Türkiye, binlerce faili ‘meçhul’ cinayeti ifşa etmemiş bir ülke… Binlerce faili ‘meçhul’ün olduğu bir ülkede adalet ve vicdan olur mu? Olmaz, olmuyor.
Adalet ve vicdanın olmadığı bir ülkede barış ve refah olur mu? Olmaz, olmuyor. Gözaltında kayıp vakası Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında da vardı.
Osmanlı’da başlayan gözaltında kaybedilme mirası yeni Türkiye’ye de utanç bir miras olarak kaldı. Gözaltında kayıplar 1980’lerde de devam etti! Gözaltında kayıplar 1990’lı yıllarda ise devletin sistematik bir uygulaması haline geldi. Bu yıllarda binlerce faili meçhul cinayetler işlendi. “Faili meçhul” binlerce cinayet ‘devlet öldürmez, öldürtmez’ tezinin iflasıdır. Büyük çabalar neticesinde İlk kez 2003 yılında Diyarbakır’da kazılar yapıldı. Devlet tarafından ‘kaybedilen’ yüzlerce ceset bulundu… Yüzlercesi hala kayıp…
Binlerce Faili Meçhul(!)
Fail kendini açığa vurur mu? Vurmaz, vurmuyor. Failler ellerini kollarını sallayarak aramızda dolanırken, kaybedilenlerin yakınları, dostları ve insan hakları savunucuları yıllardır adalet için, kayıplarının akıbetini öğrenmek için mücadele ediyorlar.
Kayıp yakınları ilk buluştuklarında takvim yaprakları 27 Mayıs 1995’i gösteriyordu;İstanbul/Galatasaray Meydanına çocuklarının, kardeşlerinin soluk vesikalık fotoğrafları ile gelmişlerdi. Sayıları azdı yine de her Cumartesi günü saat 12:00’yi gösterdiğinde orada oturdular. Polisin saldırılarına maruz kaldılar; coplandılar, ellerine kelepçe vurdular, hakaret ettiler…
Devletin baskısı ve toplumun duyarsızlığı nedeni ile 13 Mart 1999 tarihinde yorgun düşüp eylemlerine bir süre ara verdiler. Tam 10 yıl sonra -2009 tarihinde- yine bir cumartesi günü saatin yelkovanı 12:00’yi gösterdiğinde yeniden buluştular. İnadına o günden bu yana her Cumartesi günü yılmadan Galatasaray Meydanı’nda buluşuyorlar.
Yarın 700’üncü kez saat 12:00’yi gösterdiğinde yine Galatasaray Meydanı’nda yine ellerinde soluk vesikalık fotoğraflar ile “Failler belli, kayıplar nerede” diyecekler!
Devlet yine yanıt vermeyecek. Çünkü fail halen faal ve idare onlarda!
Aram Yayınları’ndan 2011 yılında çıkan Saadet Yıldız’ın “Ölü mü Denir Şimdi Onlara” isimli kitabında “sevdikleri mezardır kadınların” anlattıkları halen hafızamda:
”Dilber Şimşek: Bahri’ye beyaz bir kazak hediye etmiştim. Onu son kez o kazakla gördüm. On bir yıl sonra kemiklerini bulduğumda kazak sararmıştı…
Bedia Fındık: Jandarma ve emniyet, eşimden yılbaşı için hindi istemişti. Eşimle kaynım, emniyete gittikten sonra sır oldu. Devlet, kendisine hediye götüreni niye öldürür ki diye düşünüyorum…
Bedia Şen: Çığlıklarımız helikopterin tozu dumanı içinde yok olup gitti…
Derman Boztaş: Kapının eşiğinde annesinin, çocuklarımızın gözlerinin önünde vurdular eşimi…
Diva Deniz: Küçük çocuğum babasının mezarını sorunca, kendisine gelişigüzel bir mezar gösteriyorum. Bazen başını alıp o mezara gidiyor…
Enzile Özdemir: Ağaçların altında, arazide, her yerde ceset arıyorduk. Nereden bir ceset çıksa, oraya koşuyorduk…
Gülten Akpolat: Eşim toprağın altında, biz üstünde çürüdük…
Hanım Tosun: Gördüğüm en son şey Fehmi’nin arabadan sarkan ayaklarıydı…
Hasibe Yıldırım: Kıyafetlerini kaldırmadım, çorapları bile bıraktığı yerde. Bazen yalnız kaldığımda kıyafetlerine bakıp ağlıyorum…
Pervin Buldan: Kızım babasının öldüğü gün doğdu. Zelal’in doğum gününü hep sonraki günlerde kutladım…
Ülkü Ekinci: Onu yemeğe beklediğim o son gün tarhana çorbası yapmıştım. Tam on altı yıldır bir daha tarhana çorbası yapmadım…
Kayıpların sesleri yakınlarının ve dostlarının sesinde yarın yine saat 12’de yine Galatasaray Meydanı’nda 700’üncü kere buluşacak!
Berfo Ana o meydanda yaşlandı ve öldü, yarın onun sesi de o meydanda olacak. Yıllarca aradığı Süleyman onun hafızasında hiç yaşlanmadı; askerler onu aldığında nasılsa öyle kaldı.
Asiye Doğan’da orada olacak! Cumartesi insanlarının çabası ile 2013 yılında Asiye’nin oğlu Seyhan’ın kemikleri bulundu. Ömrü oğlunu aramakla geçen Anne Asiye, Baba Ramazan’ı Ataşehir/İstanbul mezarlığından Dargeçit’e Seyhan’ın yanına gömdüler.
Asiye Doğan da yarın o meydanda Seyhan’ın faillerinin açığa çıkarılması için sessizce oturacak!
Besna Tosun şimdi babasının yaşında. Baba Fehmi’ye olan özlemi hiç eksilmedi! Maside Ocak Hasan’ın Annesi yaşında ve Hasan’a olan özlemi hala diri. Besna ve Maside yarın saat 12’de orada olacaklar.
Cumartesi insanları faile inat, vicdan ve adalet için yarın 700’üncü hafta bir kez daha kayıplarını soracaklar.
Hepimizi birlikte hesap sormaya çağırıyorlar!