Bu makalede sizlere yine çıkan bir kitabı tanıtacağım.
Kitabın ismi: “İslam, eşitlik ve sosyal adalet”
Yazarı: Muhammed Nur Denek…
Yeni kuşak yazarlardan Muhammed Nur Denek’in ilk kitabı olan “İslam, eşitlik ve sosyal adalet”, daha önce “İslam’ın özü adalet” olarak basılmış. Genişletilmiş yeni baskıyla bu ismi almış.
Esere Prof. Cem Somel de bir sunuş yazmış. Bir yerinde şöyle diyor:
“Bu eser, yurdumuzda Müslüman emekçilerin, Müslüman geçinen siyasi ekiplerin sınıfsal duruşunu fark ettiği, maddî ve manevî felaketlerin sınıflı toplum düzeninden kaynaklandığını tartışmaya başladığı bir zamanda yayınlanmaktadır. Kitap emekçilerin dinî ve siyasî düşüncelerini berraklaştırmaya katkı yapacaktır. Eser, Ali Şeriatî yaklaşımına Türkiye’den bir katkıdır…” (s. 9).
Birinci bölümde “tevhid ve şirk” anlatılıyor.
İlk bakışta klasik bir başlık gibi görünse de tevhid ve şirke getirdiği yorum alışılmışın dışında. M. Nur Denek şöyle diyor:
“İslam peygamberi, Allah’tan başka ilah yoktur deyince, niçin köle pazarları sarsılmaya, kölelerin fiyatı düşmeye başlıyor? Çünkü köleler ve ezilmişler, her şeyden önce kurtuluşun bu sözde olduğunu anlıyorlar… Bunlar niçin alimlerden, bilginlerden ve filozoflardan daha erken tevhidi anlıyorlar? Çünkü günümüzde tevhid sözü felsefîdir. Felsefe, kelam okumamız lazım ki anlayabilelim! Ama köleleri ve yalın ayaklıları hareket geçiren tevhid, bu dünya hayatı ile ilgili bir yön; tarihsel ve toplumsal bir yön taşımıştır. Şirke karşı antitez ve zıtlık taşımıştır. Böylece Tarih boyunca bütün insanların eşitliğini sağlamaya çalışmıştır…” (s. 24).
Tarihsel mücadele, dine karşı din, adalet (İslam’ın özü), mustaz’aflar (ezilenler), insanın halifeliği, insan toplum ilişkisi ara başlıklarıyla devam eden birinci bölüm “İslam ekonomisinin kuralları” başlıklı bölümle, günümüzde şiddetle ihtiyaç duyduğumuz “İslam’ın sosyal adalet ilkelerini” genişçe ele alıyor.
İslam’ın infak ve paylaşım ile ilgili emirlerini ayet ve hadislerle sıralıyor. Hz. Ali’nin konuyla ilgili hikmetli sözlerine kaynaklar ışığında yer veriliyor. İslam’ın faizciliği nasıl ve neden yasakladığını anlatıyor. (s. 53-64).
“İslam sermaye (mal) biriktirmeyi yasaklar” başlıkla bölümde, konu, Hz. Peygamber’den onlarca hadis aktarılarak da temellendiriliyor. Sayabildiğim kadarıyla sadece bu bölümde 50’ye yakın hadis var. (s. 64-81).
Hz. Ali’nin Nehcu’l-Beleğa’sından aktarılan birkaç örnek:
“Her zaman fakirlerden yana ol, çünkü Allah onlardan yanındadır, asla sömürücü zenginin yanında olma, çünkü Şeytan onların yanındadır…” (s. 75).
“Adamlığın en üstün derecesi malı mülkü esirgemeyerek kardeşleriyle geçinmesi ve her halde onlarla eşit olmasıdır…”, (s. 75-76).
“Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah yoksulların geçimini, zenginlerin mallarında takdir buyurmuştur. Hiçbir yoksul aç kalmaz ki zengin onun hakkını vermiş olsun. Yüce Allah zenginlerden bunun hesabını soracaktır…” (s. 75-76).
Aynı bölümde dinî zihinde neredeyse unutulmuş olan mülkiyet meselesi ve özellikle de kapitalizm konusu, Kur’an’dan ayetler sıralandıktan sonra şu şekilde tespit edilmiş:
“Kapitalizm ve kapitalistler aleyhine bunca ayet ve hatta müstakil sure olmasına rağmen bu konuyu örtbas ettiler ve dini özünden, toplumsal adalet temelinden uzaklaştırdılar.” (s. 89).
