Dr. Fevzi Özgönül’ün kitabı, kilo alma sorunlarının ana kaynağının yediklerimiz değil, sindiremediklerimiz olduğunu savunuyor. Bedenin de bir aklı olabileceği ve onu tekrar çalıştırdığınızda kiloların kolaylıkla gideceğini söylüyor… İştahı azaltmanın ve ekstra kilolardan kurtulmanın en iyi yolunun, doyana kadar besleyici gıdaları yemek ve vücudu güçlendirmek olduğunu söylüyor. Ona göre bize kilo aldıran fazladan yediklerimiz değil; atladığımız, yemediğimiz öğünler ve yediklerimiz içerisinde sindiremediğimiz bölümler! Dr. Fevzi Özgönül, “Şişmanlıkta asıl mesele sindirememek! Çünkü beden aklının merkezi, sindirim sistemi! Merkezde işler düzgün yürürse tüm bedende işler düzgün yürür ve yaşam sağlıklı olur” diyor.
Birbirinden farklı birçok diyet, birbirinden farklı birçok görüş dinliyoruz zayıflayabilmek için siz ise “Beden aklı” nı dinlememiz gerektiğini söylüyorsunuz. Peki, nedir “Beden Aklı”?
Bedende 2 tane akıl vardır. 1. Akıl kafamızın içerisinde, beynin idare ettiği ve canlının yaşamı boyunca elde ettiği tecrübeleri kullanarak ona daha konforlu bir yaşam sağlayan akıldır. Diğeri, yani beden aklı ise, canlının yaşama başladığı andan itibaren o canlının ihtiyaç duyduğu sağlıklı besinlere ulaşmasını, tehlikelerden uzaklaşmasını, neslini devam ettirebilmek için üremesini ve hayatını sağlıklı ve fit bir bedende sürdürmesi için, duyu organlarını kullanarak bedeni yönlendiren uyaranlardır. 1. Akıl genelde çok aktif olarak insanoğlunun kullandığı akıldır. 2. Akıl, yani beden aklı ise doğal yaşamda milyarlarca canlının doğal olarak kullandığı bir akıldır. Siz hiç doğal yaşamda obez bir canlıya rastladınız mı?
Diyet yapmak sizce yanlış mı? Zayıflama üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını mı düşünüyorsunuz? Ama diyet yaparak ciddi kilolar veren birçok insan var? Bu duruma ne diyeceksiniz?
Zayıflama kelimesinin sizce ne anlam taşıdığına bağlı olarak bu soruyu cevaplandırmalıyız. Zayıflamak salt kilo kaybı olarak anlamlandırılıyorsa, şüphesiz ki diyet yapmak kilo kaybına yol açacaktır. Zayıflamak, eğer bir zamanlar sizin olan ideal ve sağlıklı bedene geri dönmek olarak anlamlandırılıyorsa, o zaman diyetin bu işlevde yeri yoktur. Bir bebeğin büyüyerek ideal bedene gelmesiyle, beden bütünlüğü bozulmuş ve şişmanlamış birisinin ideal bedene dönme işlevi aynı şeydir. Dolayısı ile ikisinde de bir yapılanma söz konusudur. Bedenimizde meydana gelen bir hasar ancak sağlıklı ve tam doyarak beslendiğimizde düzelir, diyet yaparak düzelmesi mümkün değildir. Siz hiç hastalıkların aç kalarak iyileştiğini gördünüz mü? Hasara uğramış bir binayı restore etmek için daha fazla paraya ihtiyaç duyduğunuz gibi, şişmanlamış bir bedenin ideale dönmesi için de daha fazla malzemeye ve enerjiye ihtiyaç duyulur. Zaten bu nedenle kilolu bir kişinin enerji ihtiyacı ve iştahı çok daha fazla artmıştır. Bu artışın nedeni daha fazla kilo almak için değil, bir an önce sağlıklı olan ideal bedenine ulaşabilmek içindir. Bir binayı daha fazla hasara uğratarak yıkabilirsiniz, bu diyet yaptırarak kilo verdirmeye benzer. Diyet TAHRİBATTIR, beden aklı ile beslenmek TADİLATTIR. Sizce bedeniniz hangisini hak ediyor?
Peki, beden aklımızı nasıl kullanacağız ve harekete geçireceğiz?
