ülkemizde sadece Sünniler yaşamıyor. Caferiler, Aleviler, Nuseyriler, Süryaniler ve Hristiyanlar da yaşıyor ve bu nüfus 20 milyona yakındır.
Bizim örnek almamız istenen Suud vahşeti ve zorba yobazlığı, ülkemizdeki farklı inançların ve halkların iç barışını korumaya hizmet edebilir mi?
Ülkemizde başlatılmak istenen iç savaşa karşı çıkmamız için, her gün ve her saat kışkırtılan, dış düşman yaratma yanılgılarını aşmamız gerekir.
Anadolu ve Mezapotamya halklarının birliği ve savaşa karşı ortak duruşu, Suudilerin ve körfez çetesinin kasalarına akacak Kirli Paraya Hayır! demelidir.
“Kapitalist Modernite” sürekli devam eden krizlerle tıkanmıştır. Küresel Oligarşi, krizin faturasını mazlum halklara ödetmek için, sürekli savaşlar çıkartmayı tek çözüm olarak görmekte ve göstermektedir. Bölgemizdeki kutuplaşmalarda Türkiye; Sünni-İsrail cephesinde konum almaya zorlanmakta ve bölgede, kirli iç savaş naraları atılmaktadır.
Mezapotamya ve Anadolu halklarının, zenginlerin kasasını dolduran bu kirli savaşlarda bir taraf olmaları, kendi aralarındaki özgürlükçü, barışçıl, ortak yaşam umutlarını yok edecektir. Umut mazlumların birlik ve beraberliğindedir. Saldırgan şiddeti yücelten ve haklı gösteren, sadece bozguncu zalimlerdir. Halkların ve inançların barışı, zalimlerin kirli provokasyonlarını mutlaka bozacaktır.
Aydın Mutlu Dinçoğul
_________________
(*) Körfez çetesi: Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Küveyt’tir.