İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülen Ergenekon davasında, 10. duruşmanın ardından karar açıklandı.
Daha önce verilen beraat, görevsizlik ve düşme kararları sonrasında 235 sanık yönünden devam eden “Ergenekon” davasında tüm sanıklar “silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üyelik, yardım ve yataklık” suçlarından beraat etti.
Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi.
Sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır da müebbet hapisle cezalandırıldı.
Davanın detaylarını 9 soruda derledik:
1. Soruşturma nasıl başladı?
Ergenekon soruşturması, o dönem adı konmamış olsa da 12 Temmuz 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 el bombasıyla başladı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’ın bu bombaların sahibi olduğu iddia edildi.
27 Temmuz 2007’de, daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle birinci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım’ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi Sözcüsü Sevgi Erenerol, avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci-yazar Güler Kömürcü, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı.
Bu dalgalar kısa aralıklarla toplumun pek çok farklı kesimini kapsayacak şekilde genişledi.
2. Ergenekon davası, hangi davalarla birleştirildi?
Ergenekon davası kapsamında 20 civarında dosya birleştirildi. Ancak ana davaya ait üç iddianame bulunuyor. Bunlar birinci, ikinci ve üçüncü Ergenekon iddianamesi olarak geçiyor.
İlk iddianame 14 Temmuz 2008’de, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra 13. Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu. 25 Temmuz 2008’de mahkeme tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008’de yapıldı. İlk iddianame yaklaşık 2500 sayfaydı.
İkinci iddianame 25 Mart 2009’da kabul edildi ve Ergenekon ana davasıyla birleştirildi. Ağustos ayında ise birleştirme talepli üçüncü iddianame ana davaya eklendi.
Bunların yanı sıra; İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası, Şile Kazıları, İnternet Andıcı Davası, İlker Başbuğ Davası, Danıştay Saldırısı Davası, Cumhuriyet Gazetesi Molotof Davası başta olmak üzere 20 civarında iddianame Ergenekon davasıyla birleştirildi.
Ergenekon’un ilk iddianamesi savcı Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlandı.
Savcı Zekeriya Öz, sanıklar lehine olan delilleri karartmak ve şüphelilerle ilgili sahte delil olduğu öne sürülen dijital delillere itibar etmekle suçlandı.
17/25 Aralık soruşturmalarını yürüten Öz, 2015 yılında Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından meslekten ihraç edildi ve hakkında “örgüt kurmak, cebir şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” gerekçesiyle tutuklama talebiyle yakalama kararı çıkarıldı.
Yurt dışına kaçtığı bilinen Öz, halen kırmızı bültenle aranıyor. Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın da “FETÖ davaları” kapsamında tutuklu bulunuyor.
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Fikret Seçen de “FETÖ soruşturmaları” kapsamında firari olarak aranıyor. Bir dönem soruşturmaya bakan firari sanık Cihan Kansız hakkında da Gülen yapılanması mensubu olduğu iddiasıyla dava açıldı.
Dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dosyaya bakan hakimler Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu hakkında da “FETÖ üyeliği” suçundan dava açıldı. Özese ve Çalmuk tutuklu bulunurken, Haşıloğlu hala firari olarak aranıyor.
3. İddianameye göre Ergenekon neydi, neyi amaçlamıştı?
İlk iddianamede Ergenekon, “terör örgütü” olarak tarif edildi ve “üyeleri ve yöneticileri” darbe teşebbüsüyle suçlandı:
“Ergenekon terör örgütü en başta, ‘derin devlet’ ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, gerçekleştirdiği bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür.”
Amacı ise şöyle ifade edildi:
“Ergenekon terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik ettiği gibi, cebir şiddet kullanmak sureti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüste bulunduğu, amaçlarına ulaşmak için kontrolü altında bulunan medya ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkede kaos ve iç çatışma ortamı oluşturmaya çalıştıkları, oluşacak gerginlik ortamından faydalanarak, görevde bulunan hükümetleri çalışamaz hale getirip, nihai olarak ordu içerisinde kendilerine destek vereceklerini umdukları askeri şahısların yardımı ile yönetimi değiştirmek amacıyla hükümeti yıkmaya teşebbüs ettikleri (…)”
Fakat bugün görülen duruşmada mahkeme heyeti, “Ergenekon örgütü” adı altında bir örgüt olmadığı için, “örgüt kurmak, yönetmek, üyelik, yardım ve yataklık” suçlarından açılan tüm davalar yönünden sanıkların tümünün beraatine karar verdi.