Beden aklı zaten sürekli size uyarılarda bulunuyor. Sizin tek yapmanız gereken beden aklının üzerini kendi akıl ve mantığınızla örtmeye çalışmamanız. Kitapta da uzun uzun bu konuyu işledik. Büyüme çağındaki bir çocuğun yapmasını istediklerimizi biz de yaparsak, sağlıklı bir bedene kavuşur ve fazla olan kilolarımızdan kendiliğinden kurtuluruz. Ayak bileğimiz burkulduğunda veya bir kaza geçirip bedenimizde ciddi hasarlar oluştuğunda, beden aklımız devreye girerek bizi eski sağlıklı bedenimize kavuşturduğu gibi, eğer kendimizi onun şefkatli ellerine bırakır ve onun isteklerini yerine getirirsek, kendiliğinden sağlıklı ve ideal bedenimize kavuşuruz. Unutmamamız gereken, tadilat yapmak sıfırdan bir binayı yapmaktan daha zordur ve uzun zaman alabilir. Beklemeyi de bilmeliyiz.
Neden kilo alıyoruz? Çok yediğimizden ya da yediklerimize dikkat etmememiz kilo almamıza neden olmuyor mu?
Yediklerimize dikkat etmememiz ve doğru seçimleri yapmamamız bize kilo aldırır. Fakat çok yememiz bize kilo aldırmaz. Eğer çok yediğimiz için vücudumuz bu yediklerimizi biriktirip bizim kilo almamıza neden olsaydı, yemediğimiz ve diyet yaptığımız zaman o biriken bölümden kullanması gerekmez miydi? Eğer çok yiyerek kilo alsaydık, her çok yediğimizde kilomuz artmaz mıydı? Kilomuzun sabitlendiği ve hiç kilo artışı yaşamadığımız dönemler de mevcuttur. Bu dönemlerde yemeği çok kaçırsak bile kilo artışın yaşamayız.
Vücudun beslenme ritmini tutturan, obeziteyi yener diyorsunuz. Nasıl bir beslenme ritmi tutturmamız gerekiyor?
Doğada dengeyi oluşturan aslında bir ritimdir. Gece gündüz, mevsimler hepsi bir ritmin parçalarıdır ve bu ritim devam ettiği müddetçe doğada denge de kendiliğinden oluşmaktadır. Bunun gibi eğer biz de vücudumuzun besin ihtiyacını, hareket ihtiyacını ve dinlenme yani uyku ihtiyacını belli bir ritimde yerine getirirsek vücudumuzda da bir denge oluşmaya başlar. Bu durumu bebek büyüten anneler çok iyi bilirler. Bebeğin beslenme ve dinlenme ritmini oturttuklarında, bebekler çok daha kolay ve sorunsuz büyür. Eğer biz de beslenme, hareket ve dinlenme ritmimizi oturtabilirsek çok daha kolay sağlıklı olan ideal bedenimize dönebiliriz. Beslenme ritmini oluştururken, vücudun günlük yaşamı ve gece yapılanma dönemindeki ihtiyaçları göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle mutlaka sabah kahvaltı yapmalıyız. Kahvaltıda hem günlük enerji ihtiyacımızı, hem de gece yapılanma için gerekli olan ihtiyaçları düşünerek sağlıklı bir kahvaltı seçeneğimiz olmalı. Öğlen yemeğinde de, yine hem günlük ihtiyacı hem de gece yapılanma ihtiyacını düşünmeliyiz. Bu nedenle bu iki öğünde yediklerimiz karbonhidrat, yağ ve protein olmalı içermelidir.
Beden aklıyla nasıl kilo veriliyor? Beden aklıyla kalıcı ve sağlıklı zayıflamak için yapılması gerekenler nelerdir?
Beden aklı ile beslenirken vücudumuz yeniden yapılanacak. Bunu bedenimizde bir iyileşme süreci olarak görmeliyiz. İdeal bedene dönerken, daha öncesinde bedenimize destek olmak amacı ile oluşturulan göbek, kalça ve basendeki beyaz yağlara da ihtiyaç kalmadığı için, bu yağlar idrar yolu ve terleme ile vücut dışına atılacak. Böylece bizde hem ideal bedene dönmüş, hem de lüzumsuz ağırlıklardan kurtularak kilo vermiş olacağız.
Bunun oluşması için tek yapmamız gereken ritmik beslenmek, hareket edip sindirime yardımcı olmak ve geceleri bedenimizin yapılanabilmesi için uyuyarak, dinlenmektir. Yemek olarak da tok hissettiren veya açlığımızı geçici olarak kapatan gıdaları değil, vücudumuzu güçlendiren, besleyici değeri yüksek gıdaları seçmeliyiz.
Bu yöntemde aç kalmak yok mu? İstediğimiz kadar yiyebiliyor muyuz?
