Sercan DEDE
“Bazıları Volkan Ağabey sivri konuşma, içeri atarlar seni diyorlar. Ya bırak, sen bilmez misin devrimciler korkmaz” diyordu sahnedeki son anlarında tüm coşkusuyla, Karadenizli usta sanatçı. Geçtiğimiz hafta konser esnasında rahatsızlanarak hayatını yitiren Volkan Konak tüm sevenlerini yasa boğdu. Sanat hayatına başladığı günden itibaren şarkıları, besteleri ve muhalif tavrıyla her zaman adından söz ettiren Konak’a müziğinin izlerini takip ederek veda ediyoruz. Anısı bize bıraktığı eserlerinde ve devrimci selamında yaşayacaktır.
∗∗∗
AH BE VOLKAN…
Şair İbrahim Karaca: 1985 yılından sonra Taksim Sıraselviler’de BİLSAK adlı bir kültür sanat mekânı vardı. Ayla Algan, Taner Barlas, Macit Koper gibi sanatçılar oyunculuk dersi verirdi, bazen de çeşitli söyleşiler ve dinletiler olurdu ve biz üniversiteden arkadaşlarla bazen giderdik. Volkan Konak’la ilk karşılaşmam orada, henüz herkes tarafından tanınmadığı 1987 yılında tesadüfen olmuştu. Yaşar Miraç ile gelmişti. Elinde gitarıyla Karadeniz tınılı güzel şarkılar söyleyen, yirmiye yakın yaşlarda uzun saçlı genç bir delikanlıydı. Keyifle dinlemiş, çok beğenmiş ve tebrik etmiştik. Adını bile bilmediğimiz bu delikanlıdan duyduğum şarkıları, o yıl gittiğim askerde mırıldandım: “Samsun güvercinleri / Gelur konar damlara”… “Tonyaliyim Tonyali, adum Pirali…” Ama devamı yok.
Volkan Konak Trabzon Maçka, ben Rize Pazar-Hemşin hamuruyla yoğrulmuşum. 1993 yılında Efulim adlı ilk kasetini görüp dinleyince hatırladım. Volkan Konak’la oturup sohbet edecek bir zamanımız olmadı. Yani Kâzım Koyuncu kardeşim gibi deyip güldüğümüz anlar paylaşmadık. “Merhaba nasılsın” demekten öteye geçmeyen bir veya iki karşılaşma dışında ortam oluşmadı.
O kısa anlardan kalan fotoğraf da yok, Kâzım’la da yok. Hatta beraber o kadar şarkı yapmamıza rağmen Grup Yorum’dan gelip geçen dostlarla da yok. Bunun farkına varıp sebebini sormaya, Kâzım’ı yitirdikten sonra başladım. 1980 öncesinden kalan, “koruma refleksi” yürüyüp gelmişti demek.
Volkan Konak’ı hep dinledim, severek dinledim ama bazen sitem ettim. Yani gıyabında da olsa sert eleştirdim. Ben Volkan’ı 1987 yılından beri biliyorum, belki o da beni en azından gıyabımda ismen bilmiştir, bilmiyorum. Kuzeydeki aynı avlunun çocuklarıyız biz. Şurada bu sağlıkla yaşanacak kaç yılımız var ki?
Onu yitirdiğimizi aynı gece geç vakitte öğrendim. Uyuyamadım. Gözlerimi sildim.
Çok sayıda çocuğa “amcalık” yaptığını öğrendim, ağladım.
Ah be Volkan… Karşılıklı oturup iki bardak çay içmeye iki saat vaktimiz olsaydı keşke, dertleşip iki saati dörde çıkarırdık belki.
∗∗∗
HERKES SUSARKEN O CESURDU
Radyocu Didem Gençtürk: Kuzeyin Oğlu Volkan Konak, yalnızca Karadeniz’in değil, bu toprağın her köşesinden taşıdığı ezgilerle Türkiye’nin ortak belleğinde silinmez bir iz bıraktı.
