Sevgili dostlar,
Amerika’daki olaylar tırmanınca dün eski Başkan Obama bir makale ile tartışmaya katıldı. Özetle diyor ki:
“Adalette eşitsizliği, polis şiddetini protesto etmekte yerden göğe haklısınız. Bizim kolluk güçleri ve adalet sistemi tam bir hayal kırıklığı… Ama bu ikisini de belirleyen şey politika ve siz oy vermeye gitmiyorsunuz. Protesto, politikayla birlikte olursa reforma dönüşür. Bu birlikteliği başarırsak, gösteriler bir dönüm noktası oluşturabilir.”
Obama’nın sözleri, liberal anlayışın, “milli irade, sandıkta tecelli eder” varsayımına dayanıyor. Ancak ne yazık ki gündelik pratik,
-sadece ABD’de değil, birçok ülkede-artık bu varsayımı desteklemiyor.
Uzun yıllardır liberal demokrasi, seçmene, “Sen 4-5 yılda bir sandığa gelip oy at, gerisini bana bırak” diyen despotik liderlerin oltasına dönüştü. Seçmeni gönülsüz bir onay merciine dönüştüren bu yaklaşım, hükmetmeyi kolaylaştırdı. Anayasa kalkanını, Meclis denetimini, güçlü muhalefeti, özgür medyayı, örgütlü sivil toplumu bertaraf eden iktidarlar, polis baskısı, medya tekeli, sandık manipülasyonu, oy avcılığı, seçmeni borçlandırma gibi pek çok yöntemle seçimi de işlevsiz hale soktu. Daha da kötüsü, farklılıkları törpüleyip tüm partileri merkezde toplayan siyasal sistem, iktidar değişse bile sistemin aynen işlemesini garantiledi. İktidar, arada süvari değiştiren, ama yörüngesini hiç değiştirmeyen bir beygir gibi habire halkın üzerine yürüdü. Hükümetler değişse de yargı bağımsızlaşmadı, polis şiddeti azalmadı, güçlünün hukuku, yerine hukukun gücü kurulamadı. Obama döneminde, bugün isyancılara vaat edilen reformların gerçekleşmemiş olması buna kanıttır.
Artık merkez politikanın şu tehlikeyi görmesi lazım:
Seçmen, seçimden umudunu kesmeye başladı. Diyarbakır örneğini düşünün. Oy verdiler, başkanları hapse atıldı, yerine kayyum atandı. Ya İstanbul? Oy verdiler, seçim iptal edildi. Tekrar seçtiler. Şimdi başkanın yetkileri elinden alınıyor. Bir daha sandığa gitmeye değer mi?
Her görüşün adil temsil edildiği tam özgürlük koşullarında bir katılımcı demokrasi inşa edilemezse, seçmenin bu oyunda rol almaktan vazgeçip “Al sandığın senin olsun” diyeceği günler yakındır.
Yeni bir demokrasiyi konuşmanın zamanıdır.