Yemeklerde beden aklının bize açlık hissi ve iştah ile gösterdiği miktar kadar yemeliyiz. Bu da öğünlerde tam doyma hissi olana kadar yemeliyiz anlamını taşıyor.
“Göbek, kalça, basen yağlarımızdan bedenimizin doku iyileştirme gücü sayesinde kendiliğinden kurtulabiliriz” diyorsunuz. Nasıl yani?
Ayak bileğimiz burkulduğunda vücudumuz bu dokunun çevresini kaplayarak ve şişirerek hem hareketimizi kısıtlıyor, hem de doku iyileşene kadar o bölgeyi bir tampon doku ile koruma altına alıyor. İçerideki doku tamiri bitene kadar, bu tampon bölge şiş kalıyor. Doku iyileşince bu tampon bölge kendiliğinden kalkıyor ve ayak bileğimiz eski orijinal inceliğine kavuşuyor. Vücudumuzu saran bağ dokusu hasarlanınca bunu desteklemek için bedenimiz orta bölümde yani göbek, kalça ve basende yağ yastıkçıkları ve beraberinde ödem oluşturuyor. Böylece biz de şişmanlamış ve kilo almış oluyoruz. Bu yağ yastıkçıkları ve ödem, bağ dokusu hasarı düzelinceye kadar göbek, kalça ve basen bölgesinde kalıyor ve vücudun dik pozisyonda durmasını sağlıyor. Bağ dokusu hasarı tamir edilince kendiliğinden kayboluyor.
Hamur ve kızartma kilo aldırmaz diyorsunuz. Nasıl oluyor bu?
Kilo almamızın nedeni hamur ve kızartma yemek değil, vücudun yapılanma için ihtiyaç duyduğu protein, yağ ve mineralleri yeterince sindiremediği için oluşan bağ dokusu hasarıdır. Bu nedenle direk olarak hamur işi yemek bizi şişmanlatmaz. Eğer sindirim sistemimiz yeterince güçlü ise, hamur yesek bile bağ dokusu hasarı oluşmaz, biz de kilo almayız. Hamur yediği halde hiç kilo almayan birçok tanıdığınız, aslında çok şanslı veya mucize bir bedene sahip değildir, sadece sağlıklı işleyen bir sindirim sitemine sahiptir. Kızartmaya gelince zaten yağlar beyaz yağ dokusuna dönmediği için, her ne saatte yenirse yensin şişmanlatmaz.
“Şişmanlığın nedeni olan yağların spor yaparak yakılması mümkün değildir” diyorsunuz. Neden? Spor zayıflama da mutlaka olması gereken bir aktivite olmamalı mı?
Vücudumuzda bağ dokusu hasarını desteklemek için oluşan göbek, kalça ve basen yağları, karbonhidratların yağa dönüşmesi ile oluşan ve sadece dolgu görevi gören, enerji olarak bir değeri olmayan beyaz yağlardır. Doğal hayata spor yoktur. Bir canlı koşuyorsa, bu ya kaçma, ya da kovalamadır. Her iki durumda da hayati tehlike vardır. Kaçarsa hayatını kurtaracak, kovalayıp yakalarsa karnı doyacak ve hayatına güçlü olarak devam edebilecektir. Bu kadar önemli bir görevi yaparken, sizce enerji değeri hemen hemen hiç olmayan göbekteki beyaz yağı mı harcar, yoksa yüksek enerji içeriği olan kas içerisinde can havli olarak adlandırılan görev için saklanmış glikojen depolarını mı harcar. Hayati önemi olan bir görev yapacaksa, önce glikojen depolarını harcar. Bu depolar yetmezse, sonrasında en kolay enerjiye çevirebileceği bej yağ dokularını kullanır. Dolgu maddesi olarak oluşturulmuş göbek yağlarına dokunmaz bile.
Spor sakıncalı mı size göre?
Kesinlikle sakıncalı değil. Sindirim sisteminin sağlıklı çalışabilmesi için hareket olmaz ise olmazlardandır. Fakat hareketi ve sporu, harcamak için veya yağ yakmak için değil, sindirim sistemine yardımcı olmak için aynı koridorda yürüyen hastaların yaptığı mantıkla yapmalıyız. Bu yürüyüşleri de sabah aç karına değil, kahvaltı ve öğlen yemeğini yedikten sonra, yiyeceklerin bağırsaklardan daha kolay sindirimini sağlamak için akşamüzeri yapmalıyız. Bu yüzden aç ayı oynamaz diye bir tabir de vardır.
Yağlanmak her zaman kilo almak demek değildir diyorsunuz. Ne demek istiyorsunuz?
