“Ehl-i Beyt”, Hz. Peygamberin ev halkını kasteden ünlü bir kavramdır. Ehl-i Beyt konusu İslam tarihi boyunca en çok tartışılan konulardan birisi olmuştur.
Konuyu iki başlık altında incelemek mümkündür:
- Örnek bir aileye gerek var mıdır?
- Allah örnek bir ailenin olmasını murat etmiş midir?
Birinci sorunun cevabını akla dayanarak, ikinci sorunun cevabını ise nakle dayanarak vermek gerekecektir.
Örnek bir ailenin faydalarını inkâr etmek mümkün değildir. Tarih, bazı ailelerin faaliyetlerini, ailenin tecrübesini tevarüs eden fertleriyle devam ettirdiklerine şahitlik eder. (Olumsuz örnek: Rothschild ve Rockefeller hanedanlığı) “Yeryüzünü ıslah etme” çabasının da bir ailenin örnekliğinde ve önderliğinde yürütülmesine şaşmamak gerekir.
Mesleki yeteneklerin genetik mirasla ilgisi inkâr edilemez. Keza mesleki başarının aile gelenekleri ile olan ilgisini de kabul etmek icap eder. Kültürümüzde bu durum “Ocak” ve “El alma” kavramlarıyla ifade edilir.
Liderlik ve örneklik, sorumluluk gerektiren ağır bir görevdir. Hz. İbrahim, zürriyeti için bu misyona gönüllü olmuş, Allah da talebine muvafakat etmiştir.(Bkz: Bakara :124) Gerçektende Hz. İbrahim’den sonra gönderilen peygamberler, hep onun zürriyetinden olmuştur. İmran ailesi, İsrail oğullarının peygamber ocağıdır. Zekeriya (a.s.) ve Yahya (a.s) katledilip, Hz. İsa da ortadan kaldırılmak istenince bu ocak bir bakıma işlevsiz hale gelmiştir. Allah bunun üzerine önderlik(imamet) misyonunu İbrahim ailesinin diğer koluna, Hz. İsmail’in zürriyetine tevdi etmiştir.
Hz. Muhammed son peygamberdir. Peygamberin yaşayan bir oğlunun olmaması da onun son peygamber olduğuna işaret sayılabilir. Peygamberlik bitmiştir; ancak liderlik(İmamet) misyonunun bitmemesi gerekir.
Ali (R.a)hükümetinin adaletine, Fatıma evladının da Emevi zulmü karşısındaki duruşlarının asaletine inanıyorsak bahse konu misyonun kimler tarafından ve nasıl yerine getirildiğini de teslim etmemiz gerekir.
Diğer yandan; namazlarda İbrahim ailesine ve Muhammed ailesine salavat getirmek, bu ailelerden mevcut bir karşılığın bulunmasıyla anlam kazanır. Aksi takdirde bu dua ölü bir metnin ötesine geçemez.
Bir başka açıdan bakılacak olursa, İster peygamberin hatırasına duyulan saygıdan olsun isterse halkın beklentilerine cevap vermelerinden dolayı, Seyyid ve Şeriflerin toplumda büyük bir saygı gördükleri de malumdur. Bunun bir sonucu olarak Osmanlının Nakîbü’l eşrâf, politikalarına bakmak yerinde olur.
Kuşkusuz bunlara bakıp“Örneklik ve liderlik belli bir aileye tahsis edilmiştir” katı yorumuna savrulmak doğru olmadığı gibi gerçekçi de olmaz.
Allah, “örnek bir aile olmasını istemiş midir?” sorusuna gelince; bu arzu Kitap’ta açıkça ifade edilmiştir:(Ahzab:32-33) Ancak siyasi çekişmeler konunun sağlıklı bir şekilde ele alınmasını neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Kimi, Âl-i Muhammed’i neredeyse yok sayarken kimi de ilgili ilgisiz delillerle konunun inandırıcılığına halel getirmiştir.
Diğer yandan uzun yıllar süren Emevi iktidarlarının Ehli beyt hakkında Hz. Peygamberin işaretlerini silmek yahut çarpıtmak isteyebileceğini de akıldan çıkarmamak gerekir.( Sakaleyn hadisinin: “Size iki emanet bırakıyorum…” farklı rivayetlerine bakınız.)
Âl-i Muhammed ile aslında ‘Tüm Müslümanların’ kastedildiği görüşüne gelince; kanaatimce bu tevil inandırıcılıktan uzaktır. Zira maksat şayet Müslümanlar/müminler olsaydı aynı kelimelerin kullanılması hiç de zor olmazdı.
Ehl-i Beyt mensupları bütün mesailerini ahlaki ve siyasi önderliğe ayıracaklardır. Nasıl ki bir bilim adamının geçim derdiyle uğraşması doğru değilse, ahlaki ve siyasi açıdan örnek bir ailenin de geçim derdiyle uğraşmaması gerekir. Nitekim Haşr suresinin 7. Ayeti(…akrabalarına…) bu maksada matuf bir tedbir gibi görünmektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; Hz İbrahim’in zürriyeti için gönüllü olduğu imamet sadece resmi temsil sayesinde gerçekleşen bir görev değildir. Belki, Nemrut karşısında İbrahim gibi, Firavun karşısında Musa gibi görev yapmaktır.
Mekke oligarşisine karşı Muhammed gibi, Şaha karşı İmam gibi olmaktır.
Terör devletine karşı dik durmaktır. Bir lahza değil, Hasan gibi bir ömür boyu dik durmaktır.