4. Kimler yargılandı?
İlk gözaltıların ardından gelen dalgalar dikkat çekici isimleri bu davaya dahil etti: Emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, emekli 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Sedat Peker, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, gazeteciler Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım, İlhan Selçuk ve İnönü Üniversitesi’nün eski rektörü Fatih Hilmioğlu yargılanan yüzlerce kişiden bazılarıydı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklarla ilgili kararını 5 Ağustos 2013’te açıklamıştı.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan “darbeye teşebbüs suçundan” ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptırıldı.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Mahkeme, Mehmet Haberal’ı 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay’ı 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün’ü 13 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum ederken, diğer sanıklara da çeşitli cezalar verdi.
Bazı sanıklar, davaya bakan ve kapatılan özel yetkili mahkemenin gerekçeli kararı yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM, sanıkların haklarının ihlal edildiğine hükmetti.
İhlal kararı üzerine, kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler sanıkları tahliye etti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
5. Yargıtay ne karar verdi?
2016 yılında Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 274 sanıklı Ergenekon davasının temyiz incelemesini yaptı ve yerel mahkemenin kararını bozdu.
Yargıtay, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiği yönündeki itirazını haklı bulduğunu ve bunu bozma nedeni saydığını bildirdi.
Yargıtay ayrıca Danıştay Saldırısı Davası ile Ergenekon davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesini de bozma nedeni yaptı.
Yerel mahkemenin oluşumunda ve soruşturma, yargılama, delil toplama aşamalarında adil yargılanma ilkelerine aykırılık bulunduğu da tespit edildi.
Hukuka aykırı dinlemeler, gizli tanık beyanları, MİT mensuplarının izinsiz dinlenmesi, aramaların hukuka aykırı yapılması gibi usul gerekçelerinin hepsi de bozma nedeni olarak sayıldı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “Ergenekon terör örgütünün” varlığına ilişkin ortaya somut delil konulamamasını da bozma gerekçesi yaptı.
6. Dava sürecinde neler oldu?
Toplumun farklı kesimlerinden pek çok isim, hatta daha önce birbirlerini tanımadıklarını söyleyen pek çok isim aynı örgütün üyesi veya yöneticisi olarak aynı davada yargılandı.
Türkiye’yi sarsan faili meçhul cinayetlerle Ergenekon arasında bir bağlantı olup olmadığı sık sık araştırıldı.
Savcılığın ve savunmanın talep ettiği ortak tanıklar bir yana, sadece savunmanın talep ettiği ve mahkeme tarafından tanık olarak dinlenmesine karar verilen tanık sayısı düşük seviyelerde kaldı.
Gizli tanıkların kim oldukları ve “gizli tanık” ifadelerinin davanın seyrini değiştirmesi sıkça eleştirildi. Şemdin Sakık örneğinde olduğu gibi bazı gizli tanıkların kimliği tartışma yarattı. Şemdin Sakık kendi isteğiyle mahkemede kimliğini açıklamıştı.
Uzun tutukluluk süreleri, sağlıksız yaşam koşulları, cezaevindeki olumsuz şartlar kamuoyunda en çok eleştirilen noktalar oldu.
7. ‘Terör bağlantısı’ çıktı mı?
Türkiye’deki “derin devlet” olarak işaret edilen Ergenekon “terör örgütünün”, “bir terör olayıyla” bağlantısı ortaya çıkmadı. Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı ve Danıştay saldırısı dosyaları bu davayla birleştirildi ancak aralarında Cumhuriyet gazetesi yazarlarının ve yöneticilerinin de bulunduğu Ergenekon davası açısından bu birleştirme kamuoyunda sıkça eleştirildi.