Vücudumuz kış aylarında soğuk havalardan korunmak amacı ile cilt altında bulunan bej yağ tabakasını biraz arttırır. Bu artışa bağlı olarak kışın 2-3 kilo fazlalığımız oluşabilir. Fakat bu yağlanmak değil, kış şartlarından korunmaktır. Aynı şekilde kış uykusuna yatan hayvanlarda da yaz boyunca bir kilo artışı olur, bu da yağlanmak değil kışa hazırlıktır. Yine burada oluşan yağlar da şişmanlıkta dolgu maddesi olarak oluşan beyaz yağ dokusu değil, kışın gıda olmadığı dönemde kullanılmak üzere oluşan bej yağlardır.
Bazılarımız “su içsem yarıyor” der, neden her yiyip içtikleri kilo yapıyor sizce?
Su içsem yarıyor hale geldim dönemi, sadece kilo problemi yaşayan kişilere özel bir dönemdir. Vücudumuzun % 60 ı su olduğu için şişmanlama döneminde oluşan göbek, basen ve kalçadaki beyaz yağlara karşılık, vücut su tutmak zorundadır. Yoksa bedenimizdeki altın oran olarak adlandırdığımız %60 ının su olma oranı bozulur. Nasıl hanımlar hamur yaparken unu fazla kaçırdığında biraz su eklemek zorunda kalırlar, burada da durum benzerdir. Bu bölgelerde oluşan her 4 kilo yağa karşılık, vücut 6 litre su tutar. Kilo alırken ilk yavaş yavaş 4 kilo civarında beyaz yağ oluşur. Bu yağ oluştuktan sonra, birden kilo almamız hızlanır ve vücudumuz su tutmaya başlar. Bu su, oluşan beyaz yağa karşılık vücudun tutmak zorunda olduğu sudur. Bu dönemde su içtiğinizde ağırlığınız artar ve vücudunuz şişmeye başlar. O nedenle bu döneme, su içsem yarıyor hale geldim dönemi denir. Yaklaşık 10 kilo ağırlık artışı bitince bu dönem de sonlanmış olur. Bu dönemde biriken sular, özellikle kolların üst kısmı ve bacaklarda birikerek bir türlü gitmeyen bir ödem görünümü oluştururlar. Bazen bizi sinir eden ve hiç kaybolmayan el bilek ve ayak bileklerimizdeki şişliklerin nedeni de budur.
Birçok uzmanın diyetinde ara öğünler vardır. Siz ara öğünler sindirim sistemini tembelleştirir diyorsunuz. Neden tembelleştiriyor?
Beden aklının merkezi sindirim sistemdir. Dolayısı ile çok güçlü ve verimli çalışan bir sindirim sistemine ihtiyaç vardır. Verimli çalışan sindirim sistemindeki amaç, yediğimiz yemeklerin içerisindeki malzemenin tam olarak kullanılabilmesini sağlamaktır. Sindirim sisteminin bu işlemi tam olarak yapabilmesi için, en az 5-6 saat rahatsız edilmemesi gerekir. Tam otomatik çamaşır makinalarındaki gibi. Siz 6 saatlik bir program ile çamaşır yıkıyorsanız, yıkamaya başladıktan 2- 3 saat sonra, arada başka bir kirli çamaşır koyarsanız tüm çamaşırların yıkanmasını bozmuş olursunuz ( bunu engellemek için kapağında kilit mekanizması vardır ). Sindirim sistemi de çalışırken siz arada herhangi bir yiyecek yerseniz, sistem kendisini sil baştan çalıştırır ve bir önce yediğiniz ana yemeğin sindirimi aksaklığa uğrar. Böylece siz o yemekten yeterince faydalanamazsınız. ( Bunu engellemek için beden aklı tokluk hissini kullanır bu nedenle vahşi hayvanlar tok ise, korkmayın sizi yemezler denir.) Eğer kilo kaybetme mantığı ile yapıyorsanız, bu doğru bir harekettir. Fakat yediklerinden yeterince fayda görmeyen bir bünyenin zayıf düşmesi sonucu kilo vermesi, sizi ne derece mutlu eder onu siz düşünün.
Yediklerimizin içerisinde bulunan ve kolay sindirilen karbonhidrat grubu yiyecekler bağırsağın ilk bölümünden, vücudun güçlü ve sağlıklı olmasını sağlayan ve proteinler ve yağlar sindirim sisteminin son bölümünden emilir. Dolayısı ile sistem sık sık yenilendiği için, karbonhidrat bölümü emilir ama diğer bölümlerin emilimi aksar. Böylece sindirim sistemi gittikçe tembelleşir ve sadece karbonhidrat ağırlıklı çalışmaya ve sık sık acıkmaya başlar. Gece bile acıkıp buzdolabına saldırırsınız.
