Türkiye’de son dönemlerde kadın sorunlarını psikolojik ve sosyolojik olarak ele alan, kısmende olsa toplumsal yaralarımızı anlatmaya çalışan, düşünüp sorgulayıp ön yargılarımızı bir kenara bırakma gereğini hatırlatan bir dizi Avlu…
Oyuncu kadrosundan ziyade her bireyin düştüğü çaresizliği anlatan Avlu dizisi, kendi kuyusundan Yusuf misali çıkmaya çalışan her bir kadının içsel travmalarını tekrar tekrar gözler önüne seriyor.
Çünkü bütün kadınlar yaralıdır!
Son zamanlarda Türkiye’de de görmezden gelinen, asimile edilen, çözüm arayışlarına bile girilmeyen gerçeklerden birisi de maalesef kadın cinayetleri, kadına şiddet, taciz ve tecavüz vakalarıdır.
Özellikle de taciz ve tecavüze uğrayan kız çocukları, diri diri toprağa gömülen, umutları, hayalleri, yarınları hiçe sayılan ve ardından sadece bakakaldığımız kız çocukları..
Okula gönderiyorsun öğretmen taciz ediyor, işe gidiyor patron tarafından taciz ediliyor, toplu taşıma aracına biniyor bir bakıyor ki bir el dokunuyor vücuduna, yolda yürüyor laf atılıyor aksam okuldan eve gelirken minibüs şoförü ormanlığa atıyor!
Yetmiyor!
Kendinden 20 yaş büyük bir adamla zorla
evlendiriliyor, diretiyor direnince alnına kör bir kursun yiyiyor!
Tamam diyor evleneyim, hooop bu kezde adam rahat durmuyor, cinsel fantezi uğruna evliliği de zehir ediyor!
Boşanayım da kurtulayım derken yine kör bir kursun yiyiyor!
Geride 3 öksüz baş bırakırken, biri kız çocuğuysa eğer o kızında geleceği pek parlak olmuyor maalesef!
“Baba” denilen cani, “annene ne kadar benzemeye başladın ”diyerek başlıyor kızı taciz etmeye!
Bitmiyor, bitmiyor, bitmiyor!
Sormazlar mı adama suçlu kim diye?
Neye göre suç işliyorlar, kime göre yargılanıyorlar?
Erk zihniyetin hiç mi suçu yok?
Bize dayatılan, öğretilen “namus” kavramı niçin sadece kadına dayatılıyor?
Bizler her şeyden evvel kız çocuklarımıza korkusuz olmayı öğretmeliyiz, bir erkek gibi savaşçı olmayı, şartlar ne olursa olsun güçlü durmayı, yeri geldiğinde erkekleri ve o erk zihniyetlerini ezip geçmeyi öğretmeliyiz.
O erk zihniyetin bizi bir beden olarak değil bir ruh olarak görmelerini sağlamalıyız!
Sadece organlarına güvenmemeleri gerektiğini göstermeliyiz!
Yara almamaları için, travmaya sebebiyet verecek her türlü olaydan sakına bilmeleri için!
Gazetelerin 3.sayfalarinda ve hafızalarımızda kalmamalı o boynu bükükler.
Hepimiz bir şeyler yapabiliriz.
Ve kız çocuklarımızı namus iki bacak arasındadır zihniyetiyle değil, erk zihniyetle mücadele edebilecek konumda ve durumda şahsiyetli bir kadın olarak yetiştirmeliyiz.
Bir düşte kadınlar için, hiçbir kadın dış kapının dış avlusu değildir…
Sosyolog Bahar Çakmak