İnternet ortamında “Müslüman Gençlerden Manifesto” başlığıyla yayınlanan, kolektif bir imzayla yayınlandığını düşündüğümüz bir bildiriyi dikkatinize sunuyoruz.
“Biz, Türkiye’de son dönemde yaşanan ve kendilerini dindar olarak niteleyen insanların söz ve davranışlarını kesinlikle onaylamıyoruz.
Biz, İslam’ın oy ve pay kaygısına kurban edilmesine karşıyız.
Biz, hangi gerekçe ile olursa olsun, insanların gizli yönlerinin araştırılmasına ve bunların arsızca ortaya serilmesine karşıyız.
Biz, cemaat ve parti liderlerinin putlaştırılmasına, eleştirilemez oluşuna karşıyız.
Biz, ekonomik açıdan ve inanç yönünden iyileştirmeler oldu diye, Allah’ın emirleriyle uyuşmayan bir sistemin meşrulaştırılmasına karşıyız. Değil 110 ilahiyatçı, tüm dünya ilahiyatçıları bir araya gelse de “meşru otorite” kutsamalarına kanmayız.
Biz, siyonizmi meşru otorite olarak kabul edenlerin, emperyalist güçler hakkında tek kelime edemeyenlerin uzağındayız.
Biz, yıllar boyu birbirinin ayıbına ortak olmuşların, bugün birbirlerine höykünmelerine aldanmayız.
Biz, dindarların fiillerinin, İslam’ın kendisiyle karıştırılmasına karşıyız.
Biz, “Ne istediniz de vermedik!” denilerek, bir ülkenin kaynaklarının bir cemaate peşkeş çekilmesi anlayışına karşıyız.
Biz imam-hatip/ilahiyat lehine de olsa, haksız bağışlar yapılmasını istemiyoruz.
Biz, Müslümanların paraya, pula, makama değil; onura, gurura, izzet ve şerefe ihtiyacının olduğunu düşünüyoruz.
Biz, kendini İslam’a nispet eden hizmetin ve iktidarın; bölgesel ve ulusal düzeyde İslam’a ve Müslümanların onuruna verdikleri zararın farkındayız.
Biz, siyasetin ve cemaatlerin aktörlerinin hiçbirisinin, tüm toplum tarafından güvenilir kabul edilemeyeceğini biliyoruz. Azılı düşmanı olan Mekkeli müşriklerin bile, “O asla yalan söylemez!” dedikleri bir Peygamber’in ümmeti olarak, bugün böyle bir etiketi üzerimizde taşıyamıyorsak, “iktidar olmanın, cemaat olmanın ne anlamı var?” diye düşünüyoruz.
Biz, cemaatlere, tarikatlara karşıyız. Ümmet olmamızın, bütün müminlerin tek bir cemaat hâline gelememesinin önündeki en büyük engelin cemaatler ve tarikatlar olduğuna inanıyoruz.
Biz, “Birlik olmazsanız gücünüzü elinizden alırım!” diyen Allah’ın; cemaatleşmeler, tarikatlaşmalar, hizipleşmeler yüzünden İslam âlemini rezilliğe mahkûm ettiğini görüyoruz.
Biz, kendi mensupları dışındakileri tam anlamıyla doğru yolda kabul etmeyen ve onları sahiplenmeyen bu yapıların, birliğimizin karşısındaki en büyük engel olduğunu düşünüyoruz.
Biz, iktidar şehvetinden kaynaklanan ve oy kitlesinin gazını çıkartmak için kullanılan kaba dile karşıyız.
Biz, “Medine Vesikası” ile (Yahudi, Hıristiyan, Putperest Araplar gibi) toplumun tüm kesimlerinin güvencesi olan Elçi’yi örnek alıyor, insanların kendi inanışlarını dilediği gibi yaşamasını savunuyoruz.
Biz, dünya makamlarında yer edinmek için Allah’ın ayetlerinin kullanılmasına, “Bakara makara!” yapılmasına karşıyız.
Biz, rüyalarıyla, hayalleriyle Hz. Muhammed’le görüşen hoca efendiler yerine; Hz. Muhammed’in emperyalizmle, sömürüyle, haksızlıkla yaptığı mücadeleyi rehber edinen müminlerden yanayız.
Biz, Yahudi ve Hıristiyanların “Hahamlarını, papazlarını rabler edindikleri…” gibi, Müslümanların da tarikat liderlerini, hoca efendileri, ilahiyatçıları, parti liderlerini, abilerini, ablalarını rabler edinmesine karşıyız.
Biz, insanları Kuran-ı Kerim’den başka şeylere çağıranların tümüne karşıyız.
Biz, kaynağı Allah olmayan sistemlerin, dindar insanların yönetmesiyle batıldan makbule dönüşmeyeceğine iman ediyoruz. Eğer tersi mümkün olsaydı, Allah’ın Resulü mücadele ve hicret yolunu seçmez, müşriklerin yaptığı başkanlık teklifine “evet” derdi, diye düşünüyoruz.
Biz, çoğunluğun Hak demek olmadığına, hâkimiyetin kayıtsız şartsız Allah’ın olduğuna inanıyoruz.
Biz, sınav sorularının çalınmasına, bazı kadroların haksızca birilerine peşkeş çekilmesine karşıyız.
Biz, bazı odakların desteği ile halkın seçtiği hükümetin alaşağı edilmesine de, hükümetin bunu kullanarak iktidarını sağlamlaştırma çabalarına da karşıyız.
Biz, bu toplum içinde çok sıkıntılar, haksızlıklar, ötekileştirmeler yaşadık; ama yaşadıklarımızı bizim gibi düşünmeyen insanlara yaşatmayı onursuzluk sayarız.
Biz bu ülkede hak yiyen değil, hakkı yenen olarak anılmaktan yanayız.
Biz bu ülkede zulüm eden değil, zulüm edilen olarak anılmaktan yanayız.
Çünkü biz âdil olmakla emrolunduk!
Biz, “İyi insan olmadan Müslüman olamayız!” diyen Bilge Kral’ın tarafındayız.
Biz, adaletin, güvenin, şefkatin, güzelliğin, Hakkın yanındayız. Davranışlarımızla gösteremediğimiz Müslümanlığı, sözlerimizle asla gösteremeyeceğimize inanıyoruz.
Biz, bizim gibi düşünmeyenlerin, bize benzemeye zorlanmasına karşıyız. Kimsenin bizi kendisi gibi olmaya zorlamasına da müsaade etmeyiz.
Biz, ırkçılık hâline dönüşen mezhepçiliğin, İslam’ın önüne geçmesine karşıyız.
Biz, sağduyu ile hareket etmeye çalışan Müslümanlarız; sadece Müslüman olarak isimlendirilmek isteriz.
Ve sadece Allah’a ibadet eder, sadece O’ndan yardım bekleriz; sadece Allah’a boyun eğer, O’nun Kitabını rehber ediniriz.”
Müslüman Gençlerden Manifesto
platformhaber