Dünya ekonomisi en basit dille güçlünün zayıfı biçip doğradığı orman kanununa dayanır. Hukuk, bunun teminatı ve cilasıdır. Her ekonomi kendi değişimine göre hukukunu oluşturur. Dünyada ham madde kaynakları yeryüzüne dağılmıştır. Her yerde her şeyin bulunması olanaksızdır. Dünya ekonomisini kontrol eden büyük güçler, bu kaynaklar üzerinde egemenlik savaşı yürütürler.
Kapitalistler, ilk aşamada kendi toplumları ve toprakları üzerinde ekonomik tahakküm ve sömürü ağını kurarlar. Hukuk ve siyasal yapıyı buna göre yeniden şekillendirirler. Bu durum, 1700-1900 arasında ulusal ekonominin ve ulus-devletlerin kuruluş çağıdır.. Her ülkede bu yıllar değişkenlik gösterebilir. 1900′ lerden sonra yeryüzündeki insan, toprak ve diğer kaynaklar üzerinde tekelleşme gücüne ulaşan kapitalist sistem, kontrol edeceği ülkelerin ulusal ekonomilerini bertaraf ederek, kendisine bağlamıştır. O saatten sonra ulusal iç pazarlar, küresel pazarın denetiminde ve onun ihtiyaçları çerçevesinde bir plan dahilinde, yerli işbirlikçiler aracılığıyla düzenlenmeye başlanmıştır.
Kapitalist küresel sisteme karşı, “Adil İktisadi Düzen” diye tanımlanan Erbakan öncülüğündeki milli görüş, bir yandan ulusal pazarın yerelden ve tabandan gelen geniş katılımlı özgün iç dinamikleriyle yeniden düzenlenmesini, diğer yandan küresel ekonomiyle olan bağların, yerel halkın ekonomik çıkarları ekseninde yeniden düzenlenmesini içerir. Bu sistemde devlet bir araçtır halkın refahı ise bir amaçtır. Ekonomik belirleyicilikte halk, devletten önde gelir. Devletin ekonomi üzerindeki tahakkümü kaldırılır ve devlet de sürece diğer ortaklar gibi sadece bir ortaktır. Devletin ekonomi üzerindeki yetkisi, yerel halkın izin verdiği ölçüdedir. Belirleyici olan yerelde yaşayan çok ortaklı kooperatif düzenine dayalı iktisadi topluluklardır. Bu ekonomik modele göre düzenlenmesi düşünülen devlet düzeni ise, yerel ekonomileri özgür bırakan ve karar organını yerellerle bölüşen özerk sistemlere açık bir düzenlemedir. Devlet burada, özerk yapılar arasında koordinasyonu sağlayan ve kendi iç denetimlerinde bu topluluklara yardımcı olan yarı denetmen görevindedir.
80′ lerde başlayan 90′ larda ete kemiğe bürünerek, sosyal bir olgu haline gelen adil iktisadi düzen, küresel kapitalizmin büyük işbirlikçilerinin pazar paylarını ve bölgesel güçlerini sınırlamaya başlamış ve kurduğu paylaşımcı eşitlikçi adil düzenle güçlü bir alternatif haline gelmiştir. Bu sistemde kurulan kooperatifler, sadece bir sektörde ekonomiye katılmakta, kooperatifler eşit hisseli ortaklardan oluşmakta ve hisselerin bir kaç ortakta birleşmesi engellenmekteydi. Karın eşit olarak bölüşüldüğü bu kooperatiflerin, yerelden ve tabandan başlayan bu yürüyüşü, işbirlikçi kapitalizmi ürküten gelişmeler olarak saflaşmış ve ancak 28 Şubat’la engellenmiştir. Böylece küresel ortağıyla ancak bir kaç ortaklı olan, çok sektörlü, merkezci holdinglere karşı, kendi özgün iç dinamikleriyle birleşerek, çok ortaklı bir dayanışma ve eşit paylaşım içinde yürüyen yerel ekonomik gelişimlere set çekilmiştir. Yine de toparlanan bu yapılanma ancak 2001 kriziyle büyük ölçüde parçalanmıştır. Geriye Kombassan Yimpaş, İşbir vb bir kaç çok ortaklı ve eşit paylaşan kooperatif kalmıştır. Ancak bunlar da daha sonra holdingleşmek zorunda bırakılmışlar ve geçmişteki kendi özgün tanımlamaları, devlet tarafından kabul edilmemiştir. 2001 krizinden sonra dağılan bu ekonomik yapılaşmanın parçacıkları, küresel krizinin de zorlamasıyla tekelci kapitalist modelin etkisine girmiştir. Ethem Sancak’ın Sancak Holding Grubu, bu dönüşümün en açık örneğidir.
Bugün bu düşünce sistematiğini kendi içinde ayrıştırıp, ülke ekonomisini tekrar yerli işbirlikçi tekellerin denetimine açan bir görüş iktidardadır. Alt yapı dağılıp parçalanınca, üst yapı da yeniden düzenlenmiştir. Her kriz büyük güçlerin daha da fazla oranda küçük güçleri yutmasına ortam hazırlamıştır. Şimdiki sözde yeni model, eskinin bozulmuş yozlaşmış ve patronaj düzenine geçmiş halidir. Kapitalizme teşnedir. Geleneksel küresel kapitalist ekonomiye karşı bir alternatif değil ona aynı araçlarla bir rakiptir.
Aydın Mutlu Dinçoğul