Delil değerlendirme aşaması yargılama sürecinde tamamen atlandı. Savunma makamının “sahte olduğunu veya hiç olmadığını” söylediği delillere ilişkin bir araştırma ve inceleme yapılmadı. Özellikle dijital verilere yönelik güvensizlik bu davalara damgasını vurdu.
Ergenekon’un Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) olduğu öne sürülen şemasının varlığı, dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından reddedildi. Bu bağlamda Atasagun’un mahkemede tanık olarak dinlenmesi talepleri reddedildi.
2013 yılına kadar, savunma makamına üç ayrı oturumda 15’er dakika süre verildi. Bazı avukatların birden fazla müvekkili olması durumunda süre değişmedi. 5 müvekkili olan avukatın savunma süresi yine 15 dakika olarak kaldı.
8. Kimler ceza aldı?
Tüm sanıklar “silahlı örgüt kurmak, yönetmek, üyelik, yardım ve yataklık” suçlarından beraat etti.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanıklardan Alparslan Arslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Osman Yıldırım’a yöneltilen bütün suçlarının, cezası en yüksek olan “Anayasayı ihlal” suçu kapsamında değerlendirildiğini açıkladı.
Mahkeme bu sanıklardan Alparslan Arslan’ın ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar Timuroğlu, Sağır ve Yıldırım’ın ise müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
9. Karar sonrası kim, ne dedi?
Ergenekon davasında kararın açıklanmasının ardından bazı sanıklar adliye önündeki meydanda basın açıklaması yaptı.
Demirören Haber Ajansı’na göre Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve davanın 2008 yılında ilk tutuklanan sanıklarından olan avukat Nusret Senem, “En başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Vatan Partisi yöneticilerine, milliyetçi aydınlara, Atatürkçülere karşı Amerika’nın ve NATO’nun ve Avrupa Birliği çevrelerinin bölgedeki menfaatleri doğrultusunda FETÖ örgütünü kullanarak kurdukları kumpas tarihi bir kararla sona ermiştir” dedi.
Nusret Senem, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kumpasın Türkiye’ye ağır bedelleri oldu. Türk ordusunun en parlak generalleri, amiralleri, subayları, astsubayları yıllarca hapse atıldılar ve Türk ordusundan tasfiye edildiler. Onun acısını Türkiye, 15 Temmuz darbesini yaşayarak gördü. Bunun acısını Türk yargısı yaşadı. Yargıtay, Danıştay ve önemli ağır ceza mahkemelerinin tamamı FETÖ’cülerin eline geçti 2010 yılında. Onun acısını Türkiye çok ağır yaşadı. 5 bin FETÖ’cüyü yargı 15 Temmuz’dan sonra ancak tasfiye edebildi. Aksi taktirde yargı FETÖ’nün yargısı haline gelmişti. Türkiye bu mücadeleden alnının akıyla çıkmıştır. O davada yargılanan tüm sanıklar dik durmuştur.”
Sanık Hasan Ataman Yıldırım ise 5 yıl 2 ay 5 gün bu davadan dolayı hapis yattığını belirterek, “En son duruşmada da şunu söylemiştim, bu davada yardım ve yataklık edenler, ‘Cumhuriyet mahkemelerinde yargılanacaktır’ demiştim. Ben hep davada dik durdum, hep savunma yaptım ve bu davanın da Amerika tarafından yürütüldüğünü söylediğim için yine bir kere daha Silivri’ye sevk edildim. Sonra da bunun üzerine ‘Buzdağının Altı Amerika’ diye kitap yazdım. Ergenekon, Balyoz ve diğer isimle seri davalar tamamen Amerika’nın kontrolünde Türkiye’yi ele geçirme davasıdır” diye konuştu.
Erdal Şahin de, “22 ay Silivri’de kaldık. Bu kötü süreçte yanımızda olan eşlerimiz, annelerimiz vardı. Kaybettiğimiz sevgili Kaşif Komutanımı ben Afganistan’dan tanıyorum. Afganistan bölgede görev yaptık. Duygusalım, konuşamıyorum. Türkiye bizim” dedi.