“Cumhuriyet” projesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları arasında sıkışmış kalmış, etnik ve dinî bakımdan farklılıkları olan geniş bir “tebaa”dan homojen bir ulus-devlet yaratma projesi olarak başarılı bir proje olmuş mudur?
Günümüzden bakınca en azından dinî olarak görece “daha Müslüman” bir toplum yaratmış olması nedeniyle projenin başarılı olduğu söylenebilir. Bu, “daha Müslüman” cümleciği, büyük ölçüde Kuruluş’tan önce başta Ermeni, Rum ve Süryanilerin Anadolu topraklarından sürülmeleriyle başlamış bir süreci ima ediyor olsa da ve bu nedenle de Cumhuriyet’in hâlâ başını ağrıtıyor olsa da yine de başarılı görülebilir. (Tabii Alevi mezhebine mensup oldukça geniş bir topluluğun hâlâ talepleri olduğunu unutmadan.)
Öte yandan Cumhuriyet projesinin, etnik olarak bazı farklı kökenli toplulukları, –örneğin Lazlar ve Çerkesler gibi-, büyük ölçüde Türklük etrafında asimile etmiş olmasına rağmen başarılı olduğu söylenemez.
Söylenemez çünkü bu proje ülkenin en geniş Kürt etnik varlığını bütün çabalarına rağmen Türkleştirememiştir. Kürtler zaman içinde çeşitli isyanlarla kendi etnik değerleri etrafında varolmaya devam etmişler ve günümüzde “Demokratik Özerklik” başlığı altında güneşin altında yerlerini istemekteler.
Bu konuya girmemden muradım Cumhuriyet projesinin çok konuşulmamakla birlikte ideolojik olarak kendine bağlılığı oldukça yüksek bir topluluk yaratmış olmasını da Cumhuriyet’in başarı hanesine yazmamız gerekip gerekmediği.
Çünkü gerçekten de referandum sürecinde, Cumhuriyet projesine bağlı geniş bir toplum kesiminin varolduğu görülüyor. Bu nedenle de bu gözlemden giderek Cumhuriyet projesinin başarılı olduğu da düşünülebilir.
Ama öte yandan bu projeye bağlılığın “bağnazlık” derecesinde bir bağlılık olması ve farklı ideolojik pozisyonlarla kolayca eklenebilir bir yapı göstermesi, bu “bağlılığın” ne menem bir bağlılık olduğunu da sorgulamayı gerektiriyor.
Referandum sonucu nasıl çıkar bilemem ama önerilen anayasa değişikliklerinin, toplumun özgürlük alanını genişleteceği gün gibi ortadayken, bu değişikliklere yalnızca ve yalnızca, Cumhuriyet projesinin “İslamcı” kimliğinden ötürü tasvip etmediği AKP tarafından önerilmiş olması nedeniyle karşı çıkmak anlaşılır bir bağnazlık değildir.
Bu bağnazlığın içine toplumun ideolojik olarak da farklı kesimlerinin şıpınişi bağlanabiliyor olması da ayrıca düşündürücüdür.
Burada, eğer hayır dersem MHP’lilerle, evet dersem AKP’lilerle yan yana düşerim gibi bir durumdan söz etmiyorum. İdeolojik olarak Cumhuriyet projesinin milliyetçiliğiyle sorunu olması gereken bazı, kendine “sol” ya da “komünist” diyen kesimlerin AKP karşısında birdenbire milliyetçi kesilmelerinden söz ediyorum.
Ya da Osmanlı’nın “ıslah” edilmesi gereken kategorisinde gördüğü bir halkı, yani Alevileri, gerçekten “ıslah” etmek üzere Dersim’de köşeye sıkıştıran ve binlercesini katleden Cumhuriyet projesine, Alevi inancına bağlı kesimlerin hâlâ sahip çıkabiliyor olmalarından söz ediyorum.
Bu nedenlerden ötürü de Cumhuriyet projesini, toplumun önemli bir kesiminin ideolojik davranışını etkileyebilen bir proje olarak başarılı, ama yarattığı etkinin sağlıksızlığı nedeniyle de başarısız bir proje olarak buluyorum.
Efendim, asıl “evet” diyenler bağnaz çünkü bağnaz ve gerici AKP’nin kuyruğuna bağlanmış gidiyorlar ve AKP’nin bu anayasa değişiklikleriyle nasıl bir “korku imparatorluğu” yaratma peşinde olduğunu görmüyorlar diyorlar.
Bildiğim tek bir şey var. 12 Eylül vesayet rejimini biz yaşadık, o rejimle ilgili düşüncelerimiz, “kanaatlerimiz”den ya da çeşitli “olasılıklar”dan oluşmuyor.
Oysa Cumhuriyet projesinin bugünkü temsilcileri, “hayır”cılar, “Siz onların nasıl olduklarını bilmiyorsunuz” diyerek AKP’nin getireceğini hayal ettikleri “korku toplumundan” söz ediyorlar.
O nedenle de “evet” diyenler yaşananların bir daha yaşanmaması için “evet” derlerken, “hayır” diyenler birilerinin “Tehlikenin farkında mısınız?” misali yarattıkları “korku”dan korktukları için hayır diyorlar. Biri “gerçek yaşanmışlıklara” referans veriyor diğeri ise “gelecek korkulara”…