Peki beden aklını kullanarak kilo verdik diyelim, bu kiloyu korumak için neler yapacağız?
Beden aklı ile kilo vermek demek,
- Sindirim sisteminiz tam ve maksimum verimlilikte çalışıyor demektir.
- Bağ dokusu ideal de olduğu gibi sıkı bir şeklide bedeni sarıyor demektir.
- Yediğiniz yemeklerin içerisinde gizli olan karbonhidratı sindirebildiğiniz için ekmeksiz doyuyor, yemekten sonra tatlı istemiyorsunuz demektir.
- Arada ağız tadı için yediğiniz tatlılar size diğer sağlıklı kişilerde olduğu gibi zarar vermiyor demektir.
- Yemekten korkmanıza gerek yok demektir.
- Bu hissettiklerinizi hissetmeye devam ederseniz, artık kilo almayacaksınız demektir.
Size, hayatınız boyunca dikkat etmenize gerek yok, diğer sağlıklı insanlar gibi sabah, öğlen ve akşam düzenli yemeye devam ederseniz hiçbir sorunla karşılaşmazsınız diyoruz. Günün birinde her şey karışsa biraz kilo alsanız bile, tüm yaptığınız yanlışlıkları unutun, bedeninizi düzenli beslemeye başlayın, her şey düzelecek diyoruz. Çünkü ihtiyacınız olan akıl hocanız bedeninizde saklı. Ve o hala sizin yaralanmış elinizi, burkulmuş bileğinizi düzeltmekle meşgul. Obezite ve şişmanlık bir kader değildir. Sadece düzenli beslenerek, biraz hareket ederek ve biraz da vücudunuza zaman ayırdığınızda, iyileştirilebileceğiniz bir hastalıktır.
Obeziteyi yenmek için vücudun bizden kolay beklentileri var diyorsunuz kitabınızda. Bu beklentilerden bahseder misiniz?
Çevrenize bir bakın. Sabah kahvaltı yapan ne kadar çok insan var. Bir düşünün bunların ne kadarı sağlıklı ve yapmayanlara bakın bunların ne kadarı şişman. Öğlen yemeğe çıktığınızda öğlen saati olan 12:00 – 14:00 arasında ne kadar kişi yemekte ve sağlıklı, öğlen yemeğini atlayanlara bakın, ne kadarı şişman. Akşam dışarıya yemeğe çıktığınızda çevrenize bakın, gündüz yemeklerini düzgün yediği için tok hisseden ve tabakta yemeğini bırakan kişilerin, ne kadarı sağlıklı. Tabağını silip süpüren, sabah ve öğlen yemediği için açlık hisseden ve hala tatlı sipariş eden kişilerin ne kadarı şişman. Sadece bu söylediklerimden bile anlayabilirsiniz, bedenimiz bizden sadece kahvaltı ve öğlen yemek istiyor, biraz da akşam yürütürseniz başka bir isteği yok… Bunlar kolay beklentiler değil mi?
Beden Aklıyla Zayıfla – Kilo Vermede Diyetsiz Devrim / Yazar: Dr. Fevzi Özgönül / Hayy Kitap
Fevzi Özgönül; 1985 Yılında Antalya Tıp Fakültesinden mezun olmuştur. 1985-1987 Yılları arasında Mersin devlet hastanesinde görev yapmış, 1987-1989 Yılları arasında Askerlik hizmetini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Magosa ordu evi doktoru olarak yerine getirmiştir. 1989 – 2005 yılları arasında İzmir Çeşme de Altınyunus Turistik Tesislerinde Sağlıklı Yaşam merkezinde ve Hükümet Tabipliğinde aile hekimi olarak görev yapmıştır. Bu süre içinde Medikal Estetik çalışmalarını sürdürmüş ve babası Prof Dr. Hamit Özgönül ile birlikte Obezite tedavisi üzerinde farklı çalışmalar yürütmüştür. Bu çalışmalar esnasında kendiside kilolu olduğu için bu çalışmaları kendi üzerindede uygulayarak zayıflamıştır. 2003 Yılında babası ile başladığı ve Teyzesi ve Eniştesi Prof Dr. Bahar Taneli ve Prof Dr. Baha Taneli den de destek alarak tamamladığı karboksipunktur tedavisini, 2012 yılında tıbbi literatüre geçirmek üzere yayın hazırlamaya başladı.