Bu referandum sürecinde insanlar bir tuhaf oldu. Evet mi hayır mı, boykot mu dediğine göre davranıyorlar birbirlerine. Bunun yanısıra bir de alınganlar ki görmeyin gitsin!
Tabii yine referandumda evet diyeceklerle hayır diyecekler kümelenip tartışmaya girdiklerinde değişikliklerin yetmeyeceğini ama yine de evet diyeceklerini söyleyenlerle, değişiklikleri olumlu buldukları halde hayır diyeceklerin işi giderek zorlaşıyor.
Zorlaşıyor çünkü gün yaklaştıkça evet ve hayırın tarafları ipi gerdikçe ülkedeki psikolojik ortam da bozuluyor, insanlar giderek tuhaflaşıyor. Nitekim bu tuhaflıklardan biri de geçen yazımda Başbakan’ın “Bitaraf olan bertaraf olur” lafının fazla kaçtığını söylememden dolayı, TÜSİAD’ı savunuyorsun suçlamasıyla karşılaşmam.
Doğrusu bundan kısa bir süre önce bu köşede yayımlanmış “TÜSİAD’ın Tavrı” (15.07.2010) başlıklı yazımda TÜSİAD’ın referandum konusundaki tutumunun “renksizliği”ni eleştirmiş olmasaydım “N’apalım onlar da öyle düşünüyor” der geçerdim.
Ama öyle değil. O yazıdan benim “TÜSİAD’ı savunduğum” sonucunu çıkartmak sağlıklı bir durum değil. O nedenle de ip gerildikçe toplumun ruh sağlığının da bozulmaya başladığı tesbiti bence doğru.
Bu bozulmaların başında ise referanduma hayır diyenlerin AKP ile ilgili algıları geliyor. Bu kesimin AKP’yi bir siyasi parti olmanın ötesinde kendi ajandası olan ve devleti ele geçirerek “İslami” yaşam tarzını topluma empoze edecek bir parti olarak algılaması böyle bir bozulma bence.
Öyle ki geçenlerde kültürel olarak çok donanımlı bir dostum, “Gönderdiğim videoya bak Abdullah Gül’ün Anayasa Mahkemesi’ne nasıl insanlar atayacağını hayal et” diyerek gönderdiği maildeki sakallı kişiyle atanan kişi arasında hiç bir ilişkinin olmaması bu algı sorununun ne ölçüde bir bozulmaya dönüşmüş olduğunu da gözler önüne serdi benim için.
Öte yandan bir başka algı sorunu da özellikle Alevilerde görülüyor. Alevilerin, AKP’yi, “Yeni Osmanlılar” olarak algılamalarıyla Osmanlı geçmişimizden hatırladıkları acılar üzerinden referandumda “hayır” deme biçimindeki yaklaşımları da bence böyle bir bozulma türü.
Eğer gerçekten AKP, böyle bir “korku imparatorluğu” kurmak üzere davranan bir parti olmuş olsaydı benim oyumun da “hayır” olacağını söylememe gerek yok. Ama sekiz yıldır ülkeyi yöneten bu partinin böyle bir parti olduğunu iddia etmek vatandaşın aklını küçümsemek değilse nedir ki?
Biliyorum bazıları şimdi de AKP’yi savunmak sana mı düştü diyecek ama söylemeliyim ki AKP, ülkemizdeki diğer partiler gibi bir partidir aslında. Ne eksik ne fazla. Onun da doğal olarak kendi network’u, kendi kadroları ve ekonomik olarak yaslandığı kendi kesimleri var. Dolayısıyla AKP’ye kendisinde olmayan hasletler yüklemek ve buradan referandumda “hayır”a varmak eğer kasıtlı bir davranış değilse psikolojik olarak sorunlu bir yaklaşımdır.
Öte yandan tabii ki AKP’nin eleştirilecek birçok yanı var. Örneğin, referandum sürecinde kimseye danışmak gereği duymayan müdanasız tavrı bunlardan biri.
Bir diğeri, önerdiği değişikliklerin, bugün sorun olan toplumsal konularda, başörtüsü, Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi konularda daha özgürleştirici değişiklikler içermemesi…
Bütün bu konularda AKP eleştiriyi hak ediyor ve siz bu eleştirilerden giderek, önerilen değişikliklerin özgürlük alanınızı genişleteceğini bile bile referandumda hayır da diyebilirsiniz. Bunu anlayabilirim. Ama bu tavrı alırken hiç olmazsa, onda olmayan bir takım hasletlere ve “gizli ajandası var” korkutmalarına prim vermemiş olursunuz.
Geçenlerde Başbakan Erdoğan’ın Kocaeli’de yaptığı konuşmayı dinledim. Başbakan sözlerini bitirirken havanın sıcağına referansla “Biliyorum oruçlusunuz da” deyiverdi. Eğer AKP’li olmak “Müslüman” olmayı şart koşmuyorsa o kalabalıkta oruç tutmayan ama AKP’li olan gayrımüslimler de olabilirdi. Ya da ateist olup da AKP’li olanlar. Ama Başbakan’ın zihninde onu dinlemeye gelmiş herkesin “Müslüman” olduğu ve onların da oruç tutuyor oldukları varsayımı vardı besbelli.
Eğer illa ki AKP’yi eleştirecekseniz işte bu eksik demokrat tavrından dolayı eleştirin. Yoksa AKP, ne “irticai” bir toplum peşinde ve ne de Osmanlı’yı taklit etmek gibi bir niyete sahip.
İpin gerilmesinin ruhlarımızda yarattığı baskıya prim vermeyelim…
Taraf