Fethullah Gülen,“ Kalp İbresi” isimli eserinde, ciddi yaklaşım bozuklukları ortaya koymaktadır. Gelin bunları birlikte değerlendirelim.
KADER KONUSU
“Kalp İbresi” isimli kitapta bakın bu konu nasıl işlenmiş…
Bir bela ve musibet isabet edince yapılması gereken,iradi olarak susmak, hadisenin çehresindeki kaderi yazıları okumaya çalışmak,düşünmek,ondan mesajlar çıkarmak,daha sonra kulluk adabına uygun şekilde konuşmak ve mutlaka sabırlı davranmaktır.(18.sayfa 1. parağraf)
“Belanın en şiddetlisi Peygamberlere,sonra Hakk’ın makbulü velilere ve derecesine göre diğer müminlere gelir”(18.sayfa 2. parağraf)
Kendi hesabımıza şu manaları çıkarabiliriz:Rabbimiz,şu anda, bize yüklediğin misyon itibarı ile yerimizi dolduramıyoruz.Zayıfız,güçsüzüz ve halk nazarında da hor hakiriz.Söz ve davranışlarımız tutarsız,hemen her yaptığımız yanlış:adeta birer hatalar heykeliyiz. Eğer,Sen bize inayet etmezsen,şerrin ta kendisiyiz.Halimizi sana şikayet ediyor ve bizi ıslah eylemeni diliyoruz.Tamir et bizi Rabbimiz!..(20.sayfa 2. parağraf)
Herkes başına taş yağması için mevcudiyetinin dahi yeterli olduğunu düşünmelidir. (23. sayfa 1. parağraf)
ELEŞTİRİMİZ
Doğulan ortam,cinsiyet,ırk.. vb., kişinin ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceği şeylerdir kader. Kaderci yaklaşım, değiştirebilecek şeyleri de kader olarak değerlendirip, mücadeleci olmaktan insanı meneden miskin bir anlayıştır.
Yaratıcı,insana bir mücadele alanı bırakmış ve insanın mutluluğunu bu mücadeleyi yapma oranına bağlı kılmıştır. Yaratıcı insanın değiştirebileceği tüm şeyleri müspet yönde değiştirmesini ve ortamını güzelleştirmesini öngörmüştür. Din adına, olup bitenlere teslim olmayı savunmak doğru olmaz.
Ne kadar mücadeleci iseniz o kadar dindar, ne kadar kaderci-teslimiyetçi iseniz o kadar dinden uzaksınızdır.
Haksızlıkla mücadele etmeyen,daha iyiyi aramayan insan, ne bu dünyada, ne de ahrette mutlu olamaz. Hele haksızlıkla mücadele yerine, “Allah bunların hesabını görür” diye eli kolu bağlı beklemek hiç affedilir gibi değil.
İnsanın doğuştan suçlu olduğuna,varlığının bile ceza için yeterli olduğuna inanmak, bozulmuş hristiyanlık anlayışıdır.
DİL KONUSU
Kitapta konu nasıl işlenmiş?
Hiçbir Fikir cehdi ortaya koymadan, “Dil ağır, biz kavrayamıyoruz!” derlerse;konuşan ve yazan insanlar da bu talepleri hiç sorgulamadan kabul ederlerse, peşi peşine yalınlaştırmaların,kelime kayıplarının ve dilde tahribin önüne geçilemez. (29. sayfa 3. parağraf)
Herkes için anlaşılır olma bahanesiyle dilin canına kıyılmamalı, derisi yüzülmemeli ve şekli bozulmamalıdır; lisan abidesi kendi ihtişamıyla her zaman korunmalıdır.(Sayfa 32)
ELEŞTİRİMİZ
Bazı meslek mensupları ve ruhbanlar, kendilerini önemli işleri beceren biri gibi göstermek için anlaşılmazlığı öne çıkarır.Kasten öne çıkarılan bu anlaşılmazlık, böyle konuşan insanların çok büyük bir eğitim sürecinden geçtiğini anlatmaya yöneliktir. Bir başka fayda da anlaşılmayanı kimse eleştiremeyecektir.
Üniversite mezunlarının dahi anlamadığı ağdalı dille konuşup yazan insanlara, Peygamberleri ve sahabelerini hatırlatmak lazım. En kalender insanlarla ilişki geliştirip, onları saygın hale getiren Peygamberler, o toplumda herkesin kullandığı dili kullanmıştır.
(Devam Edecek)