Diskografisinde Türkiye’nin dört bir yanından derlenmiş türküler yer aldı. Şimal Rüzgârı adlı efsane albümünde, ilk kez bir Karadeniz türküsünün İngilizce versiyonunu dinledik. Albümdeki müzisyen kadrosunu bugün herhangi bir caz sahnesinde iştahla dinleyebiliriz. Tıpkı o albüm kapağında, iki elini açıp dünyayı kucaklayan hali gibi…
Kendine Karadenizli diyen herkesin bir Volkan Konak hatırası vardır; ya bir yayla yolunda ya bir köy sofrasında topluca söylenen şarkılarda… Müzikle yolu kesişmiş neredeyse her Karadenizli, onun sesinden, sözünden, desteğinden bir pay aldı. Genç müzisyenlere yol açtı, albümlere ses verdi, dostlarının yanında durdu. Diskografisine bakıldığında, pek çok genç sanatçının albümünde adına bir şekilde rastlanması tesadüf değildir.
İstanbul’a konservatuar okumaya geliyor diye, sandalyeyle dans etmeyi öğreten babası Demir Ağa’dan inceliği, dayanışmayı ve vefayı miras aldı; bu mirası da layıkıyla taşıdı. Şimdi, yanında bir ceviz ağacının altında yatıyor.
“Eski Dünya”nın dayanışma, haysiyet ve samimiyet hasletleriyle yoğrulmuş bir müzisyendi. Bugün onunla birlikte, bu değerlere dair bir parçayı daha uğurladık. Belki de bu yüzdendir ki yasını tutanlar arasında bir araya gelmesi imkânsız gibi görünen insanlar var. Onları ortaklaştıran, Volkan Konak’ın sahiciliğiydi.
Ana akım bir televizyon kanalında, Gezi Parkı eylemleri sırasında henüz 19 yaşındayken darbedilerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için “Mağusa Limanı”nı söyleyecek kadar cesurdu. Herkesin sessizliğe gömüldüğü anlarda, o cesaretle sesini yükseltti.
Yeşilçam filmlerinden fırlamış gibiydi. O eski, biraz hüzünlü ama gariban neşeli; ve her zaman mutlu sonla biten filmlerden biri… Adile Naşitli, Münir Özkullu bir hikâyenin karakteri gibi geçti bu dünyadan. Ama bu sefer sonu mutlu bitmedi.
Umarım elinden tuttuğu müzisyenlere, geride kalanlara, bu cesareti bulaştırabilmiştir.
Devri daim olsun.

∗∗∗
VOLKAN KONAK İÇİN…
Şair Yaşar Miraç: Volkan’la tanışmamız kitaplarımın üzerinden oldu. Şiirlerimi okuyup beğenmiş bazılarına besteler yapmıştı. İlk kaseti ve konserinin adı Suların Horon Yeri’dir. Bu ad benim Abdi İpekçi Şiir Ödülü (1983) alan şiirimin de olduğu Barış Güllerinin Gümüş Denizi (1986) kitabımdaki bir şiirimden dizedir. Bunu tanıştığımızda bana bu kasedinden söz ettiğinde öğrendim. Sonra müzik piyasasına çıktığı Efulim kasedini gördük. “Efulim” aslında temeli benim kitabımdaki “Faroz Türküsü”ne dayanan bir beste. Volkan’ın bu bestesi rahmetli Ömer Kayaoğlu’ndan ve anonim Karadeniz türkülerinden de sözler katarak yaptığı bir beste oldu. O zaman daha Faroz’un “Hoptek” dedikleri oyunu tanınmış yaygınlaşmamış olduğundan Volkan bunu fazla önemsememiş parçanın adını ve kasedin adını Efulim koymuştu. Yıllar sonra yaptığı seçmeler kasedinde benim isteğim üzerine hem şiiri tam olarak yayınladı hem de adının yanına “Faroz Türküsü” diye de yazdı. Beni de çok sevindirdi. Volkan’ı hep kıpır kıpır yürekli heyecanlı coşkulu bir kardeşim olarak gördüm. Bana saygıda hiçbir zaman kusur etmedi. Keşke ona verdiğim bazı öğütleri de tutsaydı. Şimdikinden daha da başarılı olurdu diye de düşünüyorum. Çünkü onda o yetenek fazlasıyla vardı. Erken ve ani ölümüne çok üzüldüm. Daha yapacağı çok işler vardı. (Bilgi olarak Volkan Konak’ın Yaşar Miraç şiirlerinden yaptığı besteler: Efulim (Faroz Türküsü), Mora Nene, Ben Takaya Binerim, Trabzon’dan Çıktım Yola, Karadeniz Hırçın Kız, Gelir misin Benimle, Ağlarım Ağlarım, Uy Reis Vurma, Bir Hamsikuşu Olsam, Gurbetçiler, Ey Sevdamın (Minik) Kuşu, Sevdalı Kuş.)
