İstanbul havaalanı açılırken Erdoğan Türk müteahhitleri övmüş, “Berlin havaalanı 18 yılda bitirilemedi. Türk müteahhitlere verin bitirsinler. Bakın İstanbul’u 5-6 senede bitirdiler” demişti.
Bu alay, o günlerde Almanya’da günün konusu olmuştu. Gerçekten de Berlin havaalanı, 9 yıl gecikmeyle açılabilmişti. O günlerde Erdoğan’ın sözlerini sorduğum bir Alman gazeteci, “Haklı” demişti, “…ama havaalanının inşaatı çabuk bitsin diye istanbul’daki gibi 35 işçi ölmedi”.
Bazı ülkelerde inşaat hızı, insan canından önemlidir. Tamamen ihmal eseri olan iş cinayetleri, “işin fıtratında var” diye geçiştirilir. Bazıları, iş güvenliğini, “erkenden bitirdik” şovuna tercih eder.
Sadece o da değil. Berlin havaalanının gecikmesinin nedenlerinden biri de Berlinlilerin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin, oluşacak gürültü kirliliğine karşı direnişi oldu. Bazı ülkelerde halk sağlığı, inşaat maliyetlerinden değerlidir. Oralarda halkın ne dediğine kulak verilir.
Gecikmenin nedenlerinden biri de ağır denetim kurallarının, projelendirmedeki mühendislik hatalarını ortaya koyması, yanlış malzeme kullanımını affetmemesi oldu. Malzemeler, plastik dübellerin taşıma kapasitesine kadar incelendi; iyileştirici önlemler alındı.
AKP’nin, “en büyük, en hızlı, en kazançlı” inşaat hırsı, müteahhitlere kazandırıyor belki, ama can alıyor ve risk yaratıyor. Erdoğan’ın “amma da çabuk bitirdiler” diye böbürlendiği müteahhitlerin yaptığı kargo terminalinin çatısının nasıl çöktüğünü, aynı 5’li çetenin işlettiği Kuzey Marmara otoyolunun nasıl ilk karda kapandığını gördük. Tabii alanın kurulduğu yer konusunda başta yapılan uyarıların ne kadar yerinde olduğunu da…
“Ben yaptım oldu, hem de ne kadar hızlı ve kârlı oldu” kafası, yaptığı havaalanıyla birlikte kara gömüldü dün… O kafa, ulaşılamayan enkaz havaalanında, “Otel, otel” diye haykıran yolculara, sabahlamaları için karton dağıtıyordu. Bir süre şu Almanların Türkleri ne kadar kıskandığı konusunu açmasalar iyi olur.