“Sınıfsal mücadele” başlıklı bölümde zenginleşerek kendilerini toplumdan ayıranlar teşrih ediliyor. İslam’ın zenginliği asla üstünlük olarak kabul etmediği, aksine zenginleşmenin toplumu yıkan, sınıflaştıran, adalet ve huzuru ortadan kaldıran bir pislik olduğu, Hz. Peygamber’in toplumların huzurunu yok eden dünyaperest mal sahiplerinin ve onlara karşı müminlerin takınması gereken tavrı çok net olarak açıkladığı anlatılıyor ve Tırmizi’de geçen şu çarpıcı rivayet aktarılıyor:
“Benden sonra bir kavim gelecektir ki çeşitli nefis yiyecekler, çeşitli elbiseler giyecekler, güzel kadınlar alacaklar, kıymetli atlara (arabalara) binecekler, onların içi az şeyle doymayacak, çok şeye de kanaat etmeyecekler, onların bütün gayreti dünya için olacak, dünyaya tapacaklar, her şeyi dünya için yapacaklardır. Bu sebeple benden vasiyet olsun ki! Sizden, sizin çocuklarınızdan onları kim görürse onlara selam vermesin, hastalarını sormasın, cenazelerinin arkasından gitmesin, onların büyüklerine hürmet etmesin. Bunları yerine getirmeyen kimse İslam dinini yıkmakta onlara ortak olur…” (s. 95).
“İktidar, sermaye ve din işbirliği” başlıklı bölümde ise, adı geçen bu üçlünün tarih boyunca nasıl işbirliği içinde olduğu anlatılıyor. Bunun en tipik örneği olarak da hemen sonraki bölüme “Firavun, Karun ve Haman” başlığı konulmuş. Bu bölümde Firavun, Haman, Karun, Kabil, Mele, Rahip, Ruhban, Mütref gibi Kur’an’da daha çok “üsttekileri” anlatan kavramlar üzerinde durulmuş. Dinî zihinde pek görülmeyen Kur’an’a dayalı sınıfsal analize giriş olarak gayet güzel olmuş.
“Zafer adalete inananlarındır” başlıklı bölümle kitabın ikinci bölümü de sona eriyor. Burada da daha çok bitiriş cümleleri ve temenniler yer alıyor:
“İnsanlık, dinin afyon yüzünden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmemiştir. Çünkü tarih boyunca dinin iki yönü olmuştur; insanları ya köleleştirmiş ya da özgürlüğe kavuşturmuştur. Çünkü din hem öldürür hem diriltir, hem uyandırır hem uyuşturur, hem kölelik bağlarını kuvvetlendirip kölece görüşlere meyyal kılar, hem de özgürlük ateşini yakar, tam bağımsızlığı öğretir…” (s. 117).
Kitabın sonunda “Ehl-i Beyt kaynaklarında zenginlik karşıtı rivayetler” başlıklı bir de ek var. Kitap boyunca genellikle Sunnî kaynaklar kullanılırken bu bölümde konuyla ilgili Şiî rivayetlere de yer verilmiş. Gayet orijinal olan bu bölümden de birkaç örnek:
“Üzerinde bulunan fazlılık malın çak az bir kısmını vermekten çekinen kimse ne mu’mindir ne de muslim” (Vesâilu’ş-Şia, c.2, s.5).
“Kim, bir servet elde eder ve cimrilik yaparak Allah’ın o servetteki hakkını ödemez, onu mal haline getirerek süslü püslü bir hayata dalarsa Allah’ın azabını hak eder ve Kur’an’da acıklı azapla haber verilen kimselerden olur…” (Yescitu’l-Şia, c.2, s. 4).
“Her kim ölür ve geriye dirhem ve dinar bırakmazsa, hiç kimse ondan daha zengin olarak cennete giremez…” (el-Bihar, 71/267/17).
***
Görüldüğü gibi Muhamed Nur Denek’in “İslam, eşitlik ve sosyal adalet” kitabı 124 sahife olmasına rağmen dolu dolu. İslam’ın sosyal adalet dilini oluşturmada çok önemli bir boşluğu dolduruyor. Doğrudan Kur’an’dan ayetler, Hz. Peygamberden hadisler, Sunnî ve Şiî kaynaklardan rivayetlere dayanıyor. Böylece İslam’ın kendine özgü bir “sosyal adalet” dili olduğunu gözler önüne seriyor. Bu dilin çağımızda anti-kapitalist bir karakterde nasıl tezahür edeceğine dair bize güçlü deliller sunuyor. İslam’ın adalet, eşitlik, kardeşlik ve paylaşımcı dilini özgün kaynaklarla gerekçelendiriyor ve besliyor.
Giderek artma ve yayılma eğilimi gösteren bu akımın böylesi yerli teliflere şiddetle ihtiyacı var.
Muhammed Nur Denek kardeşimi çalışmasından dolayı tebrik ediyorum. Yaz kitapları listesine bunu da alın, ufkunuzu açacak, yepyeni kapılar aralayacaktır.
*İslam, eşitlik ve sosyal adalet, Muhammed Nur Denek, Phonix yayınları, Haziran 2010, Ank. Tel: 0 (312) 419 97 81
***
BİLGİ NOTU: haber10.com sitesini bıraktım. Artık orada yazmayacağım. Yazılarımı kendi resmi web sitem olan bu siteden (http://ihsaneliacik.wordpress.com) ve onunla eşzamanlı olarak www.adilmedya.com sitesindeki yeni köşemden takip edebilirsiniz. haber10.com sitesine ise teşekkür eder yayın hayatında başarılar dilerim. Arayıp soranlara, sorup soruşturanlara duyurulur…