∗∗∗
BİR YÜREKTEN TAŞAN KARADENİZ: VOLKAN KONAK
Yapımcı-Yönetmen Erdal Eksert: Karadeniz’in en coşkulu dalgalarından biriydi Volkan Konak. Onu dinlemek, Karadeniz’in öfkeli rüzgârlarını hissetmek, yemyeşil dağların kokusunu almak ve hüzünle sevinci aynı anda yaşamak gibiydi. Trabzon’un Maçka ilçesinden çıkıp bütün Türkiye’ye ve ötesine ulaşan bu ses, Karadeniz kültürünün güçlü bir temsilcisiydi. Yalnızca bir müzisyen değil; bir hikâye anlatıcısı, bir halk ozanı, bir duygu mühendisiydi.
Volkan Konak’ı 1990’lı yılların başında tanımıştık. Efulim kaseti çıktığında satış rekorları kırmıştı. Bilhassa Trabzon’da o dönemin pastanelerinde, dolmuşlarında, çay bahçelerinde herkes Volkan Konak’ı dinlerdi. Efulim, açılan yeni mekânların ismi olmuştu. Efulim bar, Efulim kafe, Efulim bakkal gibi. Volkan Konak sokaklarda bir gönül ordusu kurmuştu. Âşık olan gençler birbirlerine Efulim kasetini armağan ederdi.
Volkan Konak, Sunay Akın’ın bir programında anısını şöyle anlatıyordu: “Hiç oyuncağım olmadı, annemin ayakkabıları çok büyüktü. 40 numara kara lastik giyiyordu. Ayakkabının içini doldurarak araba yapardım.” Köylerde oyuncakları olmayan bir kuşağın çocuğuydu. Çok duygusaldı, geçmişine duyduğu özlem ile ruhunu beslerdi.
Yaşamayı, üretmeyi, gezmeyi felsefe edinen biriydi. Ataol Behramoğlu’nun “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” şiirini ilke edinerek yaşamıştı. “…yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına / Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır / ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.”
Maçka’daki ağaçlarla konuşurdu. Ağaçlar için; “Dağdaki ağaçlar çok rüzgâr yer, o rüzgârı yediğin zaman kuvvetlenir, sertleşir. O ağacın ne dalını ne başını eğemezsin. Sert rüzgârların kara ağacıdır o.” Maçka’da o sert rüzgârı yiyen kara ağaçlar; Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sunay Akın, İsmet Zeki Eyüboğlu, Özkan Sümer, Hasan Tunç, Ömer Kayaoğlu, Volkan Konak gibi isimleri doğurdu. O isimler bu topraklara bir bir orman oldular.
Volkan Konak; sanatçı nasıl olmayı şöyle tanımlıyordu; “Sanatçı; Dalgakırandır. İlk darbeyi yiyendir. Ömrü kısa olandır ama alnında ışığı taşıyandır. Söylenmemişi söyleyen, cesur, ilerici olmalı ve devrimci olmalı. En önemlisi sol ve aydın olmalı.” Dediği gibi de yaşadı.
Bir röportajında; Charlie Chaplin’in “Yağmurda ağlarım, gözyaşlarım anlaşılmasın” sözüne karşılık olarak “Bizim de gözyaşlarımız yağmurda nemlenir. Yağmur adamıyız” demişti. Konserlerinde şarkılarını, şiirlerini okurken gözyaşları bir çatının damına düşer gibi damla damla akardı. Röportajın devamında: “Deniz insanı, nemli gözlü insandan zarar gelmez, o yemyeşil bir ağaç gibidir. Gözleri kurumuş insan kurumuş ağaç gibidir. Gölgesi de olmuyor” demişti.
Volkan Konak, müziğini icra ederken insanlarla yüz yüze ilişki kurdu. Ağrı dağından Kaçkar dağlarına, Kızılırmak deltasından Konya ovasına kadar insanların gözlerinin içine baktı, sofrasına oturdu. Sosyal meselelere değindi, öfkesi hiç durmadı, şiirleri susmadı. Her platformda; “deniz insanı kinci, ırkçı olmamalı, uygar olmalı, hümanist olmalı” dedi. HES’lere karşı çıktı, Kâzım Koyuncu ile birlikte Karadeniz kıyılarının yok olmamasına öncülük etti. Hiçbir zaman lafını eğip bükmedi, “babaları yoksa amcaları olurum” dediği 100’e yakın yetim çocuk okuttu.
