ABD Başkanı Trump’ın, 19 Aralık’ta, “Suriye’de uzun süredir savaşıyoruz. Ve IŞİD’i yendik… artık askerlerimizin geri dönme zamanı geldi” demesinden beri ABD’nin Suriye’den askerlerini çekmesi medya ve siyasetin birinci konusu haline geldi.
Geçen süre gösterdi ki, Trump bu kararını ulusal güvenlik başdanışmanı, savunma bakanı ve dışişleri bakanı gibi en yakınlarına bile danışmadan, Trump’çı bir tarzda almış.
Nitekim Savunma Bakanı Jim Mattis, istifa etti. Ki, başka üst düzey istifalar olabileceği de gelen haberler arasında.
Suriye’den çekilme tartışılırken, Trump’ın Afganistan’daki 15 bin dolayındaki ABD askerinden yarısını çekeceği belirtiliyor.
ABD BÖLGEDEN ÇEKİLMİYOR, POZİSYONUNU DEĞİŞTİRİYOR
Tartışmalara bakıldığında, ABD’nin Suriye’deki 2 bin askerini geri çekmesi, ABD’nin Suriye’den çekilmesi, yani “Suriye krizi”nin çözümünde taraf olmaktan çıkması anlamına gelmiyor. Dahası bu çekilme, ABD’nin Suriye’ye askeri olarak müdahale etmekten geri duracağı anlamına da gelmiyor. Tersine ABD bugüne kadar da Suriye’deki operasyonlarını, Suriye dışındaki üslerinden yaptı.
Bu yüzden de bugün yapılacak denilen, ABD’nin Suriye’de SDG’ye danışmanlık ve eğitim veren askeri gücünü geri çekmesidir.
Ki, bu konuda Trump, çeşitli vesilelerle yaptığı açıklamalarda “Bu bölgeye milyarlarca dolar harcadıklarını ama bir şey kazanamadıklarını” belirtiyor, bu bölgedeki askeri görevler ve mali harcamaları bölgedeki müttefiklerine yıkmak istiyordu. Bunun için Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini zorluyordu.
Trump’ın kararını da bu kapsamda görmek gerçeğe en yakın değerlendirme olur.
Rojava peşmergelerinin Suriye’nin kuzeyine (Rojava’ya) getirilmesini, Türkiye’ye F-35’lerin verilmesine yönelik engellerin kaldırıldığının duyurulmasını, Türkiye’ye Patriot satışı yasağının kaldırılmasını da ABD’nin bölgedeki askeri “görevlerini” müttefiklerine devretmek için ortam oluşturmasının adımı olarak görmek doğru olur.
SAHADAKİ İLİŞKİLERDE YENİ BİR DURUM
Trump’ın “asker çekme” kararıyla ABD, Suriye krizi konusunda müdahalesizlik mevzisine çekilmemiş, sadece müdahaledeki pozisyonunu değiştirmiştir. Ama bu, Suriye sahasında bulunan güçler ve onların aralarındaki ilişkilerde bir değişiklik olmayacağı anlamına gelmez. Tersine bu gelişmenin Suriye krizine sahada müdahil olan güçler açısından yeni sorunlar ve “yükümlülükler” getirdiği de tartışılamazdır.
Çünkü ABD’nin askerlerini çekmesiyle, Suriye’nin üçte birine yakın bir bölümünü kontrol eden SDG ve onun ana gücünü oluşturan Kürt güçleriyle rejim, Rusya ve İran artık daha açıkça ve ABD varlığını bahane edemeden davranmak durumundadır.
SDG ve Kürt güçleri ise, kimi askeri imkanlar bakımından yeni zorluklarla karşılaşacak olsalar da “ABD’nin iş birlikçisi” damgasından ve ABD’nin kendilerini sınırlamasından da kurtulmuş olarak hem rejim, hem Rusya ve İran, hatta Türkiye ile ilişkilerinde daha geniş bir manevra alanı kazanmış olacaktır.
‘FIRAT’IN DOĞUSU’NA OPERASYONUN ZORLUĞU ARTMIŞTIR
Erdoğan’ın “Birkaç gün içinde Fırat’ın doğusuna yönelik askeri operasyon başlatılacak” açıklamasının üstünden 10 gün geçmesine karşın, bu konuda bir adım atılmaması (Trump’ın asker çekme kararını Erdoğan’a önceden bildirdiği de açıklandı), Türkiye’nin de ABD’nin askerlerini çekmesiyle “ezberinin bozulduğu”nu göstermektedir.
Çünkü böylece;
“Fırat’ın doğusu”na operasyonun muhatabı ABD olmaktan çıkmış, Rusya-İran-Suriye haline gelmiştir.Türkiye’nin “Fırat’ın doğusu” denilen SDG’nin kontrolündeki bölgeye “ABD ile anlaşmalı bir sınırlı operasyon” ihtimali hayli zorlaştırmıştır. Bu da Suriye rejimi ile savaşı göze almak, Rusya ve İran’la “Müttefik olmayı berhava etmek” anlamına gelecektir. Bu da Türkiye’nin Suriye batağında daha derinlere kulaç atmasını hızlandıracaktır.Putin, Trump’ın Suriye’den askerini çekme kararını, “ABD’nin çekilme kararı yerinde. Zaten ABD’nin askerleri Suriye’de meşru olarak bulunmuyordu.” Diye yorumlarken doğrudan hedefi ABD, dolaylı hedefi de Türkiye idi. Daha önce de İran, Suriye ve Rusya, Türkiye’nin askerlerinin Suriye’de bulunmasının meşru olmadığını öne sürmüştü. Şimdi bu sorunun, ABD’nin sahadan çekilmesiyle yeniden gündeme gelebileceği görülüyor.Suriye-Rusya-İran tarafının hemen olmasa da “Fırat Kalkanı”, “Zeytin Dalı” ve “İdlib” konularını da yeniden gündeme getirmeleri artık daha kolaylaşmıştır. Çünkü Türkiye’nin Suriye topraklarında asker bulundurmasının en önemli (uluslararası bakımdan) bahanesi ortadan kalkmıştır.
“Havuz medyası” ve AKP propagandası ABD’nin bölgedeki askerlerini çekmesini kendi başarıları olarak gösteriyor. Ama, gerçek, bu propagandanın pek de doğru olmadığını gösteriyor.
Eğer “Fırat’ın doğusu”na yönelik operasyonda ısrar edilirse, bütün bu olumsuzlukların gündeme gelmesinin beklenenden daha hızlı olacağını da göreceğiz.
(Daha sonra konuşan Erdoğan, ABD’nin Suriye’den çekilme kararına dair ‘Son gelişmeler, bizi Fırat’ın doğusuna operasyon konusunda bir müddet daha beklemeye itti’ dedi.)