“Ben ruhumu Kuvayi Milliye Destanı’ndan aldım” dedi. Nâzım’ın anlattığı Karadeniz’den yola çıkarak yoluna devam etti. “Sunay Akın gibi üstatlarla ruhumu terbiye ettim” demişti.
Volkan Konak, “Kuzeyin Oğlu” ismini Şair Hüseyin Haydar’ın bir şiirinden almıştı. Televizyonda yapacakları programın adını yapımcı Ahmet Çelenk ile birlikte koymuşlardı.
…Ben kuzeyin oğlu
Karadeniz’in hırçın çocuğu
Kuzeyin kartalı
Karadeniz kadar dalgalı
El değmemiş bakir ruhu
Ben kuzeyin oğlu
Şairdir doğuştan ruhum
Sevdaları okşar
Karadeniz yıkamış ruhumu…
O günden beri “Kuzeyin Oğlu” sevenlerinin aklından hiç çıkmadı.
Volkan’ımız dünyadan ayrıldı…
Kuzeyin oğluna veda etti bitki örtüsü…
Maçka’da dağ başları, dereleri, derelerinde alabalıkları hüngür hüngür ağladı…
Dağ horozları kuşluk vakti ağlayarak seslendi Maçka vadisine…
Boz ayıları ağlayarak veda etti Volkan’ına…
Sumela’nın tepesinde şahinlerin kanatlarından gözyaşı aktı…
Ladin ağaçları, ceviz ağaçları da ağladı Maçka vadisinden Zigana’ya doğru…
Köyüne, Hacevera’ya ölümsüz bir kelebek kondu…
Şimdi gökyüzünün kuzeyinden ışıklar içinde bizi seyrediyor Volkan Konak.
∗∗∗
VOLKAN SESİYLE, DURUŞUYLA YAŞAYACAK
Sanatçı Bayar Şahin: Sevgili Volkan erken ayrıldı aramızdan, ruhu şad olsun. Işıklar içinde uyusun. Volkan Konak sanatı, güzel yüreği, sesi ve kişiliği ile insanların yüreğinde iz bırakanlardan oldu. Cumhuriyete olan bağlılığı, Atatürkçülüğü, memleket sevdası ve devrimci duruşu takdire şayandır. Bütün bunları söylemek az gelir Volkan için çünkü kendini iyi yetiştirmiş ölçülü sahne şovları espri dolu bir yaşam biçimi de onu Volkan Konak olarak tamamlıyordu. Benim güzel anılarım var Volkan’la, “Hey Gidi Karadeniz” konserlerimiz başta olmak üzere özel geceler farklı konser ve etkinliklerden oluşan bir sürü anı. Hiçbir anımda kötü bir anı yok, olmadı. Cerrahpaşa albümünde yaptığımız vokal çalışmaları, başka albümlerde birlikte oluşumuz ve Kâzım Koyuncu ile ortak verdiğimiz diğer konserlerin yanı sıra Kâzım’ın hastalığı sırasında Volkan’la birlikte nöbet bekleyişlerimiz, hepsi benim için unutulmaz anılardır. 20. Sanat Gecemi Volkan’ın Çalıştırdığı KARAYEMİŞ Restoran’da düzenlemiştim çok güzel jestler yapmıştı bana. Ölümünü duyduğumda inanamamıştım ve ben de birçok insan gibi şok olmuştum, ona yakıştıramadım erken ölümü. Sonra iyice düşündüm ve biraz zaman geçtikten sonra şöyle dedim “Volkan kendine yakışanı yaptı, sahnede elinde mikrofonu ile sevenlerine türküler söylerken, şiirler okurken veda etti, ama çok erken yaptı bunu keşke, keşke daha sonra yapsaydı bu vedayı. Yani yine Volkan erken veda etti de… Volkan Konak gibi veda etti. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun. Volkan öncelikle şarkılarıyla, sesiyle ve dimdik duruşu ile yaşayacak, onu yaşatan şarkılarındaki duygulu dokunuşları olacak. Volkan’ım birlikte aldığımız plaketler ve paylaştığımız sahneleri hiç unutmayacağım. Güle güle güzel dost…
∗∗∗
HATIRASI BİZİMLE KALACAK
Sanatçı Fuat Saka: İyi bir müzik insanı, iyi bir arkadaşımızı kaybettik. Arkasında onurlu bir yaşam güzel müzikler bırakarak sonsuzluğa göçtü. Çok üzgünüm. Hatırası bizimle kalacak ve korunacak… Buradan ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Uğurlar olsun Volkan.
∗∗∗
“YAŞASIN BİLİM, YAŞASIN KADIN”
Sanatçı Apolas Lermi: Büyük bir sanatçıyı, bir aydınlanma neferini kaybettik. Ama ezgileri dillerde, hatırası gönüllerde, mücadelesi vicdanlarımızda yaşamaya devam edecek. Volkan Konak iyi bir müzisyen olmanın yanında, Karadeniz’in dalgaları kadar asi, yaylalarının rüzgârı kadar özgür bir insandı. Karadeniz müziğini geleneksel kalıpların ötesine taşıyarak, ona yenilikçi ve özgün bir ruh kazandırdı. Kendi yolunu cesaretle açarken, bizlere de yeni ufuklar gösterdi. Sadece melodileriyle değil, şiirleri ve tiyatral anlatımlarıyla ezber bozan bir sanatçıydı. Aynı zamanda en önde yürüyen bir direnişçi gibi sahil yolu, Çernobil, HES ve temiz futbol eylemlerine destek verdi. Başka hiçbir Karadenizli sanatçının söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri haykırdı. Ve bizler umudu büyüten bu haykırışı, bu cesareti, bu direnişi asla unutmayacağız. “Yaşasın bilim, yaşasın sanat, yaşasın kadın” diyen bu sesi unutmayacağız. Ailesine, dostlarına ve onu yüreğinde hisseden herkese başsağlığı diliyorum.
∗∗∗
KUZEYDEN BİR YILDIZ DÜŞTÜ
Eğitimci ve yazar Gültekin Yücesan: Henüz 2. sınıfta iken okulun en küçük ve sempatik öğrencisi olan Volkan Konak sahneye “boyundan büyük işler yapan çocuk” diye davet edilmiştir. Söylediği Azeri türküsü çok beğenilince tüm izleyenler ayakta alkışlar ve tekrar sahneye çıkmasını isterler. Bundan sonra Volkan hep sahnededir. Lisede müzik öğretmeniyle İstanbul’a giderek dersler almaya başlar. Konservatuvara gider ve tatillerde Maçka’ya geldiğinde köylerdeki nine ve dedelerle buluşarak onların öykülerini ve manilerini kayıt altına alır. Doğasının çiçeklerini ve hayvanlarını şarkılarıyla buluşturarak sevgi kavramına bütünsellik ve derinsellik kazandırmıştır. O İlknur Yakuboğlu’nun söylediği gibi “Toprağının kokusuydu”. Denizlere olan sevgisini “Ben bir küçük Maçka deresiyim ama doğrudan denize akarım” sözleriyle yansıtmıştır. O ismi gibi bir volkandı. Bu yanardağın patlamasıyla duyulan çığlık milyonların kalbinde hissedildi. Volkan Konak Nâzım Hikmet’in bir şiirinde dediğine benzer; Maçka’da ceviz ağacının altına defnedilerek o dizelere karşılık vermiştir.
∗∗∗
SESİN BU TOPRAKLARDA HEP YANKILANACAK
Sanatçı Zeynep Başkan: Memleket sevdalım, yüreği Karadeniz gibi coşkun, türküleriyle gönlümüze taht kuran naif insan… Gidişin çok erken oldu.
Mor çiçekli dal gibi, bahar vaktinde mi kırılacaktın? Sahnedeki son anların yüreğimize kazındı. Sen ki türkülerinde Karadeniz’in hırçın dalgalarını, Anadolu’nun en derin izlerini, vatan sevgisini bizlere ilmek ilmek işledin… Senin sesinle büyüdük, senin türkülerinde coştuk, sevindik, ağladık. Benim için yerin hep ayrıydı. Aynı stüdyoda albüm yaparken “Ömer Maçka`ya Maçka ya” eserinde “Matmazel sana eşlik edebilir miyim, klipte de ben oynayayım” dediğinde nasıl da sevinmiştim. Desteğinle bana güç vermiş, heyecanımı paylaşmış, onur vermiştin. O günkü mutluluğumu tarif edemem. Sen hep yüreği güzel, samimi, kocaman bir insan olarak kalacaksın.
Ah be Volkan abim. Seni unutmak mümkün mü? Sesin bu topraklarda hep yankılanacak. Biliyorum ki hepimiz yeniden dirilmek için yaprak döküyoruz sadece. Yine kavuşacağız Volkan abim, yine